Valerio Adami, Benjamin, kara kalem desen
Valerio Adami Bolonya doğumlu (1935). Ama aslında o tam bir göçebe. Öyle “küresel sanatçı”ların böbürlendikleri gibi, galeriden galeriye, bienalden bienale dolaşmıyor; yani sonunda birbirinin eşi olan mekânlar arasında dönüp durmuyor. Gittiği yeri yaşıyor, birçoğunda atölye açıyor: Meksika, Marakeş, Karakas, New York, Bavyera, Paris, Monte Carlo, Hindistan, Londra… Ama akademiyi Milano’da okuyor. Ve Paris ile San Remo’daki atölyelerini de hâlâ kullanıyor olmasına rağmen, çalışmalarının önemli bir bölümünü 1962’den beri gene Milano yakınındaki Lago Maggiore köyünde sürdürüyor.
Adami, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, bu savaşın mahşerinde dağılan Avrupa avangardının siyasetini devralan pek çok sanatçı gibi sürrealizmden besleniyor ve sitüasyonist bir estetiğin arayışıyla uğraşıyor. Daha 1952’de sürrealizmin babalarından Roberto Matta’dan etkilendiğini söylüyor. Adami’nin erken sergilerinden biri, 1965’te Paris’te açılan Anlatısal Figürasyon (narrative figuration) sergisi. Bu hareket, gündelik hayatın politikleştirilmesinin estetiğini ararken, popüler sanatın, reklamın, fotoğrafın, sinemanın, resimli romanın grafiğine de ilgi gösteriyor. Ama Warhol’un önderliğinde, hızla ironisini yitirerek, ticaretin sanatsallaştırılmasını ve sanatın ticarîleştirilmesini yücelten New York popu gibi değil. Sitüasyonist Enternasyonel’in Londra ayağını temsil edenlerden Richard Hamilton’un icat ettiği pop-sanat gibi. Zaten Hamilton ve Adami, arkadaşlar.
Derrida’nın, birtakım “hiyeroglifler ve ideogramlar” olarak okuduğu Adami’nin dili, sonuçta, Savaş sonrası avangardının siyasetle sanatı ve hayatı birleştirme umudundaki bu gibi arayışlardan kaynaklanıyor: afişleri hatırlatan resim ve yazı bileşimi; kalın çizgilerle çevrelenmiş ve vitrayları hatırlatan parlak, saf renk lekeleri; gölgesiz, derinliksiz iki boyutlu bir grafik; yazı ve figürler tam değil, ya eksik/sökülmüş, ya da birbirine geçmiş kolajlar halinde; Manet’den beri sürüp gelen modernist fragman estetiğini çağdaşlaştırıyorlar. Sonunda bütün bu şifreler, sanki bir anlatıyı resmediyorlar ama bu anlatı dile gelmiyor. Ancak sanatçının işaretleriyle anlamlandırılabiliyor ve hakikatini buluyor. Gene Derrida’nın dediği gibi, Adami tarihi ancak bu işaretlerle maddileştiriyor, öyle bir “tarihsel maddecilik” kuruyor. Derrida da bunu Benjamin’in tezleriyle ilişkilendiriyor.
Katledilen Marat (Jacques-Louis David Anısına) Cenevre Gölü’nden Geçiş
Adami daha 1965’te Documenta’da sergiliyor; 67’de Sao Paolo’da, 68’de Venedik Bienali, MoMA ve Boston Institute of Contemporary Arts’ta, 69’da Karakas Güzel Sanatlar Müzesi’nde... 1970’te Paris’te Musée d'art modern de la ville’de, 86’da Paris Centre Pompidou ve Milano Palazzo Reale’de, 89’da Brüksel’de, 90’da Valencia’da, 94’te Siena’da ve Venedik’te, 2004’te Atina’da retrospektifler açıyor. Retrospektifleri dışındaki diğer kişisel müze ve galeri sergileri saymakla bitmez. Adami ayrıca, Pontoise, Vitry, Paris, Tokyo ve New York’ta duvar resimleri boyuyor. Konser, sergi, kitap afişleri tasarlıyor. Ve bütün bunların yanı sıra, Milano’da, Lago Maggiore’de arkadaşı Jacques Derrida’yla birlikte kurdukları Avrupa Desen Enstitüsü Vakfı’nın düzenlediği, estetik ve siyaset konularındaki yıllık uluslararası toplantılara ev sahipliği yapıyor.
Valerio Adami, 1968 Mayıs’ında Paris’in işgaliyle kısa bir süre zafer yaşayan, ama ardından derin bir hayal kırıklığına sürüklenen avagard sanatçı ve filozofların çevresinden. Son avangardlardan. 1968’de yaşanan tarihsel kırılmanın etkisiyle, Paris’ten sökün edecek bir entelektüel devrimi başlatacak olan filozoflar, yakın arkadaşları. O sıralarda felsefe ile sanat arasındaki diyalog son derecede yoğun. Özellikle filozoflar, sanatçıların işlerine büyük ilgi gösteriyor ve bu işlerden kritik kavramsal keşiflerde bulunuyorlar: Sartre, Robert Lapoujade; Althusser, Leonardo Cremonini; Bourdieu, Bernard Rancillac ve Haacke; Deleuze, Guattari ve Foucault, Gérard Fromanger; Foucault ayrıca Manet; Deleuze ayrıca Bacon; Lyotard, Jacques Monoroy ve Adami üzerinde düşünüyor, yazıyorlar (Sarah Wilson’un, Fransız Teorisinin Görsel Dünyası: Figürasyonlar kitabı bu konuda ciddi bir kaynak). Adami’nin sanatı filozoflar kadar edebiyatçıları da kışkırtıyor. Calvino 1980’de Valerio Adami İçin Dört Ezop Masalı kitabını yayınlıyor. Octavio Paz, Carlos Fuentes, Heissenbüttel, Glissant, Söderberg gibi yazar ve şairler onun sanatıyla uğraşıyor. Ancak, Adami’nin sanatından en fazla etkilenen kuşkusuz Derrida. Platon, Kant, Hegel ve Heidegger gibi filozofların “mimetik” estetiğinin dekonstrüksiyonunda Adami’nin sanatı ona zengin bir okuma sunuyor. Adami’nin 1975 yılında Paris’te Galerie Maeght’te açtığı sergi dolayısıyla kaleme aldığı +R: Par dessus le marché yazısı, Derrida Estetiğini oluşturacak Sanattaki Hakikat kitabının temel metnini oluşturur. Galeri Nev’in 24 Şubat’ta açacağı Ankara’daki Valerio Adami sergisinde, bu metnin Türkçe çevirisi de ilgilenenlere sunuluyor: +R: Cabası. Adami’nin resmi gibi oldukça oyunlu ve oyuncaklı olan bu metin, sökülmesine yardımcı olacağını düşündüğümüz bir sunuş yazısıyla birlikte Skop’ta da yayınlanacak.
Derrida +R yazısını Benjamin’in ünlü pasajıyla bitiriyor: “ ‘siyasal hayatı estetize etmek faşizmin doğal eğilimiyse, komünizmin yanıtı da sanatı siyasallaştırmaktır.’ İşte desenini yapmak isteyeceğim bir Adami portresi, bir otoportre için başlık.”
Valerio Adami-Jacques Derrida, Placard Derrida’nın Portresi