Umulmadık Topraklar – Terra Incognita

7/11/2016 / skopbülten / Ezgi Bakçay

Arzu Yayıntaş, Uyanış, video 1'16'', 2016

 

Umulmadık Topraklar// Unexpected Territories yatay bir sanat örgütlenmesi deneyimi olarak TÜYAP sanat Fuarı Artist 2016’nın içine yerleşiyor. Umulmadık Topraklar hem kolektif bir ürün hem de bir metot deneyimi. Ortak bir soru etrafında sınırsızca çeşitlenen sergiler, performanslar, paneller, etkinlikler, yollar ve sorular bütünü. Ülkenin ekonomik ve politik gerçekliği içinde, yaşam alanlarını korumanın ve yenilerini açmanın ihtiyacıyla hareket ediyor. Birlikte somut iş yapmanın hazzı etrafında pek çok farklı aktörü yan yana getiriyor. Mimarlık, arkeoloji, sosyoloji ile sanat arasında düşünce ve eylem alanları açmayı deniyor. Umulmadık Topraklar’ı topyekûn bir yıkımla olduğu kadar bu yıkımın taşıdığı “beklenmedik” bir birlik fikirleriyle de yüzleşmeye hazır bir ekip oluşturuyor. Yolun boyunun ölçüsünü önceden almadan, yolun kendisini seçen bir grup insanın ortak çabasının ürünü olan Umulmadık Topraklar, omurgası kırık ne varsa başsız gövdesine davet ediyor…

 

Yağmur Çalış, mekâna özel yerleştirme

 

Böyle karanlık bir zamanda, üstelik sanat alanında kolektif ve gürbüz bir işe girişmek, 26 yıllık bir sanat fuarı üzerine hayal kurmak,  Beylikdüzü’nde plajı aramak, olağanüstühalde imkansızı istemek fazla iyimser gibi mi görünüyor? Umulmadık Topraklar’daki seslerden biri olarak söz almam gerekirse; aslında belki de “Bütün Mümkünlerin Kıyısında” ikamet etmenin huzursuzluğu bu enerjiyi yaratıyor. “Her şeye rağmen gelecekten umutluyum” diyemem. Ve asla “dünya batsın yeter ki sanat olsun” da demiyorum. Bu ne tevazu göstermek, ne de kötümserliği olduğu gibi kabullenmek anlamına gelir. Gündelik yaşamda iradenin iyimserliği ile aklın karamsarlığını ‘örgütlemenin’ bir yolunu bulmak gerektiğini düşünüyorum. Umutvar bir modernizmin ‘mutlak değer’ arayışına kuşkuyla yaklaşsam da ‘derinlik ve içeriğin külüstür bir metafiziğe ait olduğunu’ da düşünmüyorum. İnsanları birarada tutmak için üretilen büyük anlatıları tehlikeli bulsam da, birlikte, farklı ama eşit yaşama talebinin modası geçmiş olduğunu da kabul etmiyorum. Bu tartışmanın koordinatlarının artık ancak “umulmadık topraklar” olabileceğini düşünüyorum.

 

Aylin Zaptçıoğlu, tuval üzerine yağlıboya, 2014

 

Tüyap Sanat Fuarı’nda umulmadık olan, ‘seçkin’ sanat fuarlarının yanında bir tür kamusal alana dönüşme potansiyeliydi. “Ama çok uzaktı!” Beylikdüzü çalışmamız boyunca espri konusu oldu. Yolun uzunluğu, İstanbul trafiği, metrobüs çılgınlığı baştan beri işin parçasıydı. Yine de çoğunluğu genç ve çocuk, yüz binlerce beklenmedik ziyaretçiye ulaşan bir sanat etkinliği için “Ama çok uzak!” geçerli bahane gibi görünmüyordu. Erdil Yaşaroğlu’nun 1 Mayıs karikatürü aklımızdan hiç çıkmadı: “Valilik Taksim yerine Beylikdüzü’nü adres gösterdi.” Fiziksel uzaklık, organizasyon sürecinin ve kavramsal çerçevenin ironik bir parçasıydı. Ama mesafeler sadece metreyle ölçülmez. Mekânlar sembolik düzenin, güç ilişkilerinin haritasında anlam kazanır. Kentin, egemen kimliklerin, sanat oyununun merkezinde huzur bulamayanlar zaten uzun yol koşucusu değil mi? Yerinden edilmenin her çeşidini tartışmak için “hiçbir şeyin Garanti” olmadığı, kamusal alanın tüm gerilimlerini taşıyan, beklenmedik karşılaşmalara açık uzak topraklardan daha uygun güzergah bulunabilir mi?

Umulmadık Topraklar’ın iddiası kendinden menkul: İklimi son 20 yılda giderek sertleşen, kazananın olmadığı, güvensiz, rekabetçi ve hakikatle kurduğu üretken gerilimi yitirmiş güncel sanat dünyasında, öncelikle sanatçının hayatta kalma koşullarını dert ediniyor. Ülkenin geleceğinde bir başına durmanın imkânsızlığını öngördüğü için, yan yana gelebilmenin imkânlarını araştırmaya davet ediyor. Sadece on günü işgal etmeyi değil, üretken karşılaşmaları tetiklemeyi arzuluyor. Fuar ya da bienal gibi formların dışına çıkarak, sorumluluğun paylaşıldığı bir öz-örgütlenme modeli öneriyor. Klostrofobik kimliklerin, anoreksik hayallerin dışında formsuz; sürgün, inatçı; canavarlarla, karabasanlarla, şiddetin her haliyle tanış, kem damarlı bir tayfanın işi bu.

Umulmadık Topraklar olağanüstü koşullarda, mümkün görünmeyeni hayal etme mecburiyetinin sonuçlarından biri. 12-20 Kasım tarihleri arasında, bir çeşit özgür oyun alanına dönüşmeyi başarırsa, hepimize soluk aldırma ihtimali taşıyor.   

Umulmadık Topraklar’ın otonom parçalarını oluşturan küratör ve gruplar şöyle: Emre Zeytinoğlu, DEPO-BAK projesi- Latife Uluçınar, Barış Seyitvan, Ezgi Bakçay, Rahmi Öğdül, İpek Çankaya (Halka Sanat), Rafet Aslan, Aslıhan Kaplan Bayrak (Bahçe Grubu), Göçmen Kadınlar Birliği (Almanya), Mahmut Koyuncu, Yekhan Pınarlıgil, Murat Alat, Leman Sevda Darıcıoğlu, Elli Chrysidou (Selanik, Yunanistan), Taner Güven, Gogo Smili, Zeki Coşkun, Amber Platform, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Uygulama ve Araştırma Merkezi (FUAM), Hinterland Galerie (Viyana, Avusturya), Ada Sanat, ALAN İstanbul, Asfalt Galeri, Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, Grafist, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent/Kent Düşleri Atölyesi, Arada Kültür Sanat Derneği, Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED).

Umulmadık Topraklar’a Nalan Yırtmaç Fanzin Atölyesi ile; Murat Akdağ, Hakan Kökcü ve Fethi Arda Ergül performanslarıyla katılıyor. AICA Başkanı Marek Bartelik’in de katılacağı panel programını Ayşegül Oğuz ve Çiğdem Zeytin hazırlıyor. Toplumsal hareketler bölümünün koordinatörlüğünü Eda Yiğit, performans koordinatörlüğünü Ceylan Dizdar, etkinlik kitabının editörlüğünü Özge Uysal yapıyor. Proje danışma kurulunda Ümit İyem, Feyyaz Yaman, Hakan Gürsoytrak, Burcu Pelvanoğlu, Memet Güreli, Buket Güreli, Temur Köran bulunuyor etkinlik kitabının editörlüğünü ise Özge Uysal yapıyor. Proje danışma kurulunda Ümit İyem, Feyyaz Yaman, Hakan Gürsoytrak, Burcu Pelvanoğlu, Memet Güreli, Buket Güreli, Temur Köran bulunuyor.