Geçtiğimiz haftalarda New York’un Times Meydanı ilginç bir yıkım gösterisine sahne oldu: Emniyet güçlerinin New York ve Philadelphia’da el koyduğu bir tondan fazla fildişi eser, “fil avı ve yasadışı fildişi ticaretine müsamaha göstermeyeceklerini” kanıtlamayı amaçlayan yetkililer tarafından paramparça edilip toza dönüştürüldü.
Reuters’in verdiği habere göre, oyulmuş fildişleri önce Times Meydanı’nda kurulan bir teşhirde tek tek halka sergilendi, ardından bir taşıyıcı banta yerleştirilerek ezme makinesinden geçirildi ve toza dönüştürüldü. Yaban Hayatı Koruma Derneği sözcüsü John Calvelli, bu yasadışı ürünlerin yok edilerek ticari dolaşıma girmelerinin engellendiğini söylüyor. Bu ürünlerin satılma veya kullanılma olasılığının ortadan kalkmasıyla birlikte, yasadışı fildişi ticaretine de darbe indirileceği umuluyor.
New York polis teşkilatının sergilediği gösteri, vaktiyle eserleri yakıp küllerini eczanelerde saklamayı öneren Maleviç’e taş çıkartacak nitelikte. Bu, ABD'li yetkililerin ilk 'eser tahrip töreni' de değil: iki yıl önce, tam 6 ton fildişi eseri yine aynı şekilde toza dönüştürmüşler, üstelik sanki Maleviç'in önerisine uyarmışçasına toz kalıntılarını ilerde sergilenmek üzere bir müzeye bağışlamışlardı. Fakat bu yöntem fildişi ticaretine beklenen darbeyi vurmamış olsa gerek ki, kısa süre sonra 1 ton eser daha ortaya çıkmış – üstelik bu sadece yakalanıp el konan kısmı. ABD, fildişi ürünlere talebin en yüksek olduğu ülkelerden biri konumunda.
Fildişi eserlerin bu şekilde yok edilmesi, antik eser kaçakçılığı üzerine çalışmalar yapan Morag Kersel’in aklına, aynı şeyin yağmalanan antik eserler için de yapılıp yapılamayacağı sorusunu getirmiş: Reuters’in haberine referansla, “kaçak eserlerin piyasadan çekilmesini sağlamak için onları yok etmeyi düşünebilir miyiz?” diye soruyor Kersel.
Arkeolog Paul Barford ise, bu soruya kendi blogunda cevap vermiş: Yağmalanmış kaçak eserleri ait oldukları topraklara iade etme şansınız var, “ama fildişlerini katledilmiş fillere iade edemezsiniz”. [EG]
Kenya’daki Amboseli ekosisteminde yaşayan, 1968 doğumlu olduğu tahmin edilen dişi reis Kumkuat, fotoğrafta yavruları Kantina ve Kuaye ile görülüyor. Fotoğraf çekildikten 24 saat sonra Kumkuat ve diğer yavrularının çoğu fildişi avcıları tarafından öldürüldü; dişleri köklerinden çıkarılabilsin diye öldürüldükten sonra kafaları parçalanmıştı. Korucular cesetleri bulduklarında, daha 10 aylık olan, henüz dişleri çıkmamış yavrunun oradan ayrılmamış olduğunu gördüler. Annesinin öldürülmesini ve doğranmasını izlemek zorunda kalan yavru bütün gece tek başına nöbet tutmuştu. Fotoğraf: Nick Brandt, 2012. Kaynak: biglife.org