Asar-ı Atika Müze-i Hümayunu’nun ilk aşamada inşa edilen bölümünü gösteren eski bir fotoğrafı
Osmanlı İmparatorluğu’nda 1699 Karlofça Antlaşması, imparatorluğun toprak kaybetmeye başladığı, siyasi, ekonomik ve diplomatik alanlarda Gerileme Dönemi’ne girilen bir sürecin başlangıcı olmuştur. Bu tarihten sonra Osmanlı devlet adamları, yönlerini Batı’ya dönmüş ve buradaki gelişmeleri izleyerek, çağdaş uygarlıkları yakalama arayışı içerisine girmişlerdir. “Batılılaşma Dönemi” olarak adlandırılan bu sürecin başlangıcı, III. Ahmed Dönemi’nde yaşanan ve Lale Devri olarak anılan dönemdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Batılılaşma hareketleri, III. Selim ve II. Mahmud Dönemlerinde ivme kazanmış ve esas olarak Sultan Abdülmecid Dönemi’nde 1839’da ilan edilen Tanzimat’la önemli bir atılım gerçekleştirmiştir. Yönetimin sivilleşmeye başladığı bir süreç olan Tanzimat hareketiyle birlikte bürokrasi, eğitim, hukuk, maliye, askeriye, sağlık, bayındırlık, sanayi vd. birçok alanda Batılılaşma ve modernleşme çabaları hız kazanmış; bununla birlikte Osmanlı devlet adamları birçok nedenden dolayı, hedeflenen başarıya ulaşamamışlardır. Tanzimat’la birlikte farklı alanlarda yaşanan değişim ve dönüşüm süreci, dönem mimarisini de birçok farklı yönden etkilemiştir. Batılılaşan Osmanlı kurumları ve toplum yapısı, yeni kurumların, yeni arz-talep ilişkilerinin ve yeni beğenilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunun bir sonucu olarak garlar, pasajlar, apartmanlar, oteller, sosyal yapılar vb. gibi, daha önce olmayan yeni birçok farklı yapı türüyle birlikte, yeni mimari üsluplar da Osmanlı mimarlığına bu dönemde dâhil olmuştur. Söz konusu yapıların birçoğu, bu dönemde başkent İstanbul’a gelmiş olan Batılı mimarlar eliyle gerçekleştirilmiştir.
Beyoğlu Kışla-i Hümayunu’nun (Topçu Kışlası) eski bir kartpostalı
XVIII ve XIX. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğunun tüm Batılılaşma çabalarına rağmen, Tanzimat’ı hazırlayan bir süreç olan II. Mahmud Dönemi’nde imzalanan 1838 Osmanlı-İngiliz (Baltalimanı) Ticaret Antlaşması, Osmanlı mali yapısını bozmuş ve imparatorluğu, ileri Avrupa ekonomisinin açık pazarı haline getirmiştir. Bu durum, imparatorluğun 1875’te yaşayacağı mali iflasa giden yolda önemli bir aşama olmuş, 1881 yılında kurulmuş olan Düyun-u Umumiye İdaresi’nin de facto anlamda Osmanlı maliyesine el koymasıyla da, imparatorluk siyasi anlamda varlığını sürdürebilmiş olsa da ekonomik açıdan bütünüyle Batı emperyalizminin güdümü altına girmiştir. Siyasetense, 1839-1923 tarihleri arasında imparatorluğun yaşamış olduğu ve geniş çaplı siyasi ve diplomatik sonuçlar doğuran Kırım, Osmanlı-Rus, Balkan, Trablusgarp ve I. Dünya Savaşları, Osmanlı İmparatorluğunu birçok açıdan yıpratmış ve yıkıma götürmüştür.
Söz konusu dönemin tüm olumsuz siyasi ve ekonomik koşullarına rağmen, bu dönem içerisinde tahta geçmiş olan sultanlar, Batılılaşmayı önemli bir devlet politikası olarak benimsemişlerdir. Bunun bir sonucu olarak başta saraylar olmak üzere, askeri yapılar, eğitim yapıları, dini yapılar, kamu yapıları gibi büyük çaplı ve maliyetli binalar inşa ettirmek konusunda girişimci bir tavır sergilemişlerdir. Özellikle Tanzimat Döneminde, yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen, mimari faaliyetlere büyük bütçeler ayrılarak büyük inşa faaliyetlerine girişilmiş olması, Osmanlıların mimariyi, Batılılaşma ve modernleşmenin somut bir ifadesi olarak algıladıklarını göstermektedir. Söz konusu yapılar salt maliyetleriyle değil, tanıklık ettikleri ya da meydana gelmesine yol açtıkları siyasi olaylarla da Osmanlı tarihi açısından önem kazanmakta ve siyaset-mimarlık ilişkileri bakımından güçlü bağlar kurulmasını sağlamaktadırlar.
Yazar: Mehmet Çağlayan Özkurt
Danışman: Zeki Sönmez
Yer: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sanat Tarihi Anabilim Dalı / Türk İslam Sanatları Programı
Türü: Doktora
Yılı: 2016
Bu teze Ulusal Tez Merkezi sayfasından ulaşıldı. Metin tezin Özet kısmından alındı. Görseller tezin yazarına ait. Tamamını okumak için bkz. tez.yok.gov.tr Tez no: 435103