Volkswagen Üretim Hattı
Modernleşmenin ve ona eşlik eden kapitalist ekonomik düzenin tarihine bakıldığında, toplumsal hayatın ve insan yaşamlarının bu güçler tarafından daha önce tarihte görülmemiş bir hız ve ölçekte değiştirildiği, maddi yaşamın sürekli bir altüst oluşlar şeklinde yaşandığı görülür. Bu sonu gelmeyen değişimlerin altında yatan gerçek, modernleşmenin ve kapitalist ekonominin kendi iç dinamikleridir. Sürekli üretim, üretim araçlarının yenilenmesi, yeni üretim tekniklerinin bulunması, yeni pazarlar bulma ve yayılma zorunluluğu kapitalist ekonomiye sürekli gelişmek, genişlemek yönünde bir dinamizm kazandırır. Kapitalist örgütlenme ve sermayenin maddi yaşamı dönüştürme gücü, sadece üretim ilişkileri ve bu sürece dahil olan insanlar ile sınırlı değildir. Kapitalist ekonominin değişim gücü, mekânsal bir hareketlilik ve dönüşümü de beraberinde getirir.
Kapitalist örgütlenme ve sermaye, diğer her şey gibi (emek, üretim yöntem ve araçları, işin örgütlenmesi, pazarlama) mekânı da kârlılığını maksimize edecek bir araç, bir altyapı olarak görür. Mekân araçsallaşır; nesneleşir; niceliksel bir değere indirgenir. Mekân, kapitalist ekonominin ihtiyaçlarına, gerekliliklerine ve değişen koşullarına bağlı olarak her defasında yeniden tarif edilir; örgütlenir; gerekirse tümden yok edilir ve yerine yeni ilişkilerin ve durumların yer alabileceği ortamlar yaratılır.
Mekân, içinde bulunduğu toplumsal olayların ve üretim ilişkilerinin doğrudan bir ürünü iken, mimarlık disiplini tarafından daha çok bir geometrik ilişkiler dizisi ve uzamsal bir biçimleniş olarak tanımlanmaktadır. Mekânı yapma, kurma bilgisi, mimarlığın özgül bilgi alanı olarak tarif edilirken, mekânı kuran irade ya da güç göz ardı edilir. Ancak mekânsal biçimlenişler ve formlar, olumsal (contingent) değil, toplumsal yapıların ve ilişkilerin belirlediği ürünlerdir. Mekânsal bir biçimlenişin, üretim tarzlarına göre değişen anlamları vardır ve o üretim tarzının hâkim ilişkileri içinde üretilir. Doğayı insan toplumundan ayıran ve mekânı da doğanın bir uzantısı olarak gören ve salt geometrik özellikleri ile tanımlayan bir anlayış, mekânı anlamak için yeterli değildir. Kapitalist örgütlenme ve sermayenin mekân üzerinde bu kadar çok belirleyiciliği varken, mekânı sadece uzamsal bir biçimleniş olarak tarif etmek yetersiz kalmaktadır. Mekânı etkileyen kapitalist üretim ilişkileri ile örgütlenme biçimlerinin neler olduğu; bu güçlerin mekânı nasıl dönüştürdüğü ve mekânı çalışma konusu edinen mimarlık disiplininin tüm bunlar karşısında kendi epistemolojisini nasıl kurması gerektiği bu çalışmanın konusudur.
Modern dünyada mekânın geçirdiği dönüşüme ve içerdiği anlama bakıldığında, yeni bir mekân kavramı gerekmektedir. Modern kapitalist toplumlarda mekân artık eski kavramla üstünden okunamayacak bir hale gelmiştir. Mekâna ait her tür konvansiyonun geçerliliğini yitirdiği bu yeni mekânları değerlendirebilmek ve bu mekânlar içinde geçen yaşamları anlamak için modern zamanlara ait yeni durumlar üstünden yeni kriterlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
Buna göre ikinci bölünde, kapitalist ekonominin iç kuralları, nasıl işlediği ve bu işleyişin nasıl bir mekânsal hareketliliği beraberinde getirdiği ve gerektirdiği üzerinde durulmuştur. Bu hareketlilik, iki farklı mekân türü içinde gerçekleşmektedir. Coğrafi mekân, yani, bölgeler arasındaki farklılıklara dayalı bir mekân anlayışı ve ikincisi, mimarlık disiplini içinden okunabilecek bir fiziksel mekân anlayışı. Coğrafi mekânda hareketliliği gerekli kılan unsurların ne olduğu ve bu hareketliliğin mekânı nasıl kullandığı; bölgesel farklılıkların kapitalizm tarafından nasıl yaratıldığı ve mevcut farklılıkların nasıl kullanıldığı ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde, kapitalist ekonominin mekânsal hareketliliğinin, mekânı ve zamanı nasıl dönüştürdüğü ve kullandığı incelenmiştir. Mekân ve zaman, toplumsal kategorilerdir. Mekân ve zaman, kapitalizm çağında yeni özellikler edinmiştir. Bu, kapitalizmin ve modernliğin dayattığı bir mekân anlayışıdır. Kapitalizm, mekân ve zaman üzerinde hâkimiyet kurarak çalışır. Bu nedenle, kapitalizm kendine özgü bir zaman ve mekân anlayışı yaratmış ve bunu tüm dünyaya yaymıştır. Mekânın altyapılaşması olarak adlandırılan bu süreç ile nasıl bir mekânsal dönüşüm yaşandığı bu bölümün konusudur.
“Sermayenin Yeni Yaşam Alanlarını Yapılandırma Mantığı” isimli bölümde, diğer iki bölümde ele alınan, kapitalizmin nicelleştirdiği değerlerin ve bunun doğurduğu mekânsal hareketliliğin alanı olarak metropoliten alanlar incelenmektedir. Değişen olgular olarak mekân ve zamanın buralarda kendilerini nasıl gerçekleştirdikleri, bu durumun metropoliten alanların fiziksel yapısıyla nasıl örtüştüğü ve buralara özgü mekânsal organizasyonların ortak karakteristiklerinin neler olduğu bu bölümün konusunu oluşturmaktadır. Bu çerçevede öncelikle İstanbul metropoliten alanının mekânsal ayrışması, daha sonra da bu metropoliten içinde plazalar, alışveriş merkezleri, havaalanları ve konut alanları incelenmektedir.
Beşinci bölümde, ilk iki bölümü kendisine temel alan somut bir mekân okuması yapılmıştır. Sermayenin yoğunlaştığı alanlar içinden tüketim alanları, yani, büyük alışveriş merkezleri bu bölümün nesnesi olarak seçilmiştir. Bu seçim, 60’larla beraber, vurgunun, üretimden tüketime kayması ve yeni oluşan toplumsal değerleri tüketim merkezli söylemler üzerinden okuyan bir epistemolojinin varlığına dayanarak yapılmıştır. Tüketim mekânları içinde kendi türünün olgun bir örneği olan A ve B hipermarketleri mekânsal olarak okunmaktadır. Bu okumanın amacı, mekâna ait konvansiyonların günümüzün değişen koşulları karşısında artık geçerliliğini yitirdiği ve modern koşullara özgü yeni modern mekânlara ait yeni kavramların geliştirilmesinin gerekliliğini göstermektedir.
Altıncı bölümde ucu açık bir tartışma yapmak amaçlanmıştır. Altıncı bölüm kısmen tez çalışmasından bağımsız bir bölüm olarak kurgulanmıştır. Tez boyunca ele alınan konular son bir defa üç farklı başlık altında yeniden kavramsallaştırılarak ele alınmıştır. Bu bölümdeki amaç, doktora tezi gibi uzun soluklu bir çalışmada süreç içinde gelişen fikirleri ve kimi ele alınamayan konuları, tezin gelişim sürecini bozmadan değerlendirmek ve tartışmaktır.[1]
Yazar: Hakkı Yırtıcı
Danışman: Doç. Dr. Belkıs Uluoğlu
Yer Bilgisi: İstanbul Teknik Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı
Türü: Doktora
Yılı: 2003