Walter Benjamin İkinci Dünya Savaşı'nın tam öncesinde ve içinde hakikatin modern algı yanılsamalarının içerisinden ortaya çıkamayacağını söyleyerek tarihin aslının bir felaketler toplamı olduğunu dile getirir; ki bu felaketler çoktan ölmüş olanların, yenilmişlerin izlerini hâlâ taşırlar ancak ilerleme fikrinin kendisinde sadece zafer kazananlar yer alır. Benjamin, bu çelişkiyi ancak diyalektik eleştirinin ortaya koyabileceğini söyler. Diyalektik eleştiri Benjamin'e göre, yan yana gelmeleri tarihsel olarak mümkün görünmeyen resimlerin, maddelerin, metaların, hikâyelerin birlikte okunmasıdır. Hakiki tarih ancak ve ancak diyalektik eleştirinin yardımıyla bu ilerlemenin radikal biçimde durdurulması ve gerçek bir olağanüstü halin yaratılması ile başlayabilecektir.
Jean-Luc Nancy, küreselleşmenin bir araya getirdiği insan, teknoloji ve doğa ilişkilenmelerinin ancak her varlığa, her gruba, her insan topluluğuna, her tarihsel döneme, maddeye bir öz atfedilerek yerlerinin sabitlenmesi ile mümkün olduğunu söyler. Oysa, Nancy'e göre varlık hiçbir zaman mutlak bir tekil tarzda var olmaz; tekil varlık düşünülemezdir. Varlık, her zaman çoğul, özsüz ve kökensizdir. İnsanlık mevcut durumda küreselleşmenin tüm özgürlük alanlarını kapatan hapishanesinde tutsaktır. Nancy özgürlüğün ancak varlığın tekil çoğulluklar olarak kendi alanını açmasıyla mümkün olacağının dile getirir. Bu tezde Gezi protestoları, Nancy'nin tekil çoğulların mekânsal bir dünya yaratabilme koşulları hakkındaki fikirleri ile Benjamin'in diyalektik montaj/yan yana getirme metodolojisinin bir bileşkesi olarak incelenmektedir.[1]
Özgün Adı: The Disclosure of Petrified Unrest: The Gezi Protests From the Perspective of Jean-Luc Nancy and Walter Benjamin
Yazar: Özge Kelekçi
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Elif Yıldız Silier Canan
Yer Bilgisi: Boğaziçi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe Anabilim Dalı
Türü: Yüksek Lisans
Yılı: 2015
[1] Bu metin, tezin Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nde yayınlanan özetinden alınmıştır.