/ Tezler / Bir Etkileşim ve Tüketim Mekânı Olarak Sanat Galerisi Algısının ve Sosyal İşlevlerinin Dönüşümü: İstanbul'daki Sanat Galerileri Olgusu

17/2/2015 / skopbülten

Bu çalışma, sanat galerilerinin işlevlerini, ziyaretçiler arasındaki galeri algısını ve son olarak da galerilerin kentlilerle etkileşimini göstermeyi amaçlamaktadır. Araştırma, İstanbul'daki sanat galerilerine odaklanır. Sanat galerilerinin sayısının hızla artışı olgusu, bu konunun nedenlerini araştırmak için bir merak uyandırmıştır. Bu galeri fazlalığı bizi çeşitli sosyal, ekonomik ve bireysel bağlamlara yöneltir. Özellikle 1980 sonrasında kültürün özelleştirilmesiyle müzeler, sanat galerileri gibi sanat kurumları giderek ticari işletmelere benzemeye başladı. Genel olarak esas amaç tekti: uluslararası pazarlara eklemlenebilecek yeni bir sanat pazarı yaratmaya çalışmak. Bu amaç doğrultusunda bienaller, müzeler, özel sanat galerileri, sanatla uğraşan vakıflar, sanat festivalleri, fuarlar, açık artırmalar, vs. büyük bir hızla açılmaya başladı.

İstanbul, iki yüzden fazla sanat galerisiyle, bu uluslararası pazarda temel aktörlerden biri olmaya başladı. Dahası, uluslararası şirketler metropol şehirler arasında finans ve kültür ağları oluşturmaya başladılar ve İstanbul hiç şüphesiz bu ağ içinde öne çıkan yeni metropol oldu, aynı zamanda yeni bir pazar olarak da bu ağa eklemlendi. Bu yeni dünya düzeninde ve pazarında sanat galerileri önemli bir yer tutmaya başladı. Bu sistemdeki galerilerin işlevleri, ziyaretçileri ve kent sakinleri tarafından algılanışları ve son olarak da gündelik hayatın içindeki etkileşimleri bu yeni düzen ve değerlerine göre organize edilmektedir. Özellikle burjuva sınıfı bu değerleri belirleyen ve organize eden temel aktör olarak ortaya çıkmaktadır.

 

 

 

Türkiye'nin yeni burjuvazisi veya yeni yatırımcıları sanatla ekonomik ve sembolik nedenlerden ötürü ilgilenmektedir. Gözlemlediğimiz birinci neden kârdır. Sanat hamiliği yapan bir burjuvaya ait şirket öncelikli olarak marka değerini pazarda artırmayı hedefler. Ne kadar isimleri duyulursa, onlara duyulan güven o kadar artacaktır ve hiç şüphesiz başka bir firmanın ürünleri yerine onların ürünleri satın alınacaktır. Burjuvazinin ve şirketlerin sanatı kullanmalarının ikinci nedeni ise prestij kazanmaktır ki bu onlara farklı pazarlarda güvenilirlik ve bilinirlik getirecektir. Bütün bu çabalar kâr doğrultusunda birleşmektedir.

Bu pazarda baş aktörün sanat galerisi olduğunu gözlemledik çünkü çağın yansımasını taşımaktadırlar. Onlar dönemin değerlerine, fikirlerine, yargılarına ve ihtiyaçlarına uyum sağlarlar. Bir galerinin işlevleri ve özellikleri yeni bağlama göre değişmektedir. Bir sanat galerisinin uyum sağlaması bireylerin algılayışını ve davranışını değiştirmektedir. Bu değişikliği yaratan temel sebeplerden biri, ekonomik faktörlerdir. Sanat, dünya ekonomisi için günden güne önem kazanan bir pazar olarak ortaya çıkmaktadır. Özetle, bu değişikliği, yeni değerleri ve bakış açılarını anlayabilmek için farklı dönemleri açıkça belirlemek gerekmektedir.

Akademik çalışmalara göre, günümüz sanat galerilerinin işlevlerini ve durumunu daha iyi anlayabilmek için iki temel dönem tarif edilmektedir. Birincisi, modernizm ve ikincisi de postmodernizm, veya geç modernizm olarak tanımlanır. Sonuç olarak, sanat galerilerinin iki farklı algılanışını dönemlere göre karşılatırdık. Önce, modern ve klasik galeri algılanışı sonra ise postmodern galeri algılanışı. O halde, iki galeri modeli ortaya çıkmaktadır. Bir yandan, sanat galerisinin klasik ve modern şekline göre, bu sanat mekânları üst sınıflar için aidiyet duygusunu üretme ve diğer bütün herkes için dışlanma duygusunu pekiştirme işlevine sahiptir. Şu anda şekillenmeye başlamış yeni galeri algılanışını ve değişmekte olan toplumsal işlevlerini anlayabilmek için klasik ve eski algılanıştan bahsetmek gerekmektedir.

Klasik algılanışı tarif etmek için kullandığımız "beyaz küp" veya modern galeri gibi kavramlar katı kurallarla belirlenmektedir. Bu kurallar ziyaretçinin ruhunu ve bakışını içeren ancak vücudunu ve ona ait bütün özelliklerini (yemek, içmek, konuşmak, ziyaret sırasında oturmak gibi) dışlayan niteliktedir. Kuralları olan ve bir düzene sahip daha steril bir ortama giriş yapan ziyaretçi, dışarıda kalan dünyayla kopuş hissi yaşar. Bu kopuş, kuruma kontrol ve disiplin imkânı sağlayacaktır. Bu sanat kurumları aynı zamanda farklı toplumsal sınıflar arasında ayrım üretmektedirler. Toplumdaki sabit hiyerarşiyi durmadan üretirler çünkü bir sanat galerisinin ziyareti kişinin öncelikle davranışlarını, duygularını, düşüncelerini, zevklerini, ve bilgisini belirleyen bir kültürel sermaye gerektirmektedir. Bu kültürel sermaye eğitim ve aile yoluyla kazanılmaktadır. Sonuç olarak, bu olanaklara erişim imkânı olanlar bu sanat mekânlarında aitlik duygusunu hissedecekler ve hiç şüphesiz diğerleri ise dışlanma duygusunu yaşayacaklardır.

Diğer yandan, galeri yönetimlerinin bütün sosyal sınıflardan ziyaretçiyi çekmeye çalıştığını görmekteyiz. O halde, galerinin toplumda ayrım yaratan klasik şekli ile İstanbul'un bazı galerilerinin yönetimsel çabası çelişki içindedir. Bir çelişkinin olmadığını ancak sanat galerisinin döneme göre bir dönüşüm ve uyum sağladığını gördük. Ziyaretçileri için sabit toplumsal yapı üretmeyen ve alt sınıfları dışlamayan bir deneyim sağlayan, "postmodern" sanat galerisi tanımını oluşturabiliriz. Sadece elitler için olmayan aynı zamanda her sınıf için ulaşılabilir bir mekân. Bu heterojen mekân bütün kafeleri, restoranları, çocuklar için oyunları, atölyeleri, seminerleri, kursları, sergi açılışları, konserleri ile eğlenceyi, eğitimi ve tüketimi içermektedir. Bugün kültürel olarak sabit bir hiyerarşik düzenden bahsedemeyiz. Dahası, düzenli kategori sistemi çözülmekte ve yerini çoğulculuk ve heterojenliğe bırakmaktadır. Sadece tek bir gerçeklik artık birçok farklı ve kişisel anlamlara dönüşmektedir.

 

 

 

Biz galerinin değişen işlevlerinin olası nedenlerini analiz ettik. Şöyle bir sonuca vardık: Yeni bir sanat galerisi modeli, ki bunu “postmodern” olarak kavramsallaştıracağız, ortaya çıkmıştır. O halde günümüzde sanat galerisi gibi sanat kurumları organizasyonlarını ve işlevlerini çağın ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarına göre gözden geçirmeye başlamışlardır. Yeni ekonomik, kültürel ve politik sistem bütün kurumları değişmeye zorlamaktadır. Sanat galerisindeki gibi kurumlarda yaşanan değişimleri görmekteyiz. Ancak modern galeriden daha ziyade “postmodern” dediğimiz galeriye geçiş hızlı değildir ve hemen gerçekleşmez. Bu uzun bir süreçtir.

Hiç şüphesiz bu amaca sahip olmayan bazı galeriler sürece direnmektedir, ama birçok galeri kendilerini gözden geçirmeye başlamıştır. Hiç şüphesiz bu yeni tip galeri modeli, ki postmodern diye tanımladık, ziyaretçilerin modern, ciddi, homojen galeri algılayışını değiştirmeye başlamıştır. Bu galeriler eski imajı aşmak için gayret sarf etmektedirler. Ekonomik, politik ve sosyal konjonktür ise bunları değişime zorlamaktadır. Sonuç olarak, bütün bu dönüşümler kentte yaşayanların, galeri ziyaretçileri olmasalar bile, davranışını ve onların galeriyle olan etkileşimini etkiler. Bu durum kent mekânını da değiştirecek ve mekân üzerinde çatışmaya sebebiyet verebilecektir. Bu çerçevede, konuyu üç büyük kısım halinde ele aldık.

Birinci kısımda, sanat galerilerinin işlevlerini eski modelinkilerle karşılaştırarak analiz etmeye çalıştık. Günümüz dünyasında, galeriler ve müzeler arasında bir işbirliği fark ettik. Analizde, bu iki mekânı kapitalizmin yeni düzeninde bazı işlevlere sahip birer sanat kurumu olarak ele aldık. Bunlar genel olarak bazı güçlerin yansımalarıdır. Türkiye burjuvazisinin tarihi yüz sene bile olmadığı için bu burjuva sanattan faydalanmaya ihtiyaç duyar. Onlar kendilerini diğer elitlerden ayırmak için sanat taraftarı olacak ancak bunu sanat mekânlarını demokratikleştirerek, daha çok ziyaretçi çekmek için onları birer tüketim mekânına dönüştürerek yapacaklardır. Bu demokratikleştirmenin genelde başlıca nedeni onların farklı pazarlardaki yatırımlarına daha fazla kâr sağlamaktır. Sanat onların marka değerini artırmak için bir strateji ve yeni bir tüketim formu hali olmaya başlamaktadır.

İkinci kısımda, sanat galerisinin yeni algısını ve bunu ziyaretçiler açısından etkileyen faktörleri göstermeye çalıştık. Ziyaretçilerin motivasyonu ve onların algılama biçimleri üzerine araştırmalar yaptık. Kişiye bağlı ve ondan bağımsız etkenleri sınıflandırdık. Dış etkenler (galeri binasının büyüklüğü veya galeri hakkında medyada çıkan haberler gibi) kişiden bağımsızdır. Duygu ve düşünceler gibi diğer iç etkenler direkt olarak kişiye bağlıdır. Bu iki etken kişinin algılayışını oluşturmaktadır. Çalışmanın son kısmında, kişinin galeri mekânı ile veya mahalle sakinlerinin günlük yaşamı ile galeri etkileşimi gibi farklı etkileşim biçimlerini bulmaya çalıştık. Farklı etkileşimler İstanbul şehri için bütünsel bir galeri etkileşimini oluşturmaktadır. Galerinin dönüşüm çabasının kritik noktası ise ziyaretçi faktörüdür. O halde galeri ziyaretçisiyle olan ilişkisine dikkat etmek zorundadır.

Galeri yönetimlerinin galeri ve ziyaretçi etkileşimine çok büyük bir önem atfettiğini gözlemledik. Ziyaretçi ve galeri arasındaki etkileşim galeriler için önemli bir konudur. O halde, kendi mekânları ve ziyaretçilerinin arasında etkin bir etkileşim sağlayabilmek için birtakım stratejiler geliştirirler. Sonuç olarak, bireyler için farklı etkileşimler sağlayan sanat galerileri şehrin ayrılmaz bir parçası olmuşlardır, hatta bu mekânlara gitmeyen insanlar için bile. Onlar bu mekânlarla sokaktan kapılarının önünden geçerken etkileşime girmektedirler. Sanat galerileri şehrin birer parçasıdır ve toplumun gündelik hayatının dolayısıyla da şehrin kültürel aktörlerdir.

 

 

 

Bu çalışmada, galerilerin büyük çoğunluğunun bulunduğu İstanbul'un Avrupa yakasını seçtik. 32 galeri ziyaretçisiyle, onların galeri algılayışı ve etkileşimi üzerine görüşmeler gerçekleştirdik. Bu çalışmanın amacı, İstanbul'daki bu yeni sanat galerilerinin işlevlerini, algılanışını ve etkileşimini sorgulamaktır. Bu problematik çerçevesinde şöyle hipotezler geliştirdik: a) “Postmodern” olarak kavramsallaştıracağımız galerinin bu yeni algılanışı, tüketici olmuş ziyaretçilere ihtiyacı olan "yeni kapitalizmin mantığına" göre oluşturulmuştur. b) Ziyaretçiler bu mekânları boş zamanın tüketim mekânları veya görsel şölenler gibi deneyimlemektedir. c) Bu tüketim sisteminin mantığı, burjuvazinin baskın ideolojileri tarafından kurulmuştur ve onlar bu mekânları bir pazarlama fırsatı, halka ilişkiler ve reklam olarak kullanmaktadırlar. d) Bunu gerçekleştirmek için, galerinin eski model, ciddi, modern görüntüsünü dönüştürmek, bu konuda halkın algısını değiştirmek ve bu mekânları tüketim yerlerine çevirmek zorundadırlar. e) Postmodern sanat galerileri kurumlarına birçok insan çekmeye çalışmaktadır ve galeri yönetimi ziyaretçilerine aynı anda zevk, eğitim ve eğlence sunma çabası içindedir. Bu üç etkenin aynı anda gerçekleşmelerini isterler. f) Galerilerin bu çabası ve çeşitliliği, kentte yaşayanların günlük hayatı ile galeri etkileşimine etki eden değişikliklere yol açmaktadır. g) Sonuçta, postmodern galeriler bireyler arası ayrım yaratan eski galeri modelini değiştirmeye başlamıştır.[1]

Yazar: Dicle Koylan

Danışman: Prof. Dr. Ali Ergur

Yer Bilgisi: Galatasaray Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sosyoloji Anabilim Dalı

Türü: Yüksek Lisans

Yılı: 2013

Özgün dili: Fransızca

 



[1] Bu metin, tezin Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nde yayınlanan özetinden kısaltılmıştır. 

galeri, tez tanıtımı