Sokak sanatı kamu alanlarını yeniden düzenler ve yapılan çalışmalar yoluyla bu alanları, izleyiciye küçük mesajlar ileten mekânlar haline getirir. Amacının ise; genel bir tabirle reklam verenler ve büyük kuruluşlar tarafından satın alınmış alanları geri almak ve bu alanların dinamiklerini birtakım görseller kullanarak değiştirmek olduğu söylenebilir. Sokak sanatçıları tasvirlerini reklamcılık dünyasına karşı bir güç olarak görürler. Özetle, sokak sanatının, herkesin görebileceği yerlerde yapılan anonim provokasyonlar olduğu söylenebilir. Sokak sanatını yorumlamak için onu kapitalist metropoller arasında oluşan gettolar ve ondan türemiş alt kültürlerle ilişkilendirmek sağlıklı olacaktır.
80’lerin başında, sokak sanatçıları New York sanat aleminin dikkatini çekmeden çok önce de, radikal sanat gelenekleri sokakta işler üretmişti. Dada, Sürrealizm, Fluxus, Sitüasyonalistler gibi öncü sanat akımları happeningler aracılığıyla sanatı sokağa taşımıştı: Walter Benjamin ve gündelik hayatın içindeki olağanüstünün peşine düşen sürrealistlerden, psikocoğrafya araştırmalarına girip kenti yeniden keşfetme çağrısı yapan sitüasyonistlere ve hatta punk altkültürüne kadar uzanan bir yol… Bunların yansımaları ise güncel sokak sanatında devam etmekte. Böylelikle sanat ile hayat arasındaki uçurum artık sokak sanatçıları tarafından aşılmaya çalışılmakta.
20. yüzyıl modern sanatının ve öncellerinin bir verisi olan sosyal alana açılma çabası günümüzde hâlâ devam etmektedir. Günümüzde sokaklar birçok sanatçı tarafından galerilere oranla daha geniş bir platform ve sanat-hayat veya sanatçı-izleyici arasında daha güçlü bir iletişim sunması açısından tercih edilmektedir. Ancak sokak sanatına dair üretimlerin galeri mekânlarına yerleştirilmeleri onların ‘sokak’ bağlamından koparılmaları anlamına gelmektedir. Sokak sanatı, bildirinin izleyici ile sokakta direkt iletişime geçmesine dayalı bir gerçekliğe sahiptir. Sanatçılar, bu şekilde kent hayatına dahil olup onu sahiplenmektedirler. 2000’li yılların güncel sanat pratiğinde hayatla bağ kurma, toplumsal dışlanma biçimlerine yönelik başkaldırı yolları arayışlarında somut çabalar, bu tarzda şekillenmektedir. Egemen yüksek sanat normlarına; cinsel, ırksal, sınıfsal ayrımcılığa karşı kendi sözünü, işini dolaşıma sokmak için alternatif arayışların sürmesi ve bu arayışlar çerçevesinde sanatçıların galerilerden ziyade sokaklara yönelmesi sanat ile hayat arasında kuvvetli bir bağ oluşmasını sağlamaktadır.[1]
Tezin yazarı: Elvin Karaaslan
Danışman: Yrd. Doç. Dr. A. Feyzi Korur
Yer Bilgisi: Dokuz Eylül Üniversitesi - Güzel Sanatlar Enstitüsü - Resim Anasanat Dalı
Türü: Yüksek Lisans
Yılı: 2008
Sayfa Sayısı: 159
[1] Bu metin, tezin Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nde yayınlanan özetinden alınmıştır.