/ Rus Avangardı / Üçüncü Enternasyonal Anıtı

1918'de IZO Narkompros (Halk Eğitim Komiserliği Görsel Sanat Bölümü) Petrograd şubesi başkanı olan sanat tarihçisi ve eleştirmeni Nikolay Punin, aynı zamanda Tatlin'in arkadaşı ve meslektaşıydı. Tatlin'in sanatını savunan ve destekleyenlerin başında geliyordu. İnşa edilmemiş olmasına karşın 20. yüzyılın en etkili tasarımlarından biri olan Tatlin'in Üçüncü Enternasyonal Anıtı için iki yazı kaleme almıştı. İlki 1919 Mart'ında Iskusstvo kommuny (Komün Sanatı) adlı dergide, Kule’nin maketi yapılmaya başlanmadan yayınlandı. Daha yaygın olarak bilinen aşağıdaki metin ise 1920 yazında bir kitapçık olarak basıldı.[1]

 

Ressam Sofia Dimşitz-Tolstaya, Tatlin ve Punin, maketin yapımı sırasında, Petrograd 1920. Punin günlüğüne şöyle yazmış: "Bu akşam Tatlin'le birlikte 'Anıt'ı inşa ettim".

 

*

 

Halk Eğitim Komiserliği Güzel Sanatlar Bölümü 1919 yılında sanatçı V. E. Tatlin'den Üçüncü Enternasyonal için bir anıt tasarlamasını istedi. Hemen işe girişen Tatlin bir tasarım ortaya çıkardı. Sanatçılar V. E. Tatlin, I. A. Merzon, M. P. Vinogradov ve T. M. Shapiro bir 'Yaratıcı Kolektif' oluşturarak, tasarımı detaylandırıp maketini yapmaya giriştiler.

Anıtın ana fikri, mimarlık, heykel ve resme ilişkin ilkelerin organik bir sentezine dayanıyor. Amacı, saf yaratıcı formu işlevsel formla kendinde birleştiren yeni bir tür anıtsal yapı yaratmak. Bu fikir doğrultusunda, anıtın tasarımı üç büyük cam strüktürle, onları taşıyan düşey dikmeler ve spirallerden ibaret karmaşık bir sistemden oluşuyor. Farklı ama uyumlu formlardaki strüktürler birbirinin üzerine oturuyor. Özel bir mekanizma sayesinde ayrı ayrı hızlarda hareket ediyorlar. Kendi ekseni etrafında bir yılda dönen, en alttaki küp şeklinde strüktürün (A), yasamayla ilgili toplantıları barındırması planlanıyor. Burada Enternasyonal'in konferansları, uluslararası kongreleri ve genel anlamda yasamaya dair başka toplantılar düzenlenecek... Bir sonraki strüktür (B) piramit formunda ve kendi ekseni etrafında tam bir dönüşü bir ayda tamamlıyor. Yürütme işlevi için tasarlanmış (Enternasyonal'in icra komitesi, sekreterliği, diğer idari birimleri). Nihayet, günde bir devir yapacak hızla dönen en üstteki silindirde (C) kaynakların toplandığı bir merkezin bulunması düşünülmüş: bir enformasyon ofisi; bir gazete; bildirilerin, broşürlerin, manifestoların basılacağı bir matbaa; kısacası, dünya proletaryasını bilgilendirmek için kullanılabilecek tüm araçlar ve özellikle bir telgraf düzeneği; projeksiyon için küre biçimindeki bölümün ekseninde (a1 –B3) yer alacak bir büyük perde ve anteni anıtın tepesinde yükselecek bir radyo istasyonu. Bu strüktürleri donatıp düzenlemenin getireceği müthiş imkânları anlatmaya bile gerek yok. Tasarımın ayrıntıları henüz çözülmüş değil; sonraki aşamalarda anıtın iç düzeni belirlendikçe tartışılıp halledilebilir. Eklemek gerekir ki, sanatçı Tatlin'in düşüncesine göre cam strüktürlerin duvarları adeta termos gibi, içi boşluklu olarak inşa edilecek. Böylece binanın içinde belirli bir sıcaklığı korumak mümkün olacak. Anıtın farklı parçalarının birbirlerine ve zemine bağlantısı sadece elektrikle çalışan ve her bir strüktürün dönüş hızına göre ayarlanmış karmaşık düzenekli asansörlerle sağlanacak. Projenin teknik nitelikleri böyle.

 

    

 

   

 

Projenin Sanatsal Önemi

Kendi başına toplumsal devrim, sanatsal formların değişmesine neden olmaz fakat ağır ağır dönüşmeleri için bir temel oluşturur. Anıtsal propaganda fikri, ne heykeli değiştirdi ne de heykeltıraşı. Ama burjuva dünyasına hâkim olan, estetik görünüşün önceliği ilkesine darbe vurdu. Plastik sanatlarda Rönesans ilkelerinin hâlâ modernmiş gibi görünmesi, kapitalist devletlerin feodal ve burjuva kökenlerinin imha edilememesi, yerli yerinde duruyor olması sayesindedir. Rönesans çoktan iflas etti fakat bitap Avrupa'nın harabeleri ancak şimdi kaldırılıyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse, komünist hükümetler, Yunan ve İtalyan klasik stillerine sadık kalan figüratif anıtları bir süre daha anıtsal propagandanın araçları olarak kullanacaklar. Ama bu tıpkı devrim öncesi ekollere mensup uzmanları kullanmak zorunda kalmalarına benziyor. (Yunan ve İtalyan) figüratif anıtlar iki yönleriyle çağdaş gerçekliğe ters düşüyor. Bireysel kahramanlık mitlerini besliyorlar ve tarihle çelişiyorlar: kahramanların (ve tanrıların) gövdeleriyle başları tarihin çağdaş yorumuyla bağdaşmıyor. Proleterlerin kilometreler boyunca sıralandığı mekânlar için formları fazlasıyla mahrem kalıyor. En iyi ihtimalle, bir kahramanın kişiliğini, duygularını ve düşüncelerini yansıtıyorlar; peki binlerce insanın kolektif duygularının gerilimini ve düşüncelerini kim ifade ediyor? Bir tip olabilir mi? Fakat bir tip, kitleyi somutlaştırır, sınırlandırır ve eşitler. Oysa kitle daha zengin, daha canlı, daha karmaşık ve organiktir.

Figüratif anıtlar bir tipi tasvir etmiş bile olsalar, ifade araçlarının sınırlamaları ve statik nitelikleri dolayısıyla gerçeklikle çelişirler. Sokakların gürültüsü, hareketliliği ve ölçüleri içinde böyle anıtların ajitasyon etkisi fevkalade zayıf kalır. Granit kaideler üzerindeki düşünürler belki etrafı iyi görürler ama onları gören pek olmaz. Gemilerin yelkenli olduğu, nakliyenin katırlarla yapıldığı ve taş güllelerle savaşıldığı dönemlerde ortaya çıkmış formları onları sınırlar. Savaş yıllarında çekilmiş bir telgraf teli kahramanın burnunun dibinden geçer, bir tramvay durağı pekâlâ bir dikili taştır. Ahali Lassalle'i mağrur büstünün önünden geçip giderken değil, her gün kütüphanelerde kitap kapaklarında, gazete manşetlerinde adına rastladıkça hatırlar.[2] Anıtının açılış töreni bittiğinden bu yana, Lassalle görülmeksizin ve ihtiyaç duyulmaksızın öyle dikilip duruyor...

Anıt dediğiniz, şehrin toplumsal ve siyasal hayatını yaşamalı, şehir de anıtta yaşamalı. Anıt gerekli ve dinamik olmalı ki modern olsun. Çağdaş, ajitasyon işlevi taşıyan plastik sanatlara özgü formlar, insanı birey olarak tasvir etmenin ötesine geçmeli. O formları bulan, Rönesans'ın feodal ve burjuva gelenekleriyle sakatlanmamış, çağdaş plastik anlayışa özgü malzeme, konstrüksiyon ve hacmin birliği için bir işçi gibi emek vermiş sanatçı olacak. Malzeme, konstrüksiyon ve hacimle uğraşan Tatlin, anıtsal yaratı dünyasında yeni olan bir form ortaya çıkardı. Bu form, Üçüncü Enternasyonal Anıtı.

İşçilerin ve Köylülerin Rusya’sındaki bu en iyi sanatçıya (hayatı, emekçi kitlelerle bağının kanıtı) bir yıl önce Üçüncü Enternasyonal için bir anıt tasarımı sipariş edildi. Tasarlanan anıt çağdaş sanat hayatının bütünüyle sıradışı bir tezahürü olmakla kalmıyor, aynı zamanda bugünün çürümeye yüz tutmuş ve yozlaşmış sanatının öldürücü çemberini kırıyor. Sanat yirminci yüzyılı kuşatıyor; tüm yönleriyle yaratıcı faaliyetin gelişeceği alanları tarif ediyor. Bana kalırsa, ki bir yere kadar sanat konusunda ehil sayılırım, bu proje sanat dünyasında uluslararası ölçekte bir hadise.

En karmaşık kültürel sorunlardan birisi gözlerimizin önünde çözüme kavuşuyor: İşlevsel bir form, saf yaratıcı bir form görünümüne bürünüyor. Bir kez daha yeni bir klasizm mümkün oluyor; bir rönesans olarak değil, bir icat olarak. Uluslararası işçi hareketinin teorisyenleri çoktandır sosyalist kültür için klasik bir içerik arayışındalar. İşte burada. Biz iddia ediyoruz ki, mevcut proje ilk devrimci sanat eseri; bunun ötesinde, Avrupa'ya yollayabileceğimiz bir eser.

 

 

Projede form, birbirleriyle çatışma halinde iki eksenden oluşur (aa1 ve bb3). a'dan a1'e uzanan düz çizginin eğik olarak yukarıya yönelen hareketi, b, b1, b2, b3 noktalarından geçen spirallerin her dönüşlerinde aa1 çizgisiyle çakışmaları dolayısıyla kesintiye uğrar. (Doğaları gereği birbirleriyle çatışan) bu iki hareketin çarpışması sonucunda, tıpkı (çoktan geride bırakılan) 'kübizm'deki gibi, bir kırılma oluşması ve faydacılık fikrini tarumar etmesi beklenir. Fakat giderek birbirlerine yaklaşan spiraller aa1 (ve bb3) doğrultusunu takip ederler ve ana taşıyıcının (aa1 kirişi) hareketinin üstünden ve ötesinden dolanarak çizgilerini aynı noktaya taşırlar. Meydana gelen dinamik imge, durmadan aksayan ve çatışan eksenlerin güçlü gerilimiyle yüklüdür. Bütün parçaların tek ana doğrultu boyunca hareket ettiği düzenleme sayesinde form kendini yeryüzünden koparıp yükseltmek için çelik bir yılan gibi kıvrılır. Maddeyi ve yerçekimini alt etmeye yeltenir. Direncin gücü muazzamdır: Her bir adalesi gerilen form, çözümü dünyanın bildiği en esnek ve hızlı çizgilerde, spirallerde bulur. Spiraller hareketle, tutkuyla, hızla doludur: Yaratıcı irade ve kasılmış adale kadar gergindir.

Spiralin uyarlanması ve modern bir form olarak yeniden düzenlenmesi kendi başına kompozisyonu zenginleştirir. Tıpkı üçgeni oluşturan öğeler arasındaki dengenin onu Rönesans döneminin en iyi ifadesi kılması gibi, bizim ruhumuzun en iyi ifadesi de spiraldir. Taşıyıcı ile yük arasındaki etkileşim, statiğin en saf (klasik) formunu oluşturur; dinamizmin klasik formu spiraldir. Sınıflara bölünmüş toplumlar yeryüzünü sahiplenmek için mücadele ettiler. Onların hareket çizgisi yataydır. Spiral, özgürlüğüne kavuşmuş insanlığın hareketidir. Spiral özgürleşmenin ideal ifadesidir: Tabanı yeryüzüne oturur ama zeminden kurtularak tüm hayvani, dünyevi ve aşağılık menfaatlerden uzaklaşmanın sembolü olur.

Burjuva toplumlar, hayvanlar dünyasında olduğu gibi, hayatı yeryüzü üzerinde kurmaya düşkündürler. Yer düzlemiyle haşır neşir olarak, mağazalar, pasajlar, bankalar inşa ederler. Kent meydanlarına odaklanan burjuva hayatı seyre açıktır, gösteriş için yaşanır. Hayvansal güdülerin yönlendirdiği hayatta, yaratıcı insanlık toprağa gömülüp kaybolur. İşbirliğinin ürünleri burada görünmez. Oysa meydan, ajitasyonun, oyunun, festivalin mekânı olmalıdır. Devrim sayesinde özgürlüğüne kavuşan hayat, yeryüzünden kurtulur; gri ve dünyevi maddeleri aşıp yükselir. Yeryüzünden yukarıya yönelen bir düzlemde yaşama alanları ve toplumsal mekânlar kuran Tatlin'in binası, modernliğin ve çağdaş hayatın ifadesidir. Bu bina aynı zamanda büyük bir sanatsal formun içeriğine sahiptir.

Herhangi bir formun içeriğini ancak sağladığı fayda belirleyebilir. Çünkü bir formun işe yararlığı, içeriğinin örgütlenmesinden ibarettir. Pratik işlevi olmayan formlar (şimdiye kadar var olan sanatsal formların çoğunluğu) örgütlenmemiş formlardır. Ve belki de örgütlenme ilkesi sanatta ilk kez gerçeğe dönüşmüş oluyor. Anıt, Enternasyonal'in yasama (A strüktürü), yürütme (B strüktürü) ve enformasyon (C strüktürü) girişimlerini içerecek biçimde düzenlenmiş. Ayrıca, sözü edilen moderniteyi ifade etme ilkesi doğrultusunda, strüktürler yükseltilmiş. Bu yolla ve kullanılan malzemeyle (cam), Enternasyonal'in girişimlerinin saflığı, maddiyatın kısıtlamalarından uzaklığı ve ideal nitelikleri vurgulanmış. Sezgisel içeriğe sahip yaratıcı idealizmden yoksun bir sanat, saflığını kaybetmiş ritmin sanatıdır. Bu zamana kadar hiç kimse ritimleri, varlığın sürdürülmesinin koşullarını belirleyen maddi kültürle ifade etmeyi başaramadı. Halbuki hayatın kendisi ritimlerden oluşur. Sezgi bu ritimlere göre akar gider. Ritimlerin saflığı ve yoğunluğu yeteneğin düzeyini belirler. Ben Tatlin'in eserlerinde bulduğumdan daha saf ve daha yoğun ritim bilmiyorum. Tatlin malzemeye son derece duyarlı bir göze sahip ve ritmik dalgaların sınırlarını belirleyen tam da bu, malzemelerin yan yana dizilişi. Ritim birimi olarak kabul ettiğimiz dalga boyu, camın nitelikleriyle demirin nitelikleri arasında devinir. Tıpkı sesin mekânsal ölçümünün dalga boyunca gerçekleşen salınım sayısına bağlı olması gibi, camın demirle ilişkisi de maddi ritmin ölçüsüdür. Her ikisi de benzer şekilde ateşle oluşan bu iki en temel malzemenin yan yana gelişinde katı ve parlak bir yalınlık var. Bu ikisi modern sanatın unsurları. Yan yana gelmeleriyle tanımlanan formun meydana getirdiği ritim öylesine kapsamlı ve güçlü bir salınıma sahip ki, adeta bir okyanusun oluşumunu andırıyor.

Bu formu gerçeğe dönüştürmek, piramidin statik formuna özgü o erişilmez azameti dinamizmle gerçekleştirmek demek. Diyoruz ki, bu anıt fikrini ve formunu, sadece milyonlarca proleterin sahip olduğu bilincin gücü dünyaya getirebilirdi. Anıt bu güce dayanılarak gerçekleştirilmelidir çünkü bir idealimiz var: bütün dünyanın işçilerinin uluslararası birliğini klasik biçimde ve canlı olarak temsil eden saf yaratıcı form.

 

 



[1] Bu çevirinin kaynağı, Art in Theory 1900-1990 An Anthology of Changing Ideas, ed. Charles Harrison & Paul Wood, çev. Christina Lodder (Oxford: Blackwell, 1992) s. 311-315.

[2] Ferdinand Johann Gottlieb Lassalle, Alman sosyalizminin öncülerinden, filozof, yazar ve işçi hareketinin örgütçüsü – ç.n.

avangard, Rus avangardı