Devrim ertesinde Bolşevikler, kadınları burjuva kadınsılıklarından kurtararak özgürleştirecek ve erkeklerle eşit bireyler olarak üretime katılmalarını sağlayacak bir kampanya başlatmışlardı. Rus konstrüktivistler ise, ezelden beri süregelen ve geleneksel olarak erkek olduğu varsayılan dâhi sanatçı kavramını reddediyor, kolektif yaratıcılığı yüceltiyorlardı. Dahası, kadınla özdeşleştirilen uygulamalı sanatlar ile güzel sanatlar arasında hiyerarşik bir ayrım da yapmıyorlardı. Bütün bunlar 1920’lerde sanat alanında kadınların sıradışı etkinliklerine katkıda bulundu. O zamana kadar kadın sanatçılar sanat tarihlerinde genellikle itibarlı erkek sanatçıların daha az bilinen eşleri olarak yer alıyorlardı. Rus avangardı bunu değiştirdi.[1] Devrim öncesinde etkin olan kadın sanatçılar Devrim sonrasında daha da yaratıcı oldular; atölyelerini terk edip, sokaklarda, meydanlarda düzenlenen törenler için projeler ürettiler; fabrikalara girip gündelik hayatta kullanılacak ürünler tasarladılar; tiyatro oyunları için dekorlar ve kostümler yaptılar.
Natalya Gonçarova, Varvara Stepanova, Lyubov Popova gibi Rus avangardının tanınmış kadın sanatçıları, özgürlüklerine kavuşmuş kadınların timsaliydiler. Cinsiyet ayrımı yapmayan tasarımlarıyla kadınları erkeklerle eşit bireyler olarak temsil eden eserler üretiyorlardı. Mesela Popova’nın daha önceki süprematist resimlerinden yola çıkarak tasarladığı, düz hatlardan ve dörtgenlerden oluşan tiyatro kostümleri, kadınlara etek, erkeklere pantolon giydirmek dışında, aralarında bir fark gözetmiyordu. Kendi sözleriyle, “esasen kadın ve erkek aktörler arasında ayrım yapmaya gönülsüz” idi.[2] Yarattığı androjen karakterli, cüretkâr tasarımlar, Bolşevizm’in erkekle eşit, çalışan Sovyet kadınını bilinçli bir biçimde ikonlaştırıyordu.[3] Keza, Stepanova’nın tasarımları da öyle...
1930’larda devlet ideolojisi kadını iyi kötü eşit bir birey olarak kabul etse bile, giderek daha geleneksel bir modele döndü. Güçlü, hünerli, dişiliğini öne çıkarmayan kadınların dönemi sona ermişti. 1935’te Stalin sosyalizmin başarıya ulaştığını ilan etti. Sanayi üretimini geliştirmeye odaklanan ve bu coşkulu sürece kadınları da dahil eden retorik, onları üreticilikte erkeklerle eşitledi ama iyi eş ve anne rollerine vurgu yaparak ayrımcı bir üsluba büründü.[4] [NAA]
Meyerhold’un 1922’de Devrim Tiyatrosunda sahneye koyduğu Fernand Crommelynck’in oyunu Gönlü Yüce Boynuzlu Koca için Popova’nın tasarladığı dekor.
Gönlü Yüce Boynuzlu Koca’nın 5 ve 7 numaralı karakterleri için Popova’nın tasarladığı kostümler.
Aleksandr Suhovo-Koblin’in Tarelkin’in Ölümü için Stepanova’nın hazırladığı dekor, 1922.
Tarelkin’in Ölümü için Stepanova’nın kostüm tasarımları.