Mimarlıkta postmodernizmin öncüsü olarak anılan Robert Venturi, 18 Eylül 2018’de 93 yaşında öldü. Venturi’nin iki temel eseri, Mimarlıkta Karmaşıklık ve Çelişki ile Las Vegas’ın Öğrettikleri Türkçe’de de yayınlanmıştı. Aşağıda Perry Anderson’ın Venturi üzerine değerlendirmelerini sunuyoruz. Perry Anderson, Postmodernitenin Kökenleri, çev. Elçin Gen (İletişim Yayınları, 5. Baskı 2011) s. 35-36.
Vanna Venturi Evi, Robert Venturi, 1964
1972 yılında Robert Venturi ile meslektaşları Denise Scott Brown ve Steven Izenour, 1970’lerin mimarlık manifestosu niteliğindeki Learning from Las Vegas adlı kitabı yayınladılar. Venturi, Mies döneminde doruğuna ulaşan International Style’ın pürist ortodoksisine yönelik parlak eleştirisiyle adını duyurmuştu.[1] Maniyerist mimari, Barok, Rokoko mimarlığı ile Edward dönemi mimarlığının başyapıtları Venturi’ye göre günümüz mimarlığının örnek alabileceği alternatif değerlerdi. Bu yeni kitapta Venturi ile meslektaşları, modernizme çok daha ikonoklastik bir saldırıda bulunurlar: Kumarhanelerin popüler imge zenginliğini överler. Burada mimarlığın, resimle, grafikle, heykelle olan tarihsel ortaklığında çarpıcı bir yenilenme söz konusudur onlara göre: Simgenin mekân üzerindeki egemenliğidir bu. Diğer sanatlarla bağını koparmak modernizmin zararına olmuştur. Artık, mimarlığın yapı süslemesi demek olduğunu söyleyen Ruskin’e kulak verme vakti gelmiştir.
Learning from Las Vegas’ta satır aralarında verilen mesaj, herkesçe bilinen bir gerçeklikmişçesine sunulmasına karşın, aslında Ruskin’in bile kolay sindiremeyeceği varsayımlara dayanmaktaydı. Şöyle diyordu Venturi ile meslektaşları: “Las Vegas’ın ana caddesi, mimarı olumlu, uzlaşmacı bir tutum almaya yöneltir. Burada Las Vegas’ın değerleri sorgulanmamaktadır. Reklamcılığın ahlaklılığı, kumar tutkusu ya da rekabetçi içgüdü değildir tartışılan.”[2] Yaşadığımız tüm mekânlara hâkim olan bu reklam cümbüşünü biçimsel olarak çözümlemek, bu durumu toplumsal yargılamanın süzgecinden geçiremeyeceğimiz anlamına gelmez. Ama bu çözümlemede reddedilen belli bir bakış açısı olduğu da su götürmez. “Ortodoks modern mimarlık devrimci olmasa bile ilericidir; ütopyacı ve püristtir: Mevcut koşullar onu memnun etmez.” Oysa mimarın asıl düşünmesi gereken, “olması gereken değil, olan olmalıdır”; mimar “olanı geliştirmek için neler yapabileceği”ni düşünmelidir.[3] Bu gündemin görünürdeki alçak gönüllü tarafsızlığının (“o an için tartıştığımız şey toplumun haklılığı ya da haksızlığı değildi”) altında, eli kolu bağlayan bir itiraz yatmaktaydı. Modernist mimarlığın dev yapılarındaki planlı tekdüzelik ile kentsel yayılmanın doğasında kendiliğinden gelişen çokçeşitliliğin ve canlılığın karşılaştırıldığı Learning from Las Vegas’ta, bu ikisi arasındaki dikotomi şu tümceyle özetleniyordu: Biri “İnsan için inşa”, diğeri “insanlar (piyasalar) için inşa”.[4] Basit bir ayraç, her şeyi anlatmaya yetmişti. Burada şaşırtıcı bir açık sözlülükle dile getirilen şey, sanat ile toplum arasındaki […] yeni ilişkinin ta kendisiydi.
Venturi’nin açıkça moderni aşmak üzere tasarladığı programın hâlâ bir adı yoktu. Ama bunun için uzun bir süre geçmesine gerek kalmadı. 1964’te Pevsner’in zayıf bir tarihselciliği belirtmek üzere kullandığı “postmodern” terimi, on yıl sonra New York sanat dünyasına girdi. Bu çevre içinde belki de terimi kullanan ilk mimar, Venturi’nin öğrencisi Robert Stern olmuştu.
[1] Complexity and Contradiction in Architecture, New York 1966: “Mimarlar artık ortodoks modern mimarlığın püritenliğe varan ahlakçı üslubu karşısında kendilerini çaresiz hissetmemeliler”; “Daha çok, daha az değildir.”
[2] Learning from Las Vegas, Cambridge, Mass. 1972, s. 0 (yazım hatası değil).