Rasih Nuri İleri, 7 Aralık günü 94 yaşında öldü. Yıllar önce, Arif Dino sergisi açma peşine düştüğüm zaman tanımıştım onu. Ercüment Behzat Lav'ın bir zaman heves ettiği şiirler bir kenara konursa, Türkiye'nin yegâne Dadacı sanatçısıydı Arif Dino. Abidin Dino da, her fırsatta ustasının ağabeyi Arif olduğunu tekrarlayıp duruyordu. Arif Dino, Rasih Nuri’nin dayısıydı ve heykelleri, desenleri, şiirleri ve diğer yazılarından oluşan bütün mirasını ona bırakmıştı. Dolayısıyla onları görmek için bu ‘huysuz’ zatla tanışmaktan başka çare yoktu. Nitekim, birgün geldi ve ünlü Doğan Apartmanı'ndaki dairesinin kapısını çaldım; ondan sonra Rasih Nuri'nin baştan aşağı bir arşiv, bir müze diyebileceğimiz evinde Arif Dino terekesiyle haftalar geçirdim. Ve gerek Rasih Bey'den, gerekse zarif eşi Bedia Hanımefendi'den istisnai bir misafirperverlik gördüm. Zamanla Rasih Bey duramadı ve evinin her köşesine sızmış olan koleksiyonunu tek tek bana gezdirdi. Hayretten hayrete düştüm. Bir de "alaturka hela"da asılı olan Tristan Tzara desenini görünce artık tamamıyla mahvolmuştum. Neyse, uzun çalışmalardan sonra Arif Dino sergisi 1985'te Galeri Nev'de açıldı. İlk sergisiydi. Serigrafiyle sadece 100 kopya çoğaltılmış edition de luxe, Yüzler kitabını derledim, Rasih Bey de sunuşunu yazdı.
Rasih Nuri daha ziyade Türkiye'de komünizmin en entelektüel simalarından biri olmasıyla tanınır. Ayrıca 20. yüzyıl boyunca sanat ve edebiyatımızda son derecede etkin olmuş komünizm düşüncesinin ve siyasetinin en titiz tarihçisidir. Türkiye İşçi Partisi'nin ve illegal Türkiye Komünist Partisi'nin perde arkasını en iyi o bilir. Ne yazık ki bu konularda yazmayı tasarladığı metinleri ancak kısmen tamamlayabilmiştir. Bu nedenle, örneğin, 1974 yılına kadar TKP'nin Merkez Komitesi üyesi olan Abidin Dino'nun, Parti'nin gizli yayını Bizim Radyo'daki konuşmalarını belki de hiç bilemeyeceğiz.
Rasih Nuri büyük bir sanat düşkünüdür. Nasıl olmasın ki: Yeniköy'de tıka basa resim dolu bir yalıya doğmuştur. Nasıl "komünist partisi aramak zorunda kalmadığını çünkü ailecek partinin içinde olduğunu" söylüyorsa, sanatı da arayıp bulmak zorunda kalmamıştır. Aynı zamanda Alman Spartakist hareketinin ve Komünist Partisi'nin üyesi olan, Güzel Sanatlar Akademisi'nin efsanevi "müdürü" ressam Namık İsmail'in tabloları yatağının altındadır. Kısacası, o kendi ifade ettiği gibi "koleksiyoner değil”dir. Ama işte tam da bu nedenle, bence onun koleksiyonundan daha hakiki bir koleksiyon düşünmek zordur. Çünkü sahip olduğu koleksiyon, ne yatırım için, ne gösteriş için, ne de bir heves sonucu kurulmuştur. Onun tarihidir. Onun varoluşunu anlamlandıran bir kozmostur. Üstelik yaşamı boyunca çalışmaya direnen Rasih Nuri, bir yandan zaman zaman koleksiyonundan ufak tefek satışlar yaparken, diğer yandan koleksiyonundaki "açık"ları kapatacak tek tük alımlar da yapmıştır.
Rasih Nuri'nin birikimi, onun hayatı kadar, Türkiye'deki sanatsal hareketler ile komünist hareket arasındaki ilişkileri aydınlatmak bakımından da biriciktir. Üzerinde hiç düşünülmemiş ve yazılmamış olan bu ilişkiler, sanat tarihimiz açısından kritiktir. Çünkü 20. yüzyılda Batısı Doğusu her yerde olduğu gibi Türkiye'de de komünist etkinlikler ile yerel modernizmin oluşması arasında önemli bağlar vardır.
Arif Dino'yu sergiledikten yıllar sonra, Rasih Nuri ile bu defa koleksiyonunu sergilemek üzere biraraya geldik. Onunla sohbetlerin sonu gelmezdi. Başlardı her resmin arkasındaki anıları, tarihleri usul usul, tatlı tatlı anlatmaya, ve doyamazdınız. Bu birikimin uyandırdığı türlü türlü tarihleri bazı tarihçilerle birlikte okuyabilmeye niyetlendim. Ama olmadı. Neyse ki, 2010 yılında koleksiyonun sergisini açmayı başarabildik ve bu eserler yıllarca saklı oldukları nişlerden toplanarak Galeri Nev'de biraraya geldi ve bu sayede bir bölümü kataloglandı. Tamamına NevArşiv'den de ulaşılabilir. Tarihi merak edenler için son derecede heyecan verici, esinlendirici, tükenmez bir kaynaktır.