Postmodern Ortaçağ: "Taht Oyunları"nda Ortaçağ Temsili ve Algısı

 

 

Bu yazıda, Amerikan HBO kanalının yapımcılığıyla, George Raymond Richard Martin’in Buz ve Ateşin Şarkısı adlı roman serisine dayanarak David Benioff ve Daniel Brett Weiss tarafından yaratılan popüler televizyon dizisi Taht Oyunları’nda sunulan ortaçağ fikri incelenecek. Günümüzde yeniden canlanan ortaçağcılık, her ne kadar “meslekten tarihçiler tarafından, ciddi bir bilimsel araştırmaya konu olacak kayda değer bir olgu olarak görülmese de”,[1] geçici bir moda olmaktan çok uzak: Kökleri 19. yüzyıl romantizmine kadar uzanan ve yeni kuşaklara esin vermeye devam eden karmaşık bir fenomen söz konusu.

Yazıya konu olan eserlerle ilgili olarak, ilk bakışta bir yöntem sorunuyla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir: Buz ve Ateşin Şarkısı serisi ve Taht Oyunları dizisi “gerçek” ortaçağı canlandıran ürünler değil; hayalî bir ortamda geçtikleri çok açık. Son yıllarda birçok tarihçi, somut ve “gerçek” mekânları veya olayları tasvir etmediği gerekçesiyle fantezi türü üzerine çalışmayı reddediyor. Ancak, fantezi hikâyelerinin gerçek dünyada geçmedikleri doğru olmakla birlikte, bazı durumlarda –ki Martin’in romanları bunun mükemmel örneği– yazarlar “gerçek” ortaçağla ilgili okudukları kitaplardan ilham aldıklarını öne sürüyorlar.[2] Göreceğimiz gibi, bu tarihsel uygunluk iddiası izleyicilerin algısı üzerinde ciddi ölçüde etkili oluyor: Fantezi türündeki eserlerin, bir biçimde, ortaçağa ait gerçek ortamlardan esinlendiğini düşünüyorlar. 

 

Fantezinin Gerçekçiliği 

Yazar George R.R. Martin’le son birkaç yıl içinde yapılan söyleşiler, onun düşüncesini, özellikle de ortaçağ algısını ve temsilini anlamamızda bize yardımcı olabilir. Örneğin Rolling Stone dergisinde yayınlanan bir söyleşisinde, Güller Savaşı’ndan ve bu konuyla ilgili romanlardan esinlendiğini söylüyor, ama şunu da ekliyor: “Tarihsel kurmacadaki sorun, neler olup biteceğini bilmeniz”.[3] Sonra, barbar “Yabanıllar”ın saldırısından korunmak için “Batıdiyar” (Westeros) kıtasının kuzeyine inşa edilen devasa buzdan Sur’u, Hadrianus’un Roma Duvarı’na benzetiyor.[4] Şöyle ifadeleri de var: “Hayalî kurguya çeşni katmak için tarihten yararlanıyorum”;[5]Buz ve Ateşin Şarkısı bir tarihsel roman, sadece farklı türde bir tarihi olan bir dünyada geçiyor”;[6] “fantezi türünün en iyi örneklerinde rastlayacağınız hayal gücü ve mucize hissiyle, en iyi tarihsel romanlarda görülen nahoş gerçekçiliği birleştiren hayalî bir destan yazıyorum”.[7]

Bu ifadeler Martin’in düşüncesindeki kilit unsurlardan birine işaret ediyor: Yazar, “gerçek” ortaçağ mekânlarından ve olaylarından esinlenmiş kurmaca bir dünyada geçen ve –bazı fantezi öğelerinin eklenmesiyle birlikte– tarihsel romana çok yaklaşan bir destan yarattığı kanaatinde. Ona göre bu sürecin sonucunda “fantezi türünden nefret edenlere hitap eden bir fantezi” ortaya çıkmış.[8] Fakat göreceğimiz gibi, Martin’in yaratıcı süreci, yüzyıllar boyunca yorumlanıp yeniden işlenen ortaçağ imgelerinden ne kadar etkilenmiş olduğunu gösteriyor; kendisi belli ki bu imgeleri özümsemiş, fakat bu gerçeği kesin biçimde reddediyor.

 

 


Taht Oyunları ve (Nahoş) Ortaçağ

Gerek Buz ve Ateşin Şarkısı serisinde gerek Taht Oyunları dizisinde yer alan ağır şiddet, cinsiyetçilik ve kimilerine göre kadın düşmanlığı, bu sahneleri zaman zaman gereksiz bulan bazı izleyicilerde infial uyandırabiliyor. Hatta Martin’in, eserlerinde cinsel şiddete çok sık yer verdiği için erkek şovenizmiyle suçlanmışlığı da var. Martin bu iddialara karşı, “feminist” olduğunu[9] ve romanlarında ortaçağ için tipik olan cinsellik biçimlerini yeniden canlandırmaktan başka bir şey yapmadığını[10] söyleyerek kendini savundu.

Taht Oyunları dizisini yaratan Benioff and Weiss da, Martin’in bu gerçekçilik takıntısını benimsemişler. Örneğin, beşinci sezonun DVD’lerindeki “diğer özellikler” kısmında, “Taht Oyunları’nın Arkasındaki Gerçek Tarih” başlıklı bir bölüm var, dizideki bazı olaylarla sözümona “ortaçağ”daki dayanakları arasında karşılaştırmalar yapılıyor. Dahası, 2011 tarihli bir söyleşide Daniel Weiss, dizideki cinsel şiddet sahnelerinden söz edilirken şöyle diyor: “[Batıdiyar] bizim dünyamız değil ama gerçek bir dünya: şiddet dolu, bizimkinden daha gaddar bir dünya”. Sonra ekliyor: “Bu tür şeylerden çekinirsek, George’un vizyonunun gerçekliğine ve sağlamlığına zarar vereceğimizi düşündük.”[11]

Tarihsel dizi veya filmlerde bu türden bir gerçekçilik vaadi yeni bir olgu değil. Shannon McSheffrey, yapımcıların “ekranda görülenlerin altında ciddi bir ‘tarihsel araştırma’nın yattığını iddia etme” eğiliminde olduklarını, ama yapımlarda rastlanan tarihsel hataları da sanatsal özgürlük adı altında meşrulaştırdıklarını belirtiyor. Elyzabeth Wawrzyniak’a göre bu ortaçağcılık türü, yapımcıların sanatsal tercihlerini meşrulaştırmada kullandıkları “ideolojik bir kılıf”tan ibaret.[12] Aslında bu “gerçekçilik”, Batı kültürünün en az iki yüzyıldır imal ettiği ortaçağ imgelerinin karmaşık biçimde katmanlaşmasının sonucu. Taht Oyunları’nda, Batılı sanatçıların, düşünürlerin ve tarihçilerin yaratmış olduğu ortaçağ mecazlarının çoğunu görebiliyoruz.

Martin’in ortaçağcılığının bir diğer önemli özelliği, bugünle kurduğu sürekli diyaloğa dayanıyor. Öyle ki, romanları, Pugh ve Weisl’ın ortaçağcılık tanımına tam oturuyor: “sanatçının, kendi çağının sosyokültürel ortamı hakkındaki yorumu”.[13] Yazar, kendi hikâyesini anlatıp kendi zihnindeki ortaçağ imgelerini kullanırken, zamanımızla sürekli ve kalıcı bir temas kurmaya çalışıyor.


İzleyicilerde Oluşan Ortaçağ Algısı

Gerek Martin’in, Benioff ve Weiss’ın gerçekçilikle ilgili beyanları, gerek eserlerine hâkim olan “yayılmış ortaçağ”, izleyiciler ve hayran kitlesi arasında romanların ve dizinin bir şekilde ortaçağa ait gerçek olay ve temalardan ilham aldığı fikrinin beslenmesinde büyük rol oynadı. Bu sözümona gerçekçilik, epik hikâyenin başarısındaki en önemli etkenlerden biri. Taht Oyunları’nın alımlanma biçimini analiz eden Helen Young, hayran kitlesindeki bir “bilişsel uyuşmazlık”tan söz ediyor: “Hayalî dünyaların ortaçağın tarihsel gerçekliklerini yansıtması yönünde çok güçlü bir arzu var; gelgelelim, fantezi ürünü bir dünyanın tanımı gereği tarihsel olgularla bağdaşmayacağı gerçeği, tarihsel gerçeklik talebine engel olmuyor”.[14] Anlaşılan o ki, ortaçağcı imgeler kitle kültürünün özümsediği en yaygın ortaçağ çeşitlemesine sızarken, izleyiciler, ortaçağ temsili ile ortaçağa dair bilimsel ve akademik yorumlar arasında ayrım yapmakta büsbütün zorlanıyor. Bu süreci, Baudrillard’ın “hiper-gerçeklik” kavramı ışığında okuyabiliriz, hatta okumamızda yarar var. Brent ve Kevin Moberly, ortaçağcılıkla hiper-gerçeklik ilişkisine dikkat çekmişlerdi: “Yeni-ortaçağcı eserler, ortaçağı tarif etmek, yeniden üretmek veya diriltmek amacı taşımaz, çağdaş teknik ve teknolojileri kullanarak ortaçağı simüle etmeyi amaçlarlar: Yani, ortaçağın kendisinden daha ortaçağcıl olan, gözle görülür ve elle tutulur, alınıp satılabilir, dolayısıyla sahip olunabilir bir ortaçağ çeşitlemesi üretmektir amaç. Böylece bu eserler, Baudrillard’ın simülasyon tarifinde yazdığı gibi, ‘artık gerçekten gerçek olmayan’ bir ortaçağ çeşitlemesi üretirler.”

Son dönemde hem tarihçilerin hem de tarihe meraklı sıradan insanların tarihsel film veya dizileri büyük ölçüde tarihe uygunluk kıstası üzerinden eleştiriyor olması hayli ironik bir durum; ancak bizim örneğimizde, yazar ve yapımcıların izlediği akıllıca strateji sayesinde, aslında hayal ürünü bir destandan söz etmemize rağmen hayranlar aynı pozitivist yaklaşımı kullanarak Taht Oyunları’na ciddi ve titiz tarihsel araştırmaya dayanan bir yapım vasfı atfediyorlar. Tamamen Taht Oyunları ile ortaçağ arasındaki benzerliklere hasredilmiş “Taht Oyunları’nın Arkasındaki Tarih” başlıklı internet sitesi de bu yaklaşımın ürünü.[15]

Karşılaştırma konuları, örneğin Kuzeyli ya da Ortadoğulu ortaçağ halklarının özellikleri veya ortaçağ toplumlarında kadınların rolü gibi konular olduğunda, eseri pozitivist yaklaşımla değerlendirenlerin kıstaslarının da büyük ölçüde asırlar boyu kurgulanan ortaçağ imgelerine dayanan basmakalıp fikirlerden ibaret olduğu görülüyor (Batıdiyar’ın Kuzeyli sakinleri ortaçağ Alman halkları gibi dürüst ve şerefli savaşçılardır; veya Doğudiyar halkı “tıpkı” ortaçağ Ortadoğu toplumları gibi sefa düşkünü ve köle tüccarıdır, gibi).[16] Bu kalıpların temsilini gören izleyiciler, bunların inandırıcı olduğunu düşünüyor, aşina oldukları bu fikirleri kolaylıkla anlıyor, bunun da yapımın tarihsel gerçeklik etkisi yaratmasında payı oluyor.

 

Postmodern Ortaçağ 

Yazının sonunda, George R.R. Martin’in ortaçağcılığının yarattığı sonuçları özetleyebiliriz. İlk bakışta nihai sonucun, Martin’in “sahihlik fetişizmi”ne bağlı olarak basmakalıp bir “karanlık” ortaçağ imgesinin yeniden üretilmesi olduğu söylenebilir. Ancak, her film veya dizi “kendi tarihsel bağlamının koşullarıyla belirlenmiş bir toplumsal ürün”dür;[17] Buz ve Ateşin Şarkısı’nda ve Taht Oyunları’nda da, postmodern kültür ve anlatının tipik bazı unsurlarını gözlemleyebiliyoruz. Mutlak ahlaki değerlerin yokluğu, kahramanların ve düşmanların bulunmaması, anlatıda tek bir bakış açısı olmaması, fantezi türünün kurallarını bozma arzusu[18] – bunların tümü, romanı da diziyi de gerek içerik gerek stil bakımından postmodern olarak tarif etmeye yetiyor.[19]

Amerikan tarihsel roman geleneğinde bu postmodern yaklaşım yeni değil,[20] ancak Martin’in eserlerinde bu yaklaşımın tüm yönleriyle somutlaştığı görülüyor. Martin, iki dünya savaşının yarattığı kaosa tepki olarak Tolkien’in bir ölçüde yaptığı gibi, idealize ettiği bir geçmişe sığınmıyor; tersine, onun postmodern “kaosa” cevabı, bu kaosu geçmişe, muğlak bir “ortaçağa” yansıtmak. Bunu yaparak da, “postmodern ortaçağ” olarak tanımlayabileceğimiz şeyi yaratıyor. Martin’in yarattığı bu ortaçağ fikri, büyük ölçüde televizyon dizisi nedeniyle, Batı kültüründe halihazırdaki en etkili ortaçağ imgelerinden biri haline gelmiştir. 

 

Riccardo Facchini’nin Práticas da História dergisinde yayınlanan “Representation and reception of the Middle Ages in ‘A Song of Ice and Fire’ and ‘Game of Thrones’” başlıklı yazısından seçilmiş bölümler. Tamamını okumak için bkz. got.pdf



[1] Vito Attolini, Immagini del Medioevo (Bari: Dedalo, 1993) s. 5.

[2] Örneğin Vikingler dizisinin yaratıcısı Micheal Hirst’ün açıklamaları: “Vikings: an interview with the show’s creator and writer Michael Hirst”

[3] Mikal Gilmore, “George R.R. Martin: The Rolling Stone Interview,” Rolling Stone, 23 Nisan 2014.

[4] Sarah Scott, “Game of Thrones writer reveals Hadrian’s Wall inspired hit TV series,” The Journal, 5 Haziran 2014.

[5] Jessica Walker, “‘Just songs in the end’. Historical Discourses in Shakespear and Martin,” Mastering the Game of Thrones. Essays on George R.R. Martin’s ‘A song of Ice and Fire’, ed. Jes Battis ve Susan Johnston (Jefferson; McFarland, 2015) s. 71.

[6] Leimar Garcia Siino, “Resembling Fantasy: Studying the Game of Awareness with George R. R. Martin’s A Game of Thrones,” Hélice. Reflexiones crìticas sobre ficciòn especulativa 2 (2012): 22.

[7] John Hodgeman, “George R.R. Martin, Author of A Song of Ice and FireBullseye, 19 Eylül 2011. Erişim tarihi: 25 Ocak 2018.

[8] Dave Itzko, “His Beautiful, Dark, Twisted Fantasy: George R.R. Martin Talks Game of Thrones,” New York Times, 1 Nisan 2011. Erişim tarihi: 25 Ocak 2018.

[9] Jessica Salter, “Game of Thrones’s George RR Martin: ‘I’m a feminist at heart’,” The Telegraph, 1 Nisan 2013, Erişim tarihi: 25 Ocak 2018.

[10] Rachael Brown, “George R.R. Martin on Sex, Fantasy, and ‘A Dance With Dragons’,” The Atlantic, 11 Temmuz 2011, Erişim tarihi: 25 Ocak 2018.

[11] Jace Lacob, “Game of Thrones’ Sexual Politics,” The Daily Beast, 5 Haziran 2011.

[12] Elizabeth Wawrzyniak, “George R.R. Martin and the Myths of History: Postmodernism and Medievalism in ‘A Song of Ice and Fire’”.

[13] Tyson Pugh ve Angela Jane Weisl, eds., Medievalisms: making the past in the present (Londra: Routledge, 2013) s. 1.

[14] Helen Young, “‘It’s the Middle Ages, Yo!’: Race, Neo/medievalisms, and the World of Dragon Age,” Year’s Work in Medievalism 27 (2012), 6.

[15] Ayrıca bkz. Tom Holland, “‘Game of Thrones is more brutally realistic than most historical novels’,” The Guardian, 24 Mart 2013; Dan Jones, “How ‘Game of Thrones’ Is (Re)Making History,” The Wall Street Journal, 31 Mart 2013; Stephanie Pappas, “How Real Is the ‘Game of Thrones’ Medieval World?,” Live Science, 3 Nisan 2014; Elide Messineo, “Se la realtà storica supera la fantasia de “Il Trono di Spade,” Storia in Rete.

[16] Taht Oyunları’ndaki oryantalist mecazlar için bkz. Matt Hardy, “Game Of Tropes: The Orientalist Tradition in the Works of G.R.R. Martin,” International Journal of Arts & Scienc- es, 8 (2015): 409-420; Shiloh Carroll, “Barbarian Colonizers and Postcolonialism in Westeros and Britain”; Eugene Wolters, “Game Of Thrones: A White Liberal’s Orientalist Wetdream”, Critical Theory, 14 Haziran 2013.

[17] Gianfranco Gori, “Introduction”, La storia nei film: interpretazioni del passato, ed. Pierre Sorlin (Floransa: La Nuova Italia, 1984) s. XXVI.

[18] Wawrzyniak, G.R.R. Martin and the myths of history.

[19] Caleb Masters, “Redefining the genre of High Fantasy: A Song of Ice and Fire,” Masters Film Review, 6 Aralık 2012.

[20] Theophilus Savvas, American postmodernist fiction and the past (Basingstoke: Palgrave Macmillan, 2011.)

Baudrillard, postmodernizm