Sean Bonney, 1969-2019
Marx’ın Kapital’ini baştan sona çalışıp anlamadıysanız, Rimbaud’nun eserlerini, özellikle de Cehennemde Bir Mevsim’i tam anlamıyla kavramanız imkânsızdır. Şiir budalalıktır, ama budalalık düşünsel yetinin olmaması değil, o yetinin sakatlanmasıyla kalan yaradır. Rimbaud şiir programını Mayıs 1871’de sonuçlandırdı – Paris komüncülerinin katledilmesinden bir hafta önce. Orada olmayı istiyordu, durmadan bunu söylüyordu. “Tüm duyuları uzun süre, sonsuzca ve bilinçle bozup değiştirme”de, “Ben bir başkasıdır”da, burjuva öznelliğinin yıkılmasından bahsetmektedir öyle değil mi? Burası açık, değil mi? Şiirsel hayal gücü iddiasıdır bu onun, şiirsel çalışmadan anladığı budur. Tabii bunu basit bir kişisel aşırılık tarifi olarak okuyabilirsiniz, ama ancak meseleye polis gerçekliğinin açısından bakarsanız. Mesela ben az önce amfetamin aldım, sonra esrar tüttürdüm, şimdi de bir pepsi içeceğim, ama bunları yazıyor olmamın sebebi bu değil, mesele bu da değil. “Tüm duyuların bozulması”ndaki duyular toplumsal duyulardır ve “Ben”, o bozulma etkisini gösterdiğinde bireyin kolektife dönüşmesindeki gibi, “başkası”na dönüşür.
Rimbaud’nun son şiirlerini okuyun. Öyle yoğun biçimde sanrılı, o kadar kırılgandır ki: son sınırına varmış ve darmadağın olma sürecine girmiş bir zihnin sesi, isyanın yeğinliğinden sonra kapitalist olağan düzene dönüşün sesi, kolektif Ben’in kendi bireyselliğine itilişinin sesi, ölesiye donmanın sesi. Kutup buzu, sürekli bahsettiği budur Rimbaud’nun…[1]
Çeviri: Derya Yılmaz
Arthur Rimbaud, 1854-1891
TUFANDAN SONRA
Biter bitmez Tufan düşünü,
Durdu evliyaotlarında ve devinen çançiçeklerinde bir tavşan ve örümcek ağının arasından dua etti ebemkuşağına.
Değerli taşlar gizleniyor – çiçekler bakıyordu, oy!
Kirli anacaddede kasap tezgâhları kuruldu ve çekildi kayıklar gravürlerdeki gibi kat kat resmedilmiş denize doğru.
Mavi Sakal'ın evinde, aktı kan – mezbahalarda, Tanrı mührünün pencereleri soldurduğu sirklerde. Kan ve süt aktılar.
Kunduzlar ev yaptılar. Tüttü çayevlerinde "mazagranlar".
Camlarından sular akan büyük evde, yaslı çocuklar baktı görkemli imgelere.
Bir kapı çarptı – ve köy alanında çocuk, göz kamaştıran sağnakta, çevirdi tüm kulelerin rüzgâr gülleriyle dolu kollarını.
Bayan XXX bir piyano yerleştirdi Alplere. Katedralin yüzbinlerce sunağında kutsandı ayin ve kudas törenleri.
Kervanlar kalktı. Buzlu gece kaosunda kutbun, kuruldu Splendide Otel.
O zamandan beri Ay, duydu kekik çöllerinde uluyan çakalları – meyve bahçelerinde mırıldanan çoban türkülerini. Sonra, tomurcuğa durmuş mor ulu ağaçta Eucharis, bu ilkyazdı dedi bana.
Kayna, göl; – Köpük, yuvarlan köprünün ve ağaçların üstünde; – Kara çarşaflar ve orglar, –şimşekler, gökgürültüsü, – yükselin ve yuvarlanın; – Sular ve acılar, yükselin ve yükseltin tufanları.
Çünkü dindiğinden beri tufanlar, – oy gömülen değerli taşlar, oy açılmış çiçekler! – bir sıkıntıdır gider! ve o, Ece, çömlekte ateşi harlayan Büyücü Kadın, hiç anlatır mı bize, yalnız kendi bildiği, bilmediğimiz şeyi.[2]
Çeviri: Erdoğan Alkan
[2] Arthur Rimbaud, Illuminations • Cehennemde Bir Mevsim, çev. Erdoğan Alkan (Cumhuriyet Dünya Klasikleri, 2001).