Nazimî Yaver Yenal’ın mimar evleri arasında farklı bir konuma sahip olan, Mecidiyeköy’de, Ali Sami Yen Stadyumu karşısında, Büyükdere Caddesi, 79 adresli Ejder Apartmanı’nın 10 numaralı dairesinin[1] ilginç bir hikâyesi vardır. Yenal, son yıllarında dışarıya açık olmayan, perdelerini sürekli kapalı tuttuğu evinin yaşam mekânlarını ardı ardına biriktirdiği objelere açar. Her odada birkaç kristal avizenin asılı olduğu daire, içinde rahat hareket etmeye imkân tanımayacak şekilde tıka basa eşya doludur. Marangozhane yanında evin ufak bir odası, kalıplar ve Mahmutpaşa’dan aldığı derilerle kendi ayakkabılarını yaptığı ayakkabı atölyesine çevrilmiştir. Salondaki mobilyaların altında ve yatak odasına giden uzun koridor boyunca yerleştirilen basit ahşap raflarda, usta desenciliğini kullanarak ürettiği çizimleri ile akademideki uzun eğitmenlik kariyeri boyunca topladığı binlerce öğrenci çizimi yer alır. Arşivleme tutkusuyla Yenal, organizasyonunu duygusal hazların yönlendirdiği bir çeşit kişisel müze oluşturur. Ziyarete açık olmayan koleksiyon bir gösteri aracına dönüşmezken, eserlerin sunacağı eğitsel, entelektüel, görsel ve duygusal etkileşim de cevapsız kalır.
İbrahim Çallı, Nazimî Yaver Yenal portresi.
Yenal’ın biriktirdikleri şaşırtıcı çeşitlilik ve miktardadır; mimari çizim gereçleri ve mimari çizimler yanında vitrinler dolusu irili ufaklı zücaciye eşyaları neredeyse tüm evi boşluk korkusuyla (horror vacui) baştan aşağı sarar. Yenal, Batı’da kökeni Sir John Soane’a kadar uzanan koleksiyoncu mimarların istisnaî bir örneğidir. Sınır tanımaz toplayıcılığı, yıllar ilerledikçe yaşama düzeninin önüne geçerek, psikolojik kırılmalarla depreşen obsesif kişiliğini açığa vurur. Yenal’ın evinde topladığı parçaları biraraya getiren kriterler bilimsel ya da estetik değil, kişiseldir. Toplananlar arasında değer hiyerarşileri gözetilmezken, çöp ile nadire ister istemez iç içe geçer. Rasyonel bir tasnif sisteminin yokluğunda, topladıklarıyla baş başa zaman geçirerek, aralarındaki ilişkileri okuyabilme ayrıcalığı sadece Yenal’a özeldir.
Biriktirdiklerini sergilemek için mobilyalar yetersiz kaldığından, cam billurlar, hokka kapağı gibi ufak nesnelerin her birini ayrı ayrı iplerle tavandan asmaya başlar. Koleksiyon tutkusu ilerledikçe sarkıtılan iplerin sayısı çoğalır ve zaman içinde evi adeta bir örümcek ağı gibi sarar. Bu belki de asılarak sergilenen nesnelerin her birinin geçmişte yaşadıklarıyla ilişkili küçük metaforlar olarak, hatıralarını göz önünde bulundurmak istemekten kaynaklanan insani bir psikolojidir. Yenal için koleksiyonu zamanın akışını bertaraf etmese de kaygılarından uzak bir sığınak haline gelir.
Büke Uras, “Hayal Gücünün Zaferi: Bir Türk ‘Kağıt Mimarı’ Olarak Nazimî Yaver Yenal (1904-1987)”, Bir Kağıt Mimarının Hayali Dünyası: Nazimî Yaver Yenal içinde (İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 2017) s. 65-68’den alıntı.
[1] MSGSÜ Personel Dairesi Başkanlığı Arşivi, Nazimî Yaver Yenal özlük dosyası. 13 Şubat 1979 tarihli, 401/1212 no.lu belge.