Nur Altınyıldız Artun’un İletişim Yayınları SanatHayat dizisinden çıkan Muhafaza/Mimarlık kitabı okuyucuyu bir çağrışımlar odasının içine çekiyor adeta. Köhneleşmiş yapılarla birlikte halının altına süpürdüğümüz “harabe” kavramını tekrar dolaşıma sokarak, 1930’larda neredeyse tamamen harabelerden oluşan bir şehir olan İstanbul’u örnekleyerek yapıyor bunu. Bugünün yenilenmiş, çağın ihtiyaçlarına göre illüstre edilmiş eski binaları üzerinden bakarak, daha önceki İstanbul tasvirlerinde pek görmediğimiz bir şehir canlandırıyor zihnimizde. Harabeler arasında hiçbir ilişki yokmuş gibi...Tarihî ilişkilerinin izleri toprak, çamur, kir tarafından yutularak bir hafıza kaybına dönüşmüş. Elindeki kıt birikimi Ankara’nın imarına harcayan genç Cumhuriyet’in, yavaş yavaş İstanbul’la ilgilenmesiyle ortaya çıkarılan eski izler, yok edilen tarihî yapılar, tüm şehri bir arsa gibi düşünerek oluşturulmuş yepyeni çizgiler... Bu çizgiler etrafında genişlemesine izin verilen bir şehir... Yıkarken, korumanın önemini anlayıp, bununla ilgili yasalar çıkartmak, ama yıkmaktan da geri duramamak arasındaki tahrip gücü yüksek çelişkili ilişkiyi gözler önüne seriyor Nur Altınyıldız Artun. Yakın geçmişin pragmatik ideolojileri, bugünün mimarlık ideolojilerine kapı açmış sanki.
Günümüzün, kasten “harabeleştirerek”, sadece binaları değil o binalar içindeki sınıfları da köhneleştirme operasyonlarını daha iyi anlamamızı sağlıyor bu kitap. Çağrışımlar birbirini izliyor. Köhneleştirmeden sonra yapılacak soylulaştırmayı meşrulaştıran yenileme çalışmalarının bizi nasıl bir illüzyon içine soktuğunu düşünmeden edemiyor insan.
Harabeleri yıkarak “yenilemek” ve içindeki “köhne” sınıfları şehir dışına atarak yok ettiğini zannetmek... Kentsel değişimi bu yanılgılar üzerine kurmak... Geçmişten bugüne aktarılan sorunların bugünden geleceğe aktarılması arasındaki benzerliklerin sorgulanmasına neden oluyor Muhafaza/Mimarlık kitabı.