Merhamet ve Terör: Guernica’ya Giden Yol

Aşağıdaki yazı, Casey Lesser’ın “What Makes Guernica Picasso’s Most Influential Painting?” başlıklı yazısından kısaltılarak çevrilmiştir. Yazı, Guernica’nın 80. yıldönümü anısına düzenlenen “Pity and Terror: Picasso’s Path to Guernica” başlıklı sergi vesilesiyle kaleme alınmıştır. Küratörlüğünü T.J. Clark ve Anne Wagner’in üstlendiği sergi 4 Eylül 2017’ye kadar Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofía’da (Madrid) görülebilir.

 

 

 

Seksen yıl önce, Pablo Picasso kariyerini sonsuza dek değiştirecek bir sipariş aldı.

O sıralarda geleceğin diktatörü Francisco Franco’ya karşı yürütülen iç savaşın pençesinde olan İspanya Cumhuriyeti, birkaç başka önemli sanatçının yanı sıra Picasso’dan 1937 Paris Dünya Fuarı’nda İspanya pavyonunda sergilenmek üzere bir resim yapmasını istedi. Ortaya çıkan eser, küçük bir Bask kasabasının bombalanmasını temel alan, müral boyutlarındaki Guernica tablosuydu.  

Şaheser sıfatına layık görülen birçok Picasso eseri olmasına rağmen (Batı soyut sanatını başlattığı söylenen Avignonlu Kadınlar [1907] bunlardan biridir mesela) Guernica, sanatçının zengin külliyatında ayrı bir yere sahip. 

 

Guernica’ya Giden Yoldaki Sanatsal Deneyler

Guernica’nın yapımının ve sergilenmesinin 80. yıldönümü vesilesiyle Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofía’da açılan “Pity and Terror: Picasso’s Path to Guernica” başlıklı serginin küratörleri Timothy James Clark  ve Anne M. Wagner, sanatçının Guernica öncesi üretimine odaklanıyorlar. 1920’lerin ortalarından itibaren ve 1930’lar boyunca öne çıkan iki temadan söz edilebilir: iç mekânlar ve kadın betimlemeleri. Bu iki tema, Guernica’da da karşımıza çıkıyor. 

1920’lerin ortalarında, sürrealizme ilgi duymaya başladığı sıralarda Picasso, müzik aletlerinin ya da meyvelerin baş rolü oynadığı natürmortlar yapıyordu. Ve başlarda bu eserler, izleyiciye keyif veriyordu. Fakat, Wagner’in açıkladığı gibi, çok geçmeden iç mekânlar klostrofobik bir hal aldı: “Yaydıkları keyif sanki yanıp kül oldu”; “iç mekân, bir drama sahnesine dönüştü.”   

Bu değişiklik, Avrupa ve ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmaya çalıştığı sırada, Büyük Buhran’ın hemen öncesindeki yıllarda gerçekleşti. Bu dönemde Picasso ve sürrealistler insan psişesinin karanlık bölgelerini inceliyorlardı. Wagner, “Picasso’nun, insan olmanın, terör, trajedi, aşırılık ve şiddet içerdiğini çok iyi bildiğine” dikkat çekiyor ve ekliyor: “Psişenin, bilinçdışı zihnin canlandırıldığı bir yer olduğuna inanıyordu”.  

 

                                    

 

Üç Dansçı (1925), Picasso’nun bu dönemden eserlerinin en önemli örneklerinden biridir. Wagner, resim için şöyle diyor: “Bir tür aşırılık saçan, taşkın bir resim. Picasso için, odanın içinde artık natürmort nesnelerden çok kadın bedenleri vardır; ve bu bedenler son derece karmaşık ve yabancılaştırıcı bir muameleden geçmiştir.”

 

[Picasso] kadın bedenlerinin nasıl anıtsal ya da mimari olabileceği, nasıl birer tuzağa ya da makinaya dönüşebileceği; nasıl farklı bir gerçeklik türünün indeksi haline gelebileceği, ama aynı zamanda, nasıl canavarlaşabileceği üzerine düşünüyordu.  

 

Guernica öncesi resimler ve eskizler, sanatçının, kadın bedenini eğip bükerek iletebileceği sembolizm üzerine uzun uzun düşündüğünü gösteriyor – bu denemelerin hepsi Guernica’da bir sonuca ulaşmış gibi gözüküyor. 

 

Picasso Siparişi Alır

1937 Paris Dünya Fuarı’ndaki Almanya ve SSCB pavyonları, devasa otorite ve iktidar gösterileriydi. Yaklaşık bir yıldır iç savaşla çalkalanan ve mali yardıma muhtaç olan İspanya Cumhuriyeti ise tercihini daha mütevazı ve kullanışlı bir yapıdan yana kullandı ve burayı birinci sınıf sanat eserleriyle doldurdu. 

Sanatçı ve entelektüellere saygısıyla bilinen Cumhuriyetçi Hükümet, Joan Miró ve Alexander Calder gibi 30’lar avangardının ön saflarında yer alan yaratıcılardan yararlandı. 1937’nin Ocak’ında Picasso’dan İspanya pavyonu için müral boyutlarında bir resim yapması istendi.

İspanya pavyonu için üretilen eserlerin politik bir amaca hizmet etmesi beklense de, Picasso’nun önceleri, en azından görünürde, son derece apolitik bir resim yapmayı planladığı anlaşılıyor. Wagner’e göre, sanatçının nasıl bir resim yapacağı konusunda en ufak bir fikri yoktu. Esere ilişkin ilk eskizlerde, divana uzanmış çıplak modeline bakan bir sanatçı gözükür.

Fakat, Picasso’nun fikrini değiştirmesine sebep olan bir trajedi yaşandı.  

 

 

 

Guernica Bombardımanı ve Guernica’nın Yapımı

26 Nisan 1937’de Franco, Almanya’dan ödünç alınmış Nazi Kondor Lejyonu’na, küçük bir kasaba olan Guernica’yı bombalama emri verdi. Saldırının gerçekleştiği gün kasabada pazar kurulmuştu; çoğu kadın ve çocuk olmak üzere birçok sivil kamusal meydanlarda toplanmıştı. İspanya’nın Bask bölgesinde demokrasinin kurulduğu ilk yer olan kasaba, sembolik bir hedefti. Yüzlerce insanın ölümüne (sayı hâlâ kesinleşmemiştir; tahminler 200 ile 1700 arasında insanın öldüğü yolundadır) ve dokuz yüz kişinin yaralanmasına sebep olan bu acımasız bombardıman, İspanya İş Savaşı’nda savunmasız sivillerin hedef alındığı ilk olaydı.

İspanya İç Savaşı, cephede bir basın fotoğrafçıları birliğinin yer aldığı ilk iç savaştı; ve pek çokları gibi Picasso da 27 Nisan sabahı gazeteyi açtığında Guernica yıkımını belgeleyen dehşet verici fotoğraflarla karşılaştı.       

Picasso’nun solcu olduğu bilinirdi. Franco’nun Rüyası ve Yalanı (1937) başlığını taşıyan bir çift gravür yapmıştı ve bu eserler Cumhuriyet’e gelir sağlamak amacıyla çoğaltılıp satılmıştı. Yine de, Guernica bombardımanının Picasso üzerinde sarsıcı bir etkisi oldu. 1 Mayıs’ta stüdyosuna girerek yeni eskizler üzerinde çalışmaya başladı. Picasso Haziran’da eseri Cumhuriyetçi Hükümetin pavyonuna teslim etti ve Calder’in Mercury Fountain’ı (Cıva Fıskiyesi, 1937) ve Miró’nun Reaper’ıyla (Orakçı, 1937) yan yana sergilenen tablo kısa sürede pavyonun odak noktası haline geldi.   

 

Kamusal İmgelemde Guernica’nın Yeri

Paris Fuarı kapandıktan sonra Guernica Avrupa turuna çıktı. Savaşın ardından, Franco’nun iktidarı ele geçirdiği ve Cumhuriyet’in yıkıldığı sırada tablo hâlâ şehirden şehire taşınıyor ve İspanya’dan kaçan cumhuriyetçi sığınmacılara bağış toplanmasına yardımcı oluyordu. 1939’da MoMA’da düzenlenen Picasso retrospektifinde sergilenen tablo, Müze’ye emanet edildi.

Tablo, 1939 ile 1952 arasında ABD’deki bir dizi sanat kurumunu dolaştı; ardından, Brezilya’da ve Batı Avrupa’da sergilendi. 1958’de, daha fazla seyahat edebilecek durumda olmadığına karar verilerek MoMA’ya iade edildi. Guernica, 1981’e kadar New York’ta kaldı.   

Bu süre zarfında Guernica tuvalin çok ötesinde bir anlam edindi. Dresden’in, Berlin’in, Hiroşima’nın temsilcisi haline geldi; savunmasız insanların saldırıya maruz kaldığı yerlerle eşanlamlı kullanılmaya başlandı. Buna uygun olarak, savaş karşıtı protestocuların nezdinde özel bir anlam edindi.  

Wagner, “Guernica’nın modern savaşın sembolü olduğuna kesin gözüyle bak[tığımızı]” söylüyor ve eserin 80. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen serginin hazırlık aşamasında, Kalküta’dan Ramallah’a ve Güney Kaliforniya’ya dünyanın dört bir köşesindeki protestolarda Guernica reprodüksiyonlarının taşındığını gösteren resimlerle karşılaştıklarını ekliyor.

 

 

 

Guernica’nın Mirası

Picasso, Guernica’nın politik gücünün farkındaydı. Sanatçı, İkinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiği 1939 yılında Naziler tarafından gözetim altına alınmıştı. Şüphesiz, bunun sebeplerinden biri de Guernica’nın aşikâr mesajıydı. Picasso’nun Paris’teki stüdyosunu ziyaret eden bir Nazi subayının duvarda asılı olan Guernica’yı gösterip “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorduğu, Picasso’nun da “Hayır, siz yaptınız” dediği söylenir.

Wagner, sanatçının “resmini savunmak zorunda olduğunu” söylüyor: “Akıbeti hakkında titizlenmesi gereken bir şeye dönüştü. Eşsiz, görkemli ve önemli bir şey yaptığının farkındaydı ve eserin İspanaya’ya dönmemesi gerektiğinden adı gibi emindi.” Resmin güvenliğini teminat altına almak adına demokrasi kuruluncaya kadar eserin İspanya’ya girmemesini şart koşan yasal bir belge hazırlatmıştı.

1981’de, Franco’nun ölümünden altı, Picasso’nunkinden sekiz yıl sonra Guernica nihayet İspanya’ya iade edildi. Neredeyse 40 yıl süren diktatörlüğün ardından ayağa kalkmaya çalışan İspanya ulusu üzerinde hâlâ kutuplaştırıcı bir etkiye sahip olan tablo, kurşun geçirmez bir camın ardında sergilenmeye başladı.

Cam, 1995’te kaldırıldı ama Guernica dizginsiz politik gücünden hiçbir şey kaybetmedi. 2003 yılında, tablonun New York Birleşmiş Milletler binasında bulunan goblen kopyasının üstünün mavi bir perdeyle kapatılması ciddi bir tartışmaya sebep oldu. Bu mavi perde olmasaydı, Guernica, Irak Savaşı’ndaki ABD müdahalesi hakkında bir konuşma yapan Colin Powell’a fon oluşturacaktı.