Mallarmé: Sirenlerin Politikası

Aşağıdaki metin, Jacques Rancière’in Mallarme: The Politics of the Siren (çev. Steven Corcoran [Londra, New York: Continuum, 2011]) başlıklı kitabına yazdığı önsözden çevrilmiştir.

 

 

Édouard Manet, Stéphane Mallarmé’nin Portresi, 1876.

 

Bazı isimler gölgeleri tarafından yutulurlar. Hülya bulutları, efsanevî kuşların tüyleri ve tutku fırtınaları altında gömülmüş “şair” kelimesi için de geçerlidir bu. Ve, öyle anlaşılıyor ki, bazı şairlerin isimleri bu karanlığı daha da kesifleştirir. Mallarmé ismi, ısrarla, iki yönlü bir imgeyle ilişkilendiriliyor: uçsuz bucaksız mekânların sessizliğine benzer bir şeyin merkezine taşınmış bir şiir imajı; ve, nüfuz edilemez geceyi andıran bir anlaşılmazlık. Mallarmé, anlaşılmaz şairin kusursuz bir temsilcisidir. Şiirleri, ve hatta nesirleri, sımsıkı örülmüş bir ağ gibidir; bu sıkı örgü, okuduğu satırdan bir sonraki cümlenin anlamını çıkarmaya alışmış okurun beklentilerini boşa çıkarır. Şair figürü de metninkine denk bir gizemle sarmalanmıştır: uykusuz ve verimsiz geçen geceler boyunca boş bir kâğıt parçasıyla ve şiiri oyup tasfiye ederken karşısına çıkan hiçlikle boğuşan bir figür. Çılgınca emellerini ve içinde bulunduğu amansız çıkmazı itiraf ettiği gençlik mektuplarından, hiçbir zaman tamamlayamadığı şaheseri Kitap’ın (Le Livre) taslaklarının ölümünden sonra yakılmasını talep ettiği son vasiyetine kadar Mallarmé’nin tüm ömrü boyunca mutlak geceyle verdiği sınavın izini sürmek zor değildir. Ölümünden sonra yayınlanan ve pek bilinmeyen şiirlerinden oluşan kitapçığın, bu karşılaşmadan geriye kalan enkazı ortaya serdiği söylenir.

Bu sayfalarda, bu geceyi bir nebze olsun aydınlatmak; şairin kelimelerini onları yutan koyu gölgenin içinden çekip çıkarmak, Mallarmé’nin kendine özgü zorluğunu gizeminden arındırmak istiyorum. Bu zorluk ancak onu çarpıtan mefhumlardan –en başta da sır mefhumundan– ayrı düşünüldüğünde kavranabilir. Sır fikri, gözle ve zihinle kavranan yüzeyin altında gizlenmiş bir hakikat olduğu varsayımına dayanır. Bu hakikat, birbirine zıt olmakla beraber yine de birbirini tamamlayan iki ayrı mantıktan birine başvurularak açığa çıkarılacaktır: Ya sıradanın altında yatan sıradışı keşfedilecektir; ya da, sıradışının altında yatan sıradan. Bir başka deyişle; ya imgelerin görünürdeki niyeti tarafından perdelenen ruhani mesaj aralanacaktır; ya da, tam tersine, düşüncelerin ve kelimelerin haşmeti altında gizlenen cinsiyetli bedenin mahremiyeti açığa çıkarılacaktır. Böylelikle, Mallermé’nin kapısını açacak ikili bir anahtar bulunmuş olur. Bu anahtarlardan ilki, Mallarmé’nin külliyatının zorluğunu, bir tür gnosis ya da Kabbala’nın sırlarını aynı anda hem ifşa etmeye hem de gizlemeye yönelik hermetik niyete atfeder. Gerçekten de, böylesi bir niyet, “inisiasyon” ayinlerine [“el alma” veya gizli bilgiye geçiş ayinlerine] özgü büyük sırlara son derece meraklı olan dönemin ruhuna uygundur. Hermetik açıklamanın avantajı, ispat mecburiyetinden muaf olmasıdır. Gnosis, tanımı itibariyle, kat ettiği yolları meraklısından gizler. Metinde keşfedilecek bir doktrin kümesi yoksa bile, yorumcular, her zaman, geceler boyu süren uzun ve gizemli sohbetler sonunda gecenin şairine babasından miras kalan tanıklığa başvurabileceklerdir.[1] Öteki açıklama ise simetrik bir avantaja ya da dezavantaja sahiptir: malzeme kıtlığı çekmez. Stéphane adıyla anılan Étienne Mallarmé, gerçekten de oldukça kaygılı bir adamdı; içinden çıkılması zor meselelerle boğuşan bir aileye doğmuştu, ve uyku bozukluğu çekmenin yanı sıra kadınlarla da “problemleri” olmuştu. Ayrıca, alaycı bir yapısı vardı ve okuyucunun, keyfine göre, ister metafizik bir alegori ister evlilik dışı bir kaçamak hikâyesi olarak okuyabileceği ikircikli şiirler yazmaktan haz alırdı.[2] Yine de, buna benzer sorunlar yaşayıp da tek bir dize (en azından, Mallermé’ninkilere benzer bir dize) yazmadan bu dünyadan göçüp gitmiş milyonlarca insan vardır. Tüm bu açıklamalar boşa çıktığında, geriye Mallarmé’nin şiirinin temel kuralı kalır: Şiir yalnızca ışığını da karanlığını da kendinden aldığı sürece değerlidir. Mallarmé’nin, bu kuralı iki ikircikli şiirin hemen öncesinde koymuş olması tesadüf değildir. 

 

Une dentelle s’abolit                               Kuşkusu içinde yüce Oyun’un

Dans le doute du Jeu suprême                 Bir dantela giderek yok oluyor

Àn’entrouvrir comme un blasphème       Sövgü gibi yarı aralanıyor

Qu’absence éternelle de lit.                     Eşliğinde ebedi yatak yokluğunun[3]

 

Şiirsel oyun ya da “sövgü” (ki dörtlüğün nesnesini açığa çıkarma ve geri çekme biçimidir) yüce ya da uygunsuz her türlü sırrı yadsır. Bize bunu şiirin devamı söyler: yalnızca mandolinin karnından “doğabilirdi bir çocuk”. Şiirin kendisi de zorluğu da, şiirin düzenlenişinden gelir. Aynı satırlar içine az ya da çok yüzeysel ya da alegorik birden fazla yorumu yerleştirmek belli bir poetikanın işidir ve bizim de bu poetikayı kavramamız gerekir. Mallarmé hermetik bir yazar değildir; zor bir yazardır. Zor bir yazar ise, düşüncelerini kelimelere dökme biçimiyle bayağının ve gizlinin sıradan çemberini kıran yazardır – bu çember Mallarmé’nin deyişiyle “evrensel bildirim” dilini oluşturur. Bu bakımdan, farklı kiplerde de olsa bütün ilginç yazarlar zordur.

Mallarmé’nin zorluğuna nüfuz etmek, onun gecesini başka bir düşünme biçimiyle kat etmeniz önkoşuluna bağlıdır. Sırrın bayağılığının ötesinde yatan bu düşünme biçimi, radikal bir dil ve düşünce deneyimiyle tanımlanır. Yazarı, ruhani bir maceranın kahramanı konumuna yerleştiren bu yoruma ayrıcalık kazandıran kişi Maurice Blanchot’dur.[4] Yazının gecesinde, eserin niyeti öyle bir noktaya erişir ki artık bu niyet tam zıddıyla, dilin katışıksız edilginliğiyle özdeş bir şey olarak deneyimlenir. Mallarmé’nin kendisi de İgitur’da yazma deneyimi ile intihar deneyiminin eşdeğerliğini kayda geçirmemiş midir? İntiharın paradoksu, ölümün bir türünü isteyip bir başkasıyla karşılaşmaktır: belirsiz ve anonim bir ölüm; hiç kimseyle ilişkisi olmayan ve her tür erki ve iradeyi –hatta çaylaklar söz konusu olduğunda “her şeye bir son verme” iradesini bile– sıfırlayan bir son. Öyleyse, yazının sahiciliğini belirleyen de şudur: yazıya koşut giden ve ancak katışıksız edilginlikle karşılaşıldığı anda başlayabilen bir dilsel faaliyet; söz söyleme iddiasından vazgeçip sırf var olmakla yetinen bir dilsel deneyim. Mallarmé, bu yazı deneyiminin; aczi güce çevirmeye çalışan bu anlamsız oyunun, her tür gücü daha baştan hükümsüz kılan bu asli edilginliğin ayrıcalıklı bir tanığı olarak görülür. Ayrıcalıklı olduğu kadar yanıltıcı da olabilen bu tanık, intihar ve gece hikâyesini, yazmaktaki aczine çare olabilecek homeopatik bir ilaca çevirmek için geceden bir çıkış yolu arar.

  

 

 

Fakat, şiirin karanlığını bu şekilde tahayyül etmek, Mallarmé’de gerçek aczin tanıklığı ile kendi gecesel kaynağına sadık kalmayan yazının yanıltıcılığı arasında bir ikilem olduğunu ima etmek demektir. Bu da, bir kez daha, yazarı tanık konumuna getirir ve yazısının zorluğunu acizlik ve gölgelerle olan deneyiminin sahiciliğine indirger. Oysa, Mallarmé, yazı ile tanıklık arasında kesin bir çizgi çizmişti. İgitur’u tam da kendisini “sağaltabilmek” ve böylece bir kez daha “yalnızca ve yalnızca basit bir edebiyat yazarı”[5] olabilmek için yazmıştı. “Yazmak” fiili burada biraz fazla kaçıyor olabilir; ne de olsa bu öykü hiçbir zaman tamamlanamamıştır ve yarım kalmış haliyle de yayınlanması teklif edilmemiştir. Mallarmé’yi, rüyaları ve başarısızlıkları hakkında verdiği ifadeler ve tuzla buz olan Kitap projesi üzerinden okumayı bırakmanın vakti geldi. Onu, kendisini kurtarmaya çalıştığı şeyden kurtarmanın vakti geldi. Mallarmé, hiçbir zaman yazılamayacak kadar saf olan şiirin sessiz gece düşünürü değildir. Estetin fildişi kulesinde oturup da nadide cevherler ve duyulmamış kelimeler bulmak için kafa patlatan bir sanatçı değildir. Arkadaşı Huysmans, kahramanı Jean des Esseintes’in iç dünyasını süslemek için kullandığı değersiz bezemelerden zevk alabilir. Mallarmé’nin La Derniére Mode’un[6] kadın okuyucuları için mobilya, elbise ya da havai festivallerin tasvirine adadığı sayfaların parıltısı yanında, bir estet olarak Huysmans’ınkiler oldukça sönük kalır. Mallarmé’nin, mutlağın büyük dramını kayda geçmektense bir süs eşyasının, hışırtılı bir sabahlığın ya da bir panayır eğlencesinin görkemini kavrayan dikkatli göz olmayı tercih ettiği açıktır. Gazeteler için dünya fuarlarını izlemek gibi “düzenli perhize dayanan” işlerden zevk aldığı kadar pantomim ve havai fişek gösterilerinden; halka yönelik melodramları güncellemek gibi hayaller kurmaktan da zevk alırdı. Sıkı bir Zola okuruydu; bu roman yazarının gücünden büyüleniyor ve Dreyfus’u savunmak konusunda gösterdiği medeni cesarete hayranlık duyuyordu. Yüzüncü yılını kutlayan ve dinlerin ve kralların tantanasının yerine geçecek sivil ibadet biçimleri icat etmeye çalışan bir Cumhuriyetle çağdaştı. Anarşistlerin bombalarını duymuş ve anlamlandırmaya çalışmıştı. Başlıca amacı, kitleleri eğitmek ve halka müzik sevgisi aşılamak olan Lameroux ve Colonne konserlerinin sıkı bir takipçisiydi. Wagner’in müzikal devrimini, ve cemaat fikrini müzik ve tiyatroyla ilişkilendirme biçimini dikkatle izlemişti.

¨Dünyevi bağlantılar¨ ve kendi zamanında politika, ekonomi, sanat ve din arasında kurulan ilişkiler söz konusu olduğunda Mallarmé, düşünce profesyonelleri arasında eşine az rastlanır berraklıkta bir tanık ve analistti. Mallarmé’nin yazıları zorsa eğer, bu, belirli bir tarihsel ânın karmaşıklığına ve bu anda “şiirin krizi”nin nasıl da idealin ve toplumsalın kriziyle ilintilediğine dair keskin bir farkındalığa cevap veren, zahmetli bir poetikanın kurallarına uyduğundandır. Şu sözleri bir dalgınlık ânında yazmadığı muhakkak: ¨Toplumsal ilişki ve onun yönetim karşısında kâh daralıp kâh uzayan anlık ölçüsü, Edebiyatın alanına giren bir kurmacadır.”[7] Mallarmé, koca bir önermeyi bir kelimeye sıkıştırıyorsa ya da tam tersine bu önermenin bir imgeyle çeşitli benzeşimlerini ve onu bir fikre bağlayan yan cümleleri çoğaltıyorsa eğer, bunun sebebi bu karmaşa zamanında üzerine düşen görevi yerine getirebilmek için şiirin de yerine göre daralıp uzamak zorunda olmasıydı. Bu temelde, Mallarmé’nin alışılagelmiş dil kullanımının içine yedirilmesi gerektiğini düşündüğü yer değiştirme, kısaltma ve sapmaları anlamak; kısacası, eserlerinin yalın zorluğuna nüfuz etmek mümkündür.    

 

 

 

 

 



[1] Bkz. Charles Chassé, Les Clefs de Mallarmé (Paris: Aubier, 1954).

[2] Bkz. “Victorieusement fui le suicide beau”, Œuvres complètes (O.C.), Gallimard, coll. ‘Bibli. de la Pléiade’, 1945; son baskı, 1992. (“The beautiful suicide victoriously fled”, çev. Henry Weinfield, s. 68.)

[3] “Une dantelle s’abolit”, O. C., s. 74 (“Lace Sweeps Itself Aside”, çev. Henry Weinfield, s. 80). Türkçesi: Stéphane Mallarmé, Şiirler, “Bir dantela ...”, çev. Erdoğan Alkan (İstanbul: Varlık Yayınları, 2015), s. 80. Türkçe çeviri esas alınmakla beraber İngilizce çeviriden de faydalanılmıştır­ – ç.n.

[4] Maurice Blanchot, The Space of Literature, çeviren ve sunan Ann Smock (Lincoln ve Londra: University of Nebraska Press, 1982). Türkçesi: Yazınsal Uzam, çev. Sündüz Öztürk Kasar (İstanbul: YKY, 1. baskı 2000).

[5] Cazalis’e mektup, 3 Mart 1871, Correspondance, Gallimard 1959, s. 342 (Selected Letters, s. 99).

[6] Mallarmé tarafından bir yıl süreyle (1874) çıkarılan moda dergisi/sanat projesi. Tasarımından içeriğine derginin bütün işleriyle bizzat Mallarmé ilgilenmiştir – ç. n.

[7] “Sauveguard”, O. C., s. 420. (“Safeguard”, Divagations, s. 290).

Mallarmé