Kültür-Sanat Çalışanları Baskı ve Tehditlere Rağmen Filistinlilerle Dayanışmaya Devam Ediyor

16/2/2024 / skopbülten / Cihan Küçük

İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımı devam ederken, Batı kültür-sanat dünyasında da Filistinlilerle dayanışmak isteyenleri hedef alan sansür ve cezalandırmaların arkası kesilmiyor. Başta Almanya ve ABD olmak üzere dünyanın birçok yerinde Filistin’e destek veren sanatçılar antisemitizm suçlamalarıyla baskı altına alınmaya çalışılıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Berlin Senatosu, IHRA’nın (Uluslararası Holokost Anma Paktı) antisemitizm tanımını gerekçe göstererek, İsrail’e yönelik eleştiri dile getirenleri kamu bütçesinden men edecek bir kanun teklifini gündemine almıştı. Bu teklifle, Filistin’e destek veren sanatçılar ve kültür kurumları kamu fonlarının kesilmesiyle tehdit edilmiş, kanun teklifi “Sanat özgürdür! Ama kurallar olmadan olmaz” mottosuyla meşrulaştırılmaya çalışılmıştı.[1] Protestolar ve yaklaşık 6000 kültür-sanat çalışanının imzaladığı mektup sonucunda[2] teklif yalnızca Berlin’de geri çekilirken;[3] Almanya genelinde Filistin’e destek veren sanatçı ve kültür kurumlarının üzerindeki baskı gün geçtikçe artmaya devam ediyor.

Ancak tüm bu baskılara rağmen sanatçılar ve kültür-sanat alanında çalışanlar seslerini yükseltmeye ve baskılar karşısında yılmadıklarını göstermeye devam ediyor.

 


 

Strike Germany

Strike Germany grubunun[4] başını çektiği birçok girişim, kamudan kaynak aktarılan kültür ve sanat kurumlarıyla iş yapan tüm sanatçıları ve sanat emekçilerine Alman kültür-sanat kurumlarıyla iş yapmama çağrısında bulunuyor. Grubun üç temel talebi içerisinde kültür-sanat çalışanlarının Filistin ve İsrail’e dair tutumlarıyla ilgili denetime tabi tutulmamaları, özellikle kültür-sanat alanında anti-semitizimle mücadelede odağın sansüre kaymaması ve Alman kültür-sanat kurumlarındaki yapısal ırkçılığa karşı adım atması yer alıyor.

Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde Berlin’de düzenlenen birçok sanat etkinliğinde yer alan sanatçılar, küratörler ve konuşmacılar, davet edildikleri organizasyonların kamu fonlarıyla desteklendiğini belirtip çekilme kararı verdiler. Örneğin transmediale’de[5] yer alması planlanan katılımcılardan Al Hassan Elwan, Avril Corroon, Constant, Digital Discomfort Workgroup, Frank Sweeney, Holly Childs & Gediminas Žygus, Mario Santanilla, Mohamed Berro, Monica Basbous & Charbel Alkhoury, Nadim Choufi, TITİPI ve Varia, kamudan kaynak aktarılan bu yeni medya sanatı festivalinden çekildiklerini açıkladılar.


MoMa, New York. Fotoğraf: Rhea Nayyar.

 

Müze İşgalleri

Mücadelenin boyutları müzeleri de kapsayacak şekilde genişliyor. 10 Şubat günü Berlin’deki Hamburger Bahnhof’ta[6] ve New York’taki MoMA ile Brooklyn Müzesi’nde farklı gruplar tarafından protesto düzenlendi.[7] Hamburger Bahnhof’ta, Kübalı sanatçı Tania Bruguera’nın performansı –Hannah Arendt’in “Totalitarizmin Kökenleri” adlı metninin 100 saatlik okuması– protestocular tarafından iki kez kesildi. Müze yetkilileri bu protestoları “şiddet içeren nefret söylemi” olarak nitelendirirken, sanatçının protestoculara karşı kullandığı sözler de tartışma yarattı.

Hamburger Bahnhof’taki protesto sonrasında sosyal medya hesabından açıklama yayınlayan kurumun küratörleri Sam Bardaoil ve Till Fellrath, protestocuları nefret söylemi kullanmakla itham ederken;[8] sanatçı Tania Bruguera’nın protestoculara karşı sarf ettiği “Silahınız var mı? Beni öldürecek misiniz?” sözleri, kimi kurumların ve sanatçıların bu meselede aldıkları pozisyonu özetliyor.

 

 

Thawra (Savra [devrim]) ve Palästina Spricht (Filistin Konuşuyor) grupları tarafından kaydedilen videolarda sanatçı Tania Bruguera’nın protestoculara tepkisi.[9]

 

Aynı tarihte MoMA’da Strike MoMA’nın başını çektiği bir başka işgalde ise müze mütevelli heyetinde yer alan Leon Black, Larry Fink, Paula Crown, Marie-Josée Kravis ve Ronald S. Lauder’e ait şirketlerin İsrail’in askeri savunma ve gözetleme sistemlerine sağladıkları destek protesto edildi. Bir grup gösterici müzede “MoMA Mütevelli Heyeti Soykırım, Apartheid ve Yerleşimci Sömürgeciliğini Fonluyor” yazılı bir pankart açtı. İşgalle aynı sırada, New York’ta çalışan 100'den fazla kültür sanat emekçisi tarafından imzalanan ve “kurumlarımızın utanç verici sessizliğini” protesto eden açık mektup yayınlandı.[10] Yine MoMA çalışanları tarafından kaleme alınan bir başka mektupta, Gazze'de devam eden kriz karşısında MoMA’nın derin sessizliği içinde çalışmanın sanat emekçileri açısından ne kadar zor olduğundan bahsedildi.[11]

 

Fotoğraf: Alexa Wilkinson.[12]

 

Fotoğraf: Alexa Wilkinson.[13]

 

MoMA’daki eylemden ayrılan protestocuların sıradaki durağı Brooklyn Müzesi oldu.Within Our Lifetime grubu tarafından Brooklyn Müzesi’nde gerçekleştirilen bir başka eyleme destek için müze önünde buluşan yaklaşık 300 kişinin gerçekleştirdiği protestoda 10 kişi gözaltına alındı.[14]

11 Şubat günü British Museum’da gerçekleştirilen eylemde ise BP’nin müzeyle imzaladığı 63 milyon dolarlık sponsorluk anlaşması protesto edildi. BP’nin, İsrail’e Gazze’de gaz arama lisansı veren bir alt şirketi olduğunu belirten protestocular, Filistin’e yönelik enerji ambargosunu sert bir dille kınadı.[15] İngiltere merkezli enerji şirketi BP’nin, İsrail’in sömürgeci soykırımını körükleyen bu politikalarına destek olurken bir yandan da British Museum’a sponsor olması, kolonizasyon politikalarının müzeler üzerinden nasıl aklandığını tekrar gündeme getirdi.