Kiliselere Osmanlı Restorasyonu

Osmanlı döneminde cami olarak kullanılan ve cumhuriyet kurulduktan sonra müzeye çevrilen Bizans kiliselerinin teker teker yeniden camiye dönüştürülmek üzere ‘restorasyon’ları, kaygı uyandırıyor. Çünkü buradaki ‘restorasyon’ sözcüğü artık herhangi bir tarihi yapının mimarlık değerinin ihyası, binanın onarımı anlamını taşımıyor; tarihsel değerin yerine dinsel değerin ‘restorasyon’unu gündeme getiriyor. Üstelik yaygın olarak kullanılan tabirle “aslına uygun hale getirmek” dendiğinde kastedilen, yapının aslı ya da asıl işlevi olan kilise değil, sonraki kullanımı cami olunca, bu süreç ‘asıl’ olana ait kimi değerlerden vazgeçmeyi gerektiriyor. Müze iken açıkta kalabilen Hıristiyanlığa dair simgelerin, duvar resimlerinin, mozaiklerin yapılar cami olarak ibadete açıldığında nasıl örtüleceği sorusu konunun odağında yer alıyor. Aslen kilise olan yapıların cami, ya da tersi, camilerin kilise olarak kullanılması, tıpkı pagan tapınaklarının kiliseye dönüştürülmesi gibi, bir zamanlar yaygın bir uygulama. Ama ‘kültür varlığı’, ‘dünya mirası’ gibi kavramlarla donanmış çağdaş koruma yasaları ve uygulamalarının çerçevesinde, yıllardır müze olarak gezilen kiliselerin bazı unsurlarını ortadan kaldırmak pahasına, hele bir gereksinim de söz konusu değilken, camiye çevrilmesinin çoktandır yeri yok.

5. yüzyılda inşa edilen ve 787 yılında İkinci İznik Konsili’ne evsahipliği yapan İznik Ayasoyfa Kilisesi, 1331’de cami olarak kullanılmaya başlamıştı. Depremlerde ve yangınlarda tahrip olan yapı 19. yüzyılda terk edilmiş, 1935-1936 yıllarında yapılan sondaj çalışmalarından sonra 1953'te İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından kazılarak Bizans dönemine ait renkli taban mozaikleri ile sıva altında kalmış duvar resimleri ortaya çıkarılmıştı. 2007’den sonra müze olarak ziyarete açılan yapının yeniden camiye dönüştürülme sürecindeki restorasyon çalışmaları gizli tutulmuş ve yapılanlar akademisyenlere ve uzmanlara danışılmamıştı. Günümüzde tüm dünyada kabul gören restorasyon kurallarına aykırı olarak, yapının çatısı değiştirildi. İstanbul Üniversitesi’nde Bizans Sanatı Tarihi profesörü Engin Akyürek, binanın bu değişiklik yüzünden orijinalliğini yitirdiğini açıkladı. Ve tarihi bir binayı koruma altına almak ile cami olarak kullanılabilmesi için yeniden inşa etmek arasında büyük fark olduğunu ekledi, hele 200 metre yakınında üç cami daha varken.[1]

İznik Ayasofya Müzesi’nin bu tartışmalı onarımının ardından 6 Kasım 2011’de cami olarak ibadete açılmasından sonra,[2] şimdi de Trabzon Ayasofya Müzesi için benzer bir karar alınması, Bizans mimarlığının başyapıtı İstanbul Ayasofya Müzesi’nin sırada olup olmadığını ister istemez akıllara getiriyor.[3] Bu uzak bir ihtimal ya da bir vehim değil. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 23 Temmuz 2012’de Karaköy’deki Arap Camisi’ni restorasyonun ardından açarken yaptığı konuşmada Trabzon'daki Ayasofya Camisi'nin restore edilerek ibadethane olarak hizmete sokulacağını açıklamıştı. Camilerin sadece ibadethane olarak kullanılması gerektiğini söyleyen Arınç, "Bursa'nın İznik ilçesindeki Ayasofya Camisi (…) maalesef daha sonraları ibadethane olmaktan çıkarılmıştı. Geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda İznik Ayasofya Camisi'ni ibadete açtık. İkinci müjdemiz Trabzon'daki Ayasofya Camisi'nin ibadete açılmasıdır inşallah. Bu cami bugüne kadar aslında hiç olmadığı şekliyle maalesef müze haline getirilmiştir. Bizim dönemimizde böyle bir şey olamaz. Camiler Allah'a ibadet etme yerleridir, hiçbir kanun onu asıl maksadından başka bir yere götüremez. İnşallah en kısa zamanda Trabzon Ayasofya Camisi’ni hep beraber açarız. Trabzon’a gideriz bir cuma namazı da inşallah orada, ecdadımızın camisinde ‘Allahu Ekber’ diyerek, saf tutarız” diye konuştu.[4] Arap Camisi, 1475-78 arasında camiye çevrilmiş, karmaşık tarihi 13. yüzyıla uzanan bir kilise ve Dominiken manastırı.[5] Kimilerince Rönesans’ın habercisi olarak kabul edilen duvar resimleri, 1999‘daki depremde sıvaların dökülmesi ile ortaya çıkmış; on bir yıl boyunca camide ibadet, resimler perdeyle örtülerek yapılmıştı. Anıtlar Kurulu’nun kararına rağmen restorasyon sırasında duvar resimlerinin üzeri sıvanarak kapatıldı.[6]

13. yüzyılda inşa edilen, geç Bizans döneminin en önemli yapılarından biri olan Trabzon’daki Ayasofya Kilisesi, Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum İmparatorluğu’nu 1461’de fethetmesinin ardından camiye dönüştürülmüş ve duvar resimleri sıvayla örtülmüştü. I. Dünya Savaşı sonlarında Rus işgali sırasında depo ve hastane olarak kullanılan, işgal sonrasında yeniden cami olan yapı,[7] 1958-1962 yılları arasında Edinburgh Üniversitesi’nden David Talbot Rice ve David Winfield’ın yönetiminde yapılan restorasyon çalışmalarıyla bugünkü haline kavuşturularak 1964’te müzeye çevrilmişti. Bu restorasyon sırasında sıva altındaki duvar resimleri temizlenip ortaya çıkarıldı. Uzmanlara göre kilise, mimarisi, heykelleri ve resimleriyle bir bütün oluşturuyor ve 13. yüzyıldan kalma bu nitelikte ve bu derece az hasar görmüş başka bir yapı da yok.[8]

 

                         

                        

                 Trabzon Ayasofya Müzesi’nde, yapı camiye dönüştürülünce nasıl örtüleceği tartışılan duvar resimleri.

 

Trabzon Ayasofya Müzesi’nin dönüşümü kararı, Türkiye’deki başka tarihsel yapıları da doğrudan etkileyebilecek bir emsal oluşturuyor. Yapı yaklaşık elli yıldır Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlıydı. Ancak Trabzon 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, mülk sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bakanlığın kiliseyi usulsüz olarak “işgal” ettiği yolundaki iddiasını kabul etti. Mahkeme, “fiilen taşınmazı müze olarak kullanmasını haklı kılan anlayışın, Anayasa’nın 35. ve Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddelerinde düzenlenen ve teminat altına alınan mülkiyet hakkının ihlali anlamını taşıyacağının hükmederek,” Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “işgalinin” önlenmesine karar verdi.[9]

Trabzon Vakıflar Bölge Müdürü Mazhar Yıldırımhan “Trabzon'da yeni bir cami açma derdinde değiliz. Cami açmak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevleri arasındadır. Ayasofya bizim tapu kayıtlarımızda cami olarak geçtiği için cami dışında fonksiyon veremiyoruz. Yeniden cami olması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Anıtlar Kurulu'na proje sunacağız” dedi. Kilisenin kubbesinde yer alan ve duvarlarının yarısını kaplayan duvar resimleri konusunda ise, “Fresklerin nasıl kapatılacağı konusunda çalışma yapacağız. Perdeleme sistemi düşünüyoruz. Ancak, projeleri yapmadan konuşmak yanlış olur. Otomatik perdeleme mi olur, başka mı olur, oradaki yapıya zarar vermeden hangisi uygulanabilirse onu dizayn edeceğiz"[10] dedi. Trabzon Müftüsü Veysel Çakı ise, fresklerin namaz saatlerinde perde ile kapatılacağını belirtti ve Diyanet İşleri Bakanlığı’ndan Ayasofya için imam kadrosu verildiğini açıkladı.[11]

Bu arada, şehrin “kültür hazinesini” gözeten bir kurum daha var: tarihi koruma konusunda sicili pek de temiz olmayan Başbakanlık Toplu Konut İdaresi. TOKİ, uygulayacağı kentsel dönüşüm projesiyle “Trabzon'un tarihi kimliğini ortaya çıkarıyor”; Trabzon Belediyesi ile iş birliği içinde, Ayasofya Müzesi'nin etrafını saran gecekondu ve köhnemiş yapılardan temizleyerek, bölgede tarihi dokuya uygun çevre düzenlemesi ve alt yapı çalışması gerçekleştirmeye girişiyor.[12] Proje değerlendirme aşamasında.[13] Sulukule’de olanları hatırlayarak, burada da yeni bir Osmanlı mahallesi ile karşılaşmak şaşırtıcı olmaz.

İstanbul’daki Ayasofya Kilisesi’ne gelince, yapı 1453’te şehrin fethedilmesinden sonra camiye dönüştürülmüştü fakat İslamlaştırılması birkaç yüzyılı kapsayan uzun bir süreye yayıldı.[14] Ayasofya, Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli ve itibarlı camisi olduğunda, içindeki rölikler, haçlar ve ikonalar kaldırılmış, göz seviyesindeki figürlü mozaikler sıvayla örtülmüştü. Ancak kubbenin ortasındaki Pantokrator İsa mozaiği de dahil olmak üzere öteki mozaikler ve duvar resimlerine 16. yüzyıl sonlarına kadar dokunulmadı. Onların kapanması 1607-9 yılları arasında I. Ahmet’in yaptırdığı onarım sırasında gerçekleşti; ama o zaman bile namaz kılınan alanda, mihrabın hemen yukarısındaki Meryem Ana ve İsa mozaiği ve kubbenin dört köşesindeki serafimler (Evliya Çelebi onları “kanatlı melekler” diye niteledi) ile ibadet alanının dışındaki resimlere el sürülmedi. Bu, Sünni İslam’ın daha katı olarak yorumlandığı bir dönemdi. 18. yüzyıla gelindiğinde, muhtemelen I. Mahmut zamanında, serafimler dışındaki tüm figürlü resimler sıvayla örtülmüştü. Gaspare ve Giuseppe Fossati’nin 1847-49 yıllarında gerçekleştirdikleri restorasyon sırasında açılan mozaikler, I. Abdülmecit’in ilgisi ve merakıyla temizlendi, çizimleri yapıldı. Dahası, Sultan, atalarının bu güzel bezemeleri örtmüş olmalarını eleştirdi. Ancak, dini uygulamaların daha hoşgörülü olduğu bir zamanda yeniden açılmalarını mümkün kılacak biçimde üzerlerinin örtülmesini istemek zorunda kaldı. Bu kez serafimlerin yüzleri de kapatıldı. Fossati’ler sıvanın üzerini figürsüz bezemelerle boyadılar. Artık imparatorluğun erken çağlarında figüre gösterilen hoşgörü ortadan kalkmıştı.

                                                                                                                  Ayasofya’da son namaz, Fotoğraf: Othmar Pferschy

 

Ayasofya’nın mozaikleri ve duvar resimleri, Fossati’lerin bezemelerinin altından 1932-3 yıllarında, Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından çıkarıldı. 1935 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla müze olarak halka açılan Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi meselesi, uzun süredir Türkiye’nin muhafazakâr kesimi tarafından çok rağbet gören bir konu. Sık sık içinde ya da çevresinde namaz kılarak Müslümanların ibadetine açılmasını isteyenler, internet üzerinden de kampanyalar yürütüyor. Anadolu Gençlik Derneği “Ayasofya cami olsun” kampanyası ile on milyon imza toplamayı hedefliyor. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Sanca’nın bir basın toplantısında Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet’in bir emaneti olduğunu ifade ederek, “Ayasofya bizim derdimiz, bizim içtiğimiz su, yediğimiz yemek, hatta aldığımız nefesimiz gibidir … Bir ferdimiz, bir üyemiz kalana kadar Ayasofya’nın cami olma mücadelesi devam edecektir” demesinin ardından,[15] 2013 Şubat’ında TBMM Dilekçe komisyonuna Ayasofya’nın camiye çevrilmesi için yapılan bir çok başvuru kabul edildi. Şimdi ilgili kurumlara görüşlerinin sorulması bekleniyor. Öte yandan, Ayasofya’nın yeniden kilise olmasını isteyenlerin de internet siteleri ve yürüttükleri kampanyaları var.

 

                                                                                                    30 Ağustos 2011, Şeker Bayramı’nda Ayasofya önünde bayram namazı.

 

 

Ayasofya’nın yeniden kilise olması için kampanya yürütülen internet sitesinde, minarelerin sökülüp uygun bir yere taşınması öneriliyor.[16]

Ÿ

Camiye dönüştürme tartışmaları ve uygulamaları İznik, Trabzon ve İstanbul’daki Ayasofya Müzeleri ile sınırlı değil. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Antalya’daki Kesik Minare’den arta kalan yıkıntılar üzerine cami inşa etme kararı da büyük tepki toplamıştı. Antalya Mimarlar Odası kararın engellenmesi için mahkemeye başvurdu. Aslen bir Roma tapınağı olan Kesik Minare, hem Bizans, hem Selçuklu ve hem de Haçlılar’dan izler taşıyor. 2007 yılında Antalya Müzesi, Akdeniz Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle kazı çalışmaları yapılmıştı. Kazı ve restorasyon çalışmaları sonunda Kesik Minare alanının Antalya Açıkhava Müzesi ve Arkeoloji Parkı olarak hizmete açılması planlanıyordu. Ancak aradan geçen sürede, bu konuda hiçbir adım atılmadığı gibi, alan bir çöplüğe dönüştü.[17]

İstanbul’un en eski kilisesi olan, 463 yılında Patrik Studios’un vakfettiği Vaftizci Yahya Kilisesi, 15. yüzyılda İmhahor Camii’ne dönüştürülmüştü. 1782’de yangın ve 1894’de ise depremde ağır hasar gören yapının yönetimi geçtiğimiz Ocak ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Vakıflar, bu değerli yıkıntının üzerine de cami inşa etmeyi planlıyor.

 

 



[1] Andrew Finkel. “Mosque Conversion Raises Alarm”, The Art Newspaper (Nisan 2013).

[3] Torino, Londra, Atina, Paris ve Moskova’da yayınlanan aylık sanat gazetesi The Art Newspaper Nisan sayısında Finkel’in “Mosque Conversion Raises Alarm” (Camiye Dönüştürme Alarma Neden Oldu) başlıklı makalesiyle konuya geniş yer verdi. http://www.theartnewspaper.com/articles/Mosque-conversion-raises-alarm/29200 (11 Nisan 2013)

[5] Wolfgang Müller-Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002), s. 79-81.

[6] NTV Tarih Dergisi’nin Yayın Yönetmeni Gürsel Göncü, bu durumu ““İstanbul’a marka değeri açısından büyük bir kayıp” olarak niteliyor. http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=radikaldetayv3&articleid=1095053&categoryid=82 (21 Nisan 2013) ve “Restorasyon Değil Sıvama!”, http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/725593-restorasyon-degil-sivama-galeri (16 Nisan 2013)

[7] Trabzon’da camiye çevrilen diğer kiliseler: Fatih Camisi (Orta Hisar Camisi) (Panaghia Khrysokephalos Virgin Kilisesi), Molla Nakip Camisi (St. Andrea Kilisesi),Kudrettin Camisi (St.Philipp Kilisesi), Hüsnü Köktuğ Camisi (St. Elefterios Kilisesi), Dirlik Camisi (Pahaghia Tzita Kilisesi),Ayşe Gülbahar Camisi, İskender Paşa Camisi, Erdoğdu Bey Mescidi, Tavanlı Cami, Müftü Camisi, Hızır Bey Camisi, Semerciler Camisi, Konak Camisi, Ahi Evren dede Camisi, Musa Paşa Camisi, Hoca Halil Camisi (Hatip Camisi, Kalvanoğlu Camisi),Tabakhane Camisi, Çarşı Camisi, Gözaçan Camisi, Askeri Cami, Hacı Yahya Camisi, Hamza Paşa Camisi, Hatun Hatuncuk Camisi, Tekke Camisi, Hüseyin Ağa Camisi, Hacı Kasım camisi, Hacı Salih Camisi, Şirin Hatun Camisi (İç Kale Camisi), Kemer Kaya Camisi ve Fatih Küçük Camisi. (Kaynak: http://www.kenthaber.com/Haber/Genel/Kose/erdem-yucel/trabzon-ayasofyasi-ibadete-mi-aciliyor-/168170d8-74a2-4521-8b28-137e5241afbd  (16 Nisan 2013)

[8] Londra Courtauld Sanat Enstitüsü’nden Antony Eastmond, Finkel’in makalesinde alıntılanan görüşleri.

[12] http://www.sabah.com.tr/Turizm/2013/04/12/trabzon-ayasofya-muzesi-turizme-kazandiriliyor ve http://www.yeniakit.com/trabzon-ayasofya-camii-ibadet-icin-hazirlaniyor-2309h.htm. Hürriyet Gazetesi’nin seyahat sayfalarında ise bir çağrı yer alıyor: “Nadide yapıyı orijinal haliyle görmek için elinizi çabuk tutun… özgün haline tanık olmak için beş ayınız kaldı.” http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/23044369.asp (18 Nisan 2013)

[14] Ayasofya’nın Osmanlı döneminde geçirdiği değişikliklere ilişkin bilgilerin kaynağı: Gülru Necipoğlu, “The Life of an Imperial Monument: Hagia Sophia After Byzantium”, Hagia Sophia from the Age of Justinian to the Present, der. Robert Mark ve Ahmet Ş. Çakmak (Cambridge & New York: Cambridge University Press, 1993), s. 195-225.

Ayasofya, restorasyon, mimarlık, müze