Marshall Berman 11 Eylül 2013 günü geçirdiği bir kalp krizi sonucu 72 yaşında hayatını kaybetti. Yakın dostu Todd Gitlin "lirik-analitik marksizmin ustası, kentlerin asi vakanüvisi, direnişçi ruhu taşıyan bir bilge" demişti onun için. Berman klasikleşen kitabı Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor'da, Goethe'den Brezilya mimarisine pek çok farklı izlek üzerinden modernite ile modernizmin çatışkılı ilişkisini, kendine has o coşkulu üslubu ve kıvrak anlatımıyla yorumlamıştı. [NÖ]
Kendini marksist hümanist olarak tanımlayan Berman'ın aşağıda yer verdiğimiz yazısı soldaki aydınlara ithafen iyimser, umut dolu ve yol gösterici bir sesleniş niteliğinde:
Gündelik yaşamın esaslarıyla ve onun akışıyla temasını yitirmek, politik tavrı her ne olursa olsun bir aydın için meslek hastalığı gibi bir şey. Öte yandan bu sorunun, soldaki aydın için çok daha geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü tüm politik hareketler içinde, en çok bizler insanları önemsediğimiz, onlara saygı duyduğumuz, sözlerine kulak verdiğimiz, ihtiyaçlarını gözettiğimiz, onları biraraya getirme uğraşı içinde özgürlükleri ve mutlulukları adına mücadele verdiğimiz için ayrı bir övünç duyarız. (Hükmettikleri insanları birer hayvan veya makine, ya da birer numara veya satranç taşı gibi gören; bu insanların varoluşunu zerre kadar umursamayan, ya da yalnızca birbirlerini ezerek mutlu ve özgür olabileceklerine onları inandırdıktan sonra birbirine kırdıran ve böylece tamamen ele geçiren çoğu yönetici sınıftan bizleri ayıran da aslında bu özellikler –ya da böyle olmaya çabalıyoruz.) Bu henüz tamamlanmamış gelecek tasarısına aydınların daha fazla katılım göstermesi hayati bir önem taşıyor. Bunca yıldır süren araştırmalarımız bize en ufak bir şey öğretmişse, daha ileriye ulaşabilmemiz, daha yakından bakıp dinleyebilmemiz, yüzeydekinin ardını görüp hissedebilmemiz, karşılaştırmalarımızı daha geniş kapsamlı bir uzay-zaman içinde yapmamız, saklı yapıları, kuvvetleri ve bağlantıları ortaya çıkarmamız gerekir. Birbirinden farklı bakan, konuşan, düşünen ve hisseden –birbirini umursamayan ya da birbirinden korkan– insanlara sandıklarından çok daha fazla ortak noktaları olduğunu gösterebilmemiz için bunu yapmak zorundayız. Bizler, öngörü ve fikirlerimizle insanların gözlerini açabilir; hem kendilerine, hem de birbirlerine karşı bir farkındalık geliştirmelerini sağlayarak ortak bir yaşamı mümkün kılan bir bilinç verebiliriz. Ancak bu yolla bir dayanışma ve sınıf bilinci oluşturabiliriz. Fakat bu yaşamlarla temasımızı kaybedersek eğer, onları biraraya getirecek fikirler üretmemiz de mümkün olmayacaktır. İnsanların dünyayı nasıl algıladıklarını, nasıl hissettiklerini ve onu nasıl deneyimlediklerini öncelikle bizim anlamamız gerekir ki, onların kendilerini anlamalarına ve dünyayı değiştirmelerine katkı sağlayabilelim. Sokağın dilini çözemedikten sonra Kapital'i okumanın bize pek bir faydası olmayacaktır.
Metnin kaynağı: http://www.versobooks.com/blogs/1396-marshall-berman-1940-2013