Ortaçağ uzmanları, “canavar” anlamına gelen monster kelimesini Latincede “göstermek” anlamındaki monstrare ve “uyarmak” anlamındaki monere kelimeleriyle bağlantılandırırlar. Ortaçağda canavar imgeleri genelde ezilen gruplara mensup insanlarla özdeşleştirilirdi, onların insan altı varlıklar olduğunu gösterme amacı taşırlardı. Bu strateji baskıyı gerekçelendirdiği gibi, zaman zaman şiddeti teşvik etmek için de kullanılırdı. Avrupa Hıristiyan kültürü içinde, zihinsel veya fiziksel bozukluğu olan norm dışı insanlar kadar, toplumdışı bütün figürler şeytanileştirilirdi. İsa’yı inkâr ettikleri için günahkâr olduklarına inanılan Yahudiler ve Müslümanlar, abartılmış veya hayvansı bedensel özelliklerle temsil edilirdi. Kadınlarsa, ya olağanüstü kutsal azizeler ya da tehlikeli femme fatale’ler olarak resmedilirdi. 1510 tarihli bir siren tasvirinde, kuş vücutlu kadın figür, boğulmuş bir grup erkeğin üzerinde, elinde ölümcül şarkısını çaldığı müzik aletleri ve yüzünde muzaffer bir bakışla görülür. Resme eşlik eden şiir, bakışlarıyla büyülerken pençelerini saklayan kadınların cazibesine kanmamaları için erkekleri uyarmaktadır. Dışardaki bu tehlikelerin yanı sıra, bir de insanın kendi içinde, akıl hastalıklarının müsebbibi oldukları düşünülen canavarlar vardır. [Kaynak: Allison Meier, How Medieval Artists Used Monsters as Propaganda, DY]
“Babil’in Fahişesi”, Londra, 1255.
“Yaban Adamlar ve Mağribiler”, goblenden detay, Strasbourg, 1440.
Avusturya’da bir elyazmasında yer alan şeytan çıkarma tasviri, 1476-99.
“Ejder Tarasque’ın Terbiye Edilişi”, Fransa, 1500.
“Vaftizci Yahya”, Yorkshire, 1500.
“Aziz Bartalmay’ın Şehadeti”, İtalya veya Macaristan, 1325-1335.
“Yaban Adam, Kadın ve Çocuk”, Belçika, 1490.
“Siren”, Fransa, 1510.