“İnek Manifestosu” bir anti-manifestodur. Kurt Schwitters’in düzyazı şiirlerinden biridir. Dada ve sürrealist sanatta burjuvazinin bilim, makine ve rasyonalite tutkusuyla alay eden işleri hatırlatır. Ayrıca, manifesto konusunda fanteziler kurmayı kışkırtır; formatı üzerinde düşünmeye çağırır. Büyük olasılıkla, sanatçıyı en çok etkileyen sevgili arkadaşı Hans Arp ile Theo van Doesburg ve Tristan Tzara’nın 1922 Eylül ayında Almanya’da birlikte düzenledikleri Dada suarelerinde okunmuş olmalıdır.
Kurt Schwitters, hayatının eseri Ur-Sonatları (1922-1932) seslendiriyor. Sonatların bilinen müzik formlarıyla ilgisi yoktur, sadece telaffuz edilmesi gereken harfler ve sesler vardır. Schwitters sonatları ‘besteleri’ için şöyle der: “[Sonatları] doğru okumak için hayal gücünü kullanmanız gerek. Eleştirme hakkı ise, sadece eseri tam olarak anlayanlara mahsustur.”
Bir kere, farklı ineklerin sütünün aynı kovaya sağılmasını aşırı derecede gayri tabii buluyorum. Farklı ineklerin sütünün farklı kovalara sağılması lazım. Bunun bile ideal olacağı söylenemez, çünkü bence farklı insanların aynı kovadan süt içmesi genel insan ahlakına mugayirdir. Bir ineğin sütünün farklı insanlara ayrılmış farklı kovalara sağılmasıyla bu sorun halledilebilir. Fakat bir ineğin sütünün kovaya sağılması, hatta (şimdilerde sık sık görüldüğü üzere) sütün şişelenmesi pek gayri tabiidir. Sütün, doğası gereği ya inekte kalması, ya da buzağının veya insanın midesine gitmesi gerekir, ama süt şişede durmaz. Öte yandan, günümüz hayatının ritmi göz önüne alındığında, büyük şehirlerde yaşayan insanların canları süt istediğinde bir koşu köye inmeleri, böylece herkesin şahsi ineğinin memesinden süt içmesi o kadar kolay değildir. Gelgelelim, mekân darlığından ötürü, şehirlerde herkese yetecek kadar inek beslemek de hayli zor olacaktır. Sonuç olarak, modern insanlar için, hem modern hayat koşullarına uygun hem de ineklere yaraşır olup hijyenik açıdan sakıncalı da olmayan tek bir çözüm vardır:
Bırakalım inekler çayırlarda sakin sakin otlasınlar, memelerine esnek kauçuktan hortumlar takalım, bunların bir ucunu da, tıpkı gaz boru hatları gibi, büyük şehirlere giden yeraltı boru hatlarına bağlayalım. Fakat bu boru hatlarının birbiriyle temas etmemesi, paralel bağlanması çok mühim. Bu borular doğrudan binalara bağlanır ve odaların içine kadar, uygun bir yükseklikte duracak şekilde uzatılır. Odanın içine geldiğinde, borunun ağzına şık bir musluk takabilirsiniz. Gerekirse musluğun ucuna da bir meme yerleştirirsiniz. Böylece, bir inek sahibinin canı süt çektiğinde şahsii memesini sağar. Görüyorsunuz, bu hem hijyenik açıdan sakıncasız ve sağlıklı, hem ineklere yaraşır, hem de genel ahlaka mugayir olmayan bir çözümdür.
Sanat Manifestoları: Avangard Sanat ve Direniş içinde, ed. Ali Artun (İstanbul: İletişim Yayınları sanathayat dizisi, 1. baskı 2010) s. 165-166.