İsrail’i İnşa Eden Filistinliler

 

 

Andrew Ross, 1979’da, o dönem Avrupa ve Amerika’daki binlerce özgür ruhlu gencin yaptığı gibi, Batı’daki tekdüze hayatına ara verip birkaç aylığına İsrail’deki bir kibbutz’ta gönüllü çalışmaya gitti. Komünal çiftlik hayatının cazibesi, yoruculuktan uzak bedensel çalışma, ve gün batımı sonrasında düzenlenen eğlenceler, kalmakta olduğu Kibbutz Ginosar’ın kökenleri hakkında kafasında belli belirsiz oluşan soru işaretlerini dağıtmaya, başka şartlarda gayet sorgulayıcı olabilen hippi ruhunu teskin etmeye yetti. Oysa kibbutz’ta Filistinli çalışanların olduğunu, Nakba sırasında ellerinden alınmış toprakları ekip güneş batınca oradan ayrılan gündüz işçilerinin bulunduğunu fark etmişti. Nereye gidiyordu bu insanlar? Ne kadar ücret alıyorlardı? Gönüllü çalışma dönemini Mısır yolculuğuyla sonlandıran Ross bu soruları sormadı.

Bundan 36 sene sonra Ross, şimdi New York Üniversitesi’nde profesör ve işçi hakları savunucusu olarak, Filistinlilerin İsrail’deki çalışma koşullarını konu alan bir belgeselin yapımına katılmak üzere Filistin’e döndü. Stone Men: the Palestinians who Built Israel adlı kitap, Ross’un 2015-2017 yılları arasında yürüttüğü araştırmanın ürünü, ve Mısır’a gitmese genç kibbutz gönüllüsünün sormuş olacağı soruları birçok bakımdan cevaplıyor.

Stone Men, İsrail’de ve Batı Şeria’da Siyonizmin ilk yıllarından günümüze kadar geçerli olan işgücü uygulamalarına dair ayrıntılı bir değerlendirme sunuyor. (Gazze Şeridi’nde giriş çıkışlarda ağır kısıtlamalar olduğu için Ross buradaki çalışma koşullarını inceleyememiş). Asıl hikâye, kitabın altbaşlığında: “İsrail’i İnşa Eden Filistinliler”. Filistin toprakları olmasa İsrail’in var olamayacağı gibi, Filistinli taş ustalarının ırgatlığı, becerisi ve güvenilirliği olmasa ülke de inşa edilemezdi.

Yeni İsrail ülkesinde Siyonist vizyon çerçevesinde sadece Yahudi işgücü kullanılması öngörüldüyse de, asırlardır bu topraklardaki malzemeyi işlemiş olan Filistinliler taş ustalığında Yahudileri kat kat geride bırakıyordu – hâlâ da böyle. Dünyanın en nitelikli kireçtaşı yatakları ayaklarının altına serili olan Filistinliler zanaatlerinde öyle ustalaşmışlardı ki, bölgenin en iyi taş işçileri olarak namları bütün Orta Doğu’ya yayılmıştı, nitekim buradaki birçok şehri de onlar inşa etmişti. Yeni gelen Avrupalı Yahudilerin Filistinlilerle rekabet etmesi mümkün değildi, ama sömürgeciler olarak onları kullanabilirlerdi.

 

Filistinli işçiler, Batı Şeria’da Hebron yakınlarındaki bir köyün taş ocağında çalışıyorlar, 8 Mart 2017. Fotoğraf: Wisam Hashlamoun/APA Images.

 

Andrew Ross, İsrail ve Filistin’deki Filistinli “taşçılar” ve inşaat işçileriyle yaptığı yüzlerce mülakata dayanarak, Filistinli işçilerin maruz kaldığı uzun yıllara yayılan hak ihlallerini ortaya koyuyor: ücret hırsızlığı, asgari ücretin reddi, sosyal haklardan mahrumiyet, sınır kapama ve kontrol noktalarındaki abluka yüzünden gelir kaybı, çalışma izninin keyfî gerekçelerle iptali… kendi evleri yıkılırken İsrail’i inşa eden ve maliyetleri düşürmek için yabancı işçiler getirilirken daha da düşük ücretlerle çalışmaya zorlanan Filistinlilerin maruz kaldığı uygulamalar bunlar. İsrail’in Filistinlilere olan borcu nasıl sayıya dökülebilir, diye soruyor Ross – muazzam boyuttaki ücret hırsızlığı, onyıllara yayılan zorla çalıştırma… El konan topraklar ve mallar…

Ross’a göre Filistinlilerin kayıplarını tazmin etmenin tek yolu, tüm yurttaşları içine alacak tek bir seküler-demokratik devletin olması. Kitabını, mülakat yaptığı bir Filistinli’nin buna işaret eden sözleriyle bitiriyor: “Otuz senedir orada inşaat yapıyorum. Bir bakıma benim de ülkem olmuyor mu?”

 

Nada Elia’nın From early Zionism until today, Palestinian stonemasons built Israel başlıklı yazısından kısaltılarak çevrildi.