Ressam Luigi Russolo 1909'da Milano'da gravürlerini sergilerken fütürist Umberto Boccioni ve Carlo Carrà ile tanıştı. Ertesi yıl Marinetti ile karşılaşmasının ardından, makine çağının estetiğini oluşturma derdindeki fütüristlerin tüm suarelerine ve sergilerine katıldı, resim ve müzik manifestolarını imzaladı. Russolo resim eğitimi almamıştı; bildikleri, Milano'daki Brera Akademisi'ne giden arkadaşlarının aktardıklarından ibaretti. Amatör bir kilise orgcusu olan babası ve konservatuvar öğrencisi kardeşleri dolayısıyla müziğe aşinaydı. Tiyatro için kostüm tasarlıyor, Rönesans resimleri restore ediyor, gravür yapıyordu.[1] Marinetti onu yepyeni bir estetikle tanıştırdı. Adı fütürist ressamlar arasında sayılırken, birdenbire, neredeyse bir günden ötekine, resmi terk edip kendini müziğe adadı. Müzik derken, Russolo rastlantısal gürültüleri içeren besteler yapıyor, gündelik kent hayatının seslerinden 'senfoniler' besteliyordu. Eğer müzik ses ise, neden doğanın ve modern sanayi toplumunun çıkardığı sesleri kapsamasındı? 1913 Mart’ında “L’Arte dei Rumori” (Gürültü Sanatı) başlıklı bir manifesto yayınladı. Intonarumori adını verdiği gürültü makineleri tasarlayıp Ugo Piatti ile birlikte inşa etti. Dadacıların bruitist müziğinin[2], Rus avangardının Devrim sonrasındaki kutlamalarda icra ettiği 'sirenler senfonisi'nin[3], 1920'lerin ortalarında yaygınlaşacak makine müziğinin, elektronik synthesizer'ların öncüsü oldu.
Marinetti, Piatti ve Russolo ‘gürültü makinesi’yle, 1914.
Russolo'yu esinlendiren Marinetti'ydi. Marinetti, Parole in Liberta, serbest sözcükler, diye adlandırdığı yeni bir teknikle, şiiri sözdizimi ve gramer kurallarından kurtarmış, söz dağarcığına gerçek sesleri yansıtan ifadeleri katmış, yeni ve hızlı bir ritim tutturmuştu. Şiirleri modern hayata ve savaşa özgü kargaşayı, hızı, hengameyi betimlemeyi başarmıştı. Kısacası, Marinetti gürültüyü şiir diline katmıştı. 1911'de Russolo'nun ustası bellediği Balilla Pratella'nın "Fütürist Müzik Tekniği Manifestosu"na, adeta Russolo'nun iki yıl sonra yazacağı manifestoyu haber veren bir eklenti yapmıştı Marinetti: "Müzik, kalabalıkların, sanayi komplekslerinin, trenlerin, gemilerin, savaş filolarının, otomobillerin ve uçakların ruhunu temsil etmelidir. Müzikal şiir ana temaları arasına makinenin etkinlik alanını ve elektriğin muzaffer alemini katmalıdır."[4] Russolo ise "Gürültü Sanatı"nda şöyle diyecekti:
Antik dönemde hayat sessizlikten ibaretti. Makinenin icadıyla, 19. yüzyılda gürültü ortaya çıktı. Bugün insan duyarlılığına gürültü hakim. Yüzyıllar boyunca hayat sessiz, en azından sakin sürdü. En yüksek sesler bile ne şiddetliydi ne sürekli ne de çeşitli. Aslında, fırtınaları, kasırgaları, çığları, çağlayanları ve istisnai yeryüzü hareketlerini bir yana bırakırsak, doğa da sessizdir. Delik açtığı kamıştan ya da gerdiği telden çıkan sesler karşısında insanın duyduğu hayret bundandır.
Primitif insanlar sesin tanrılara özgü, dolayısıyla kutsal kökenli olduğuna inanırdı. Ses dinsel saygı görürdü ve ayinlere gizem katan bir unsur olarak rahiplerce kullanılırdı. Sesin kendine özgü, gündelik hayattan ayrı ve farklı olduğu düşüncesi böyle oluştu.
...
Önceleri müzik sanatı sesin yumuşak ve berrak saflığının peşindeydi. Sonraları farklı sesleri kaynaştırsa da, kulağa hoş gelen ezgilerden vazgeçmedi. Bugünlerde müzik sanatı en tiz, akortsuz, ahenksiz, kulak tırmalayan ses karışımlarını hedefliyor. Böylelikle giderek gürültü-ses'e yaklaşıyoruz. Müzikteki evrim, insan emeğine eşlik eden makineleşmenin yaygınlaşmasına koşut. Büyük kentlerin patırtılı ortamında olduğu kadar, eskiden sessiz olan kırsal alanlarda da bugün makineler birbiriyle yarışan öylesine farklı gürültüler çıkarıyor ki, hafif ve yeknesak saf sesin herhangi bir duyguyu harekete geçirmesi artık beklenemez.
...
Gürültü-sese doğru evrim ancak bugün gerçekleşebilirdi. Bir 18. yüzyıl insanının kulakları, şimdi çok daha kalabalık olan orkestralarımızın çaldığı akortların ahenksiz yoğunluğuna dayanamazdı. Oysa bizim kulaklarımız bundan hazzediyor çünkü türlü gürültüye maruz kılan modern hayata uyum sağlamış. Hatta tatmin olmayıp daha da büyük akustik heyecanlar bekliyor ... Bedeli ne olursa olsun, saf seslerin kısıtlı döngüsünden kurtulmalıyız ve gürültü-seslerin sonsuz çeşitliliğini fethetmeliyiz.[5]
Manifesto, beklendiği gibi, tartışmalara yol açtı. Russolo'ya göre kimse derdini anlamamıştı: "Bilgili insanlar için 'Gürültü Sanatı' çılgınlıktı; çekingenler için beyhude umut; işin ehli olanlar için gerçekleşmesi imkânsız bir şeydi. Ahmaklar için ise (eğer onları bilgili, çekingen ve ehil olanlardan ayırt etmek mümkünse) manifesto tatsız şakalarının ve sonsuz kahkahalarının nedeniydi."[6]
Luigi Russolo, 1917'de Ugo Piatti ile birlikte. İkisi 1930'a kadar onlarca farklı 'gürültü makinesi' yaptılar.
Russolo hem seslere duyarlı, müziğe yetenekliydi hem de mekanik aletler yapmaya yatkındı. Çevresindeki gürültüyü müzik olarak algılamasının yanı sıra, benzer sesleri çıkaracak aletler tasarlayıp inşa etti: gürleme, uğuldama, vızıldama, tıslama, vınlama, çınlama, cayırdama, gıcırdama ... Bu aletlerden ilki 1913 Nisan'ında hazırdı ve farklı tonlamalarda otomobil motoruna benzer bir ses çıkarıyordu. Bunu başka aletler izledi. Russolo Kasım'da Marinetti'nin Milano'daki evinde 16 böyle 'müzik aleti' kullanarak iki bestesini seslendirdi: Bir Kentin Uyanışı ve Otomobillerle Uçakların Karşılaşması.[7] Kimilerine göre kent hayatının gürültüsünü taklit etmekten öteye gitmeyen bu aletlerin çıkardığı sesler Marinetti'ye göre "etrafımızdaki patırtının zekice yapılmış bir varyasyonuydu; gürültüler olaylara bağlı taklitçilikten ve rastgelelikten kurtulup soyut sanat unsurları haline geliyordu".[8] Biraz acemice yapılan bu ilk seslendirmeden sonra Russolo 23 gürültü makinesinden oluşan bir 'orkestra' kurdu ve nihayet Milano'da, 21 Nisan 1914'te halka açık bir konser düzenledi. Makineler, rengarenk boyanmış kutulara takılı garip borular ve kollardan oluşuyordu. Her birini 'çalan' bir icracı vardı. Salon dolup taştı ama seyirciler daha konser başlamadan ıslık çalmaya, yuhalamaya, sahneye bir şeyler atmaya giriştiler; Russolo'nunkileri beklemeden kendileri gürültü çıkardılar. Patırtıyı başlatanların Kraliyet Konservatuarı’nın tutucu profesörleri olduğu anlaşılınca, sahnenin bir kenarından gösteriyi izleyen Marinetti ve öteki fütüristler konserin sonuna doğru dayanamayıp seyircilere doğru hamle yaptılar ve kavgaya giriştiler. Hatta icracıların kimisi de makinelerini bırakıp kavgaya katıldı. Kıyamet koptu. Fütüristler kavgaya alışkındı, gelenekçilerden 11'ini hastanelik ettiler.[9] Russolo daha sonra Londra'daki Coliseum'da art arda 12 konser verdi, bu kez makinelerini geleneksel orkestranın elemanları çalıştırdılar. Koca salon her seferinde doldu. Haz olmasa da merak, aristokratlardan işçilere kadar çeşitli insanları Coliseum'a sürükledi. Öteki Avrupa kentlerinde de konserler planlanmıştı ama araya I. Dünya Savaşı girdi.
Russolo'nun savaştan sonra, 1921'de Paris'te verdiği üç konser yine Marinetti'nin desteği ile gerçekleşti. Bu sıralarda Dada hareketi Paris'te yayılıyordu ve konserler Dada'ya karşı fütüristlerin bir güç gösterisi olacaktı. Tristan Tzara ve başka dadacılar ilk konsere geldiler, beklendiği gibi Russolo'yu yuhaladılar. Ama fütüristler hazırlıklıydı, polis çağırıp dadacıları salondan attırdılar.[10] Gürültü makineleri bu konserlerde geleneksel müzik aletleriyle birlikte kullanıldı. Russolo bundan böyle Stravinski, Ravel, Mondrian ve Diaghilev'in hayranlığını kazandı; Mondrian De Stijl dergisine gürültü makineleri konusunda uzun bir yazı yazdı. Paris konserleri istenen sonuca ulaşmış, fütürist müziğe dikkatleri çekmiş ve Russolo'nun hevesle avangard müzik aletleri yapmaya devam etmesini sağlamıştı.
Luigi Russolo ve klavyeli gürültü makinesi, 1930.
1927'de Russolo, o zamana kadar yaptığı makinelerin hepsinin tınılarını çıkarabilen tek bir alet yapmayı başardı: klavyeli bir gürültü makinesi. Tek icracı 12 temel tınının tümünü bu aletle çalabiliyordu. Yeni makine Paris'te yine Marinetti tarafından halka tanıtıldı ve bir mim gösterisinde kullanıldı. Neredeyse ticari bir başarıya da ulaşacaktı çünkü makine sessiz filmlere eşlik için bulunmaz bir çözüm sunuyordu; ne var ki, kısa bir süre sonra sesli filmler yaygınlaştı.[11] 20. yüzyılın en maharetli mucitlerinden birisi olan Russolo'nun gürültü makinelerinden hiç birisi geriye kalmadı; bir-iki kısa makale ve birkaç fotoğraftan başka izleri yok.[12]
Her ne kadar Russolo'nun konseri sırasında çekişmiş olsalar da, fütüristlerin gürültü şiiri ve gürültü müziği mirasını canlı tutan dadacılar oldu. Kabare Voltaire'de kendilerine özgü, 'bruitist' diye niteledikleri gürültü müziğini icra eden dadacılar Russolo'nun açtığı yoldan gidiyordu. Hugo Ball'ın sözcüksüz şiirleri, Tzara, Richard Huelsenbeck ve Marcel Janco'nun simültane şiirleri ile Kurt Schwitters'ın ses şiiri Ur Sonata ise bir anlamda Marinetti'nin sözcükleri serbest bıraktığı gürültü şiirlerini izliyordu.
[1] Geoffrey Hindley (der.), "Italian Music", Larousse Encyclopedia of Music (Londra: Hamlyn, 1979) s. 420; Barclay Brown, "Introduction", Luigi Russolo, The Art of Noises, çev. Barclay Brown (New York: Pendragon Press, 1986) s. 3.
[4] Barclay Brown, a.g.e., s. 2-3.
[6] Luigi Russolo, "Polemics, Battles, and the First Performances of the Noise Instruments", The Art of Noises içinde s. 31.
[7] Barclay Brown, "Introduction", s. 4.
[8] Aktaran A.g.e., s. 18.
[9] Luigi Russolo, "Polemics", s. 32-34.
[10] Barclay Brown, "Introduction", s. 6.