Eros ve Sanat

14/3/2022 / skopbülten / Ali Artun

Aşağıdaki pasajlar Ali Artun'un Eros ve Sanat: Modernizm Çağında Sanat ve Cinsellik (İstanbul: İletişim Yayınları Sanathayat dizisi, 2022) adlı kitabından alınmıştır, s. 55-56; 129-130.

 

 

“Sanat ancak erotiktir”

Kadını tanı, gerisi gelir...

André Breton

 

Bataille, tabii ki insanoğlunun kökeninde işin, emeğin ve çalışmanın olduğunu kabul ediyor. İnsanın hayvandan kopması birtakım aletleri ve silahları geliştirmesi (tasarımlaması) sayesinde geçekleşir (homo faber). İnsan doğayı bu yapıntılar (artifact) sayesinde dönüştürür, doğanın karşısına kültürü koyar. Ancak, öte yandan, insan cinsel arzusunu keşfederek de hayvandan farklılaşır. Erotizmi dolayısıyla da farklılaşır. Erotizm, üreme gibi “doğa yasası” değildir, üreme gibi rasyonelleştirilemez çünkü amacı kendisindedir. Özerktir. Aşk, sevişme, aynen oyun gibi, sanat gibi, insan aklıyla değil, hayal gücüyle, arzularıyla açıklanır. Dolayısıyla baştan beri bir homo faber’in, homo sapiens’in beraberinde bir erotik insan, oyun oynayan insan (homo ludens) vardır. İlki akılla, işle, faydayla, işlevle, zanaatla veya sanayiyle ilişkilidir; ikincisi bunların tam karşıtlarıyla, hayalle, düşle, oyunla, hazla, sanatla ilişkilidir. Büyüyle, baştan çıkmayla, çılgınlıkla, sarhoşlukla ilişkilidir, Dionizyaktır. “Modernizm” dediğimiz estetik hareket bu karşıtlık üzerine örgütlenir. 1800’lerin başında Kant ve ardından gelen Schiller, Schelling, Novalis gibi romantikler, estetikten etiği ve lojiği ayırt etmek için; sanatı bilimden, ahlaktan, sanayiden, akılcılıktan, gerçeklik fikrinden vb. ayırt etmek için, bu karşıtlığı felsefeleştirirler. Ve bir anlamda sanatı icat ederler. 1800’lerin sonundaysa modernizm ve avangard bu karşıtlığı politikleştirir ve sanatı uygarlık dogmalarına karşı seferber eder. Bunu primitivizmi ve erotizmi canlandırarak yapar. İşte bu anlamda Picasso’nun dediği gibi “sanat ancak erotiktir”.

Adolf Loos da Picasso’ya katılır: “bütün sanat erotiktir”. Loos, Süsleme ve Cürüm makalesinde “haç, İsa’nın sembolü olmadan önce tarih-öncesi erotik bir semboldür” diye yazar: “İnsan homo sapiens olmadan önce homo eroticus’tur... İlk ortaya çıkan süs [ornament], ilk sanat eseri, erotik kökenlidir.” Maleviç de “duvarlar üzerindeki ilk çiziktirmelerin” erotik olduğunu söyler: “Uzanan kadını temsilen yatay bir çizgi, içine giren erkeği temsilen de dikey bir çizgi.”

 

[…]

Aşk, Sanat, Siyaset

 

…bir şeye karşı koymaktır günümüzde aşk.

Edip Cansever

Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler.

Ece Ayhan

Cansever, “bir şeye karşı koymaktır günümüzde aşk” diyor; Ece Ayhan da “aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler”… Her ikisi de aşk ile siyaseti özdeşleştiriyor. Deleuze’e göre hakiki siyaset, arzunun özgürleşmesidir. Arzu ise baştan çıkaran her şey gibi dişildir. Arzu demek, en başta aşk demektir. Breton, sürrealist manifestosunda “sanatın en basit ifadesi olan aşka çevrilmesi” gerektiğini yazar. Sanat aşka çevrildiğinde hayatla birleşir. Çünkü “aşk, her insanı hayatla kaynaştıran yegâne düşüncedir… Bütün düşüncenin saklandığı ideal mevkidir… Hakikatin bizi altüst eden keşfine dayanan tam bir bağlılıktır”. Demek ki Breton’a göre sanatın, hayatın, düşüncenin, hakikatin kaynağı arzu ve aşktır. “Bir şekilde yeryüzü, buyruklarını kadınlar üzerinden verir… Bu nedenle aşk ve kadınlar her bilmecenin en açık çözümüdür: Kadını bilirsen gerisi kendiliğinden gelir.”[1]

Alain Badiou’ya göre de “aşk her zaman dünyanın doğuşuna tanık olma olasılığıdır”.[2] Ve aşk “kendisi dışında her şeyi yeniden anlamlandırabilir”. Bu düşüncelerin kökleri, kaynakları, insanoğlunun başlangıcına kadar gider. Ütopyaların kaynağı olan tarih-öncesi toplumlara kadar… Hatta Bataille’a göre insan, cinsel arzusunun farkına vararak insan olmuştur.

 

 


[1] Ali Artun (ed.), Sanat Manifestoları: Avangard Sanat ve Direniş (İstanbul: İletişim, SanatHayat Dizisi, 2010) s. 41, 42.

[2] Alain Badiou, Nicolas Truong, Aşka Övgü, çev. Orçun Türkay (İstanbul: Can Yayınları, 2011) s. 28.

erotizm