Rappel à l’ordre, ‘düzene çağrı’, Fransız sanatının varsayılan klasik köklerine dönüş çağrısıydı. Çağrının savunucuları, kübizme karşı açık bir saldırı başlatmışlardı. Böyle bir geriye dönüşün başlangıcı olarak farklı tarihler öne sürülür: röper alınan erken bir tarih, 1918’de ressam Amédée Ozenfant ve mimar Charles-Édouard Jeanneret [Le Corbusier] tarafından kaleme alınan Après le Cubisme’in [Kübizm Sonrasında] yayınlanması; daha geç olanı ise Jean Cocteau’nun “Le Rappel à l’Ordre” başlıklı, 1923 tarihli makalesi. Düzene yapılan çağrıların ortak bir çıkış noktası vardı. O da savaş yıllarında kaosun; ahlaki çöküntüye işaret eden ve dolayısıyla, klasik rasyonalizmin saflığıyla ikame edilmesi gereken duyusallığın ve Fransız kültürünü barbarlaştıran Alman etkilerinin hâkim olduğu kabulüydü. Ozenfant ve Jeanneret, sanatçıları altın orana ve klasik orantılara dair öteki fikirlere odaklanmaya davet ettiler; yani “Pisagor”u canlandırmaya çabaladılar. “Bilim’le büyük Sanat’ın paylaştığı ideal, genelleme yapmak” diye yazmışlardı. “Eğer Yunanlar Barbarları alt ettilerse,” diye akıl yürütmüşlerdi, bu, duyusal güzelliğin ardındaki entelektüel güzelliği aramaları sayesinde olmuştur.
Klasizmin iki yorumu, iki farklı yolla temsil edilir. İlki olan pürizm, modern, pürüzsüz bir görünüme sahiptir; bilimin ve genel kabul gören kuralların dilini konuşur, mesela orantının. Püristler, sanatçı-tasarımcının kendini sanayiye adaması gerektiğini; ondan endüstriyel imalata uygun ve klasik formlara bağlı kalan yaygın ürün tipleri yaratmasının beklendiğini söylerler. Öteki yol ise eskiye dönülmesinden, Eski Ustalar’dan yana tavır alır. Yeniden canlandırmak istediği neoklasik sanatın temalarını ve janrlarını yeniden dolaşıma sokar. Mesela Gino Severini gibi eski kübistler ya da Albert Gleizes gibi dönenler tarafından tercih edilmeye başlayan anne-ve-çocuk teması, ya da commedia del’arte geleneği gibi. Bu son eğilime örnek, Severini’nin 1920’lerin başında boyadığı, akademik klasisizmin en uç noktasında sert çizgilerden ve tertemiz yüzeylerden oluşan palyaçolardır.
Solda, Gino Severini, “düzene dönüş öncesinde”, “Mare=Ballerina”, 1914. Sağda, “düzene dönüş sonrasında”, “İki Palyaço”, 1922.
Hal Foster, Rosalind Krauss, Yve-Alain Bois ve Benjamin H. D. Buchloh, Art Since 1900: Modernism, Antimodernism, Postmodernism (Londra: Thames & Hudson, 2004) s. 165.