/ Dadanın 100. Yılı / Dada'nın Sokak Eylemleri

Richard Huelsenbeck "benim Berlin'e taşıdığım Dada, sanattan öte, hayata bağlanan bir felsefeydi" diyordu.[1] Gerçekten de Berlin'deki dadacılar sokakta süregiden devrimle öylesine kaynaştılar, Spartakistlerle öylesine özdeşleştiler ki, Raoul Hausmann'a göre Dada, bastırılan sosyalist devrimin mirasçısı oldu: "Meşum bir gün, Rosa Luxemburg'la Karl Liebknecht'in öldürüldükleri haberi yayıldı. Proleterler donakaldılar ve bu felç halinden bir türlü kurtulamadılar ... Böylesine affedilemez hunharlıklar karşısında bile gereğince tepki göstermeyi beceremeyen bir dünyada bizim Dada eylemlerini yoğunlaştırmamız gerekti."[2] Daha bir yıl önce, 1918'de, Huelsenbeck'in Almanya'daki ilk Dada manifestosu sanatsal mücadeleye odaklanmıştı. Ekspresyonizmi yerden yere vuruyordu. Hayat karşısında estetik bir tavır almayı reddeden dadacılar, yeni yöntemler kullanarak –bruitizm, simültane şiir, kolaj ve montaj– sanatsal bir başkaldırı öngörüyorlardı. Hausmann'la Huelsenbeck'in 1919'daki manifestosu, "Dadaizm Nedir ve Almanya'da Ne İstiyor?" ise bunun ötesine geçiyor, yarı şaka yarı ciddi, siyasal bir eylem programı içeriyordu. Manifesto, sosyalist davayı sahipleniyor ama dadacılığı da elden bırakmıyordu. İmzaların altında 'Kulüp Dada' değil, 'Dadaist Devrimci Merkez Konseyi' ibaresi vardı. 'Konsey' bir yandan ekspresyonistlerin kurdukları sanat konseylerini hatırlara getiriyordu, bir yandan da dadacıların, suarelerini düzenledikleri salonlardan sokaklara taşacak, gündelik hayata karışacak, siyaset alanına alaycı müdahaleleri içerecek eylemlerinin habercisiydi.

Bu yıllarda, dünyayı değiştirmeyi hedefleyen siyaset manifestolarıyla avangard sanat manifestolarından geçilmiyordu. Çoğu zaman sosyalist enternasyonallerle avangard sanat hareketleri iç içe geçiyordu. Bu arada sanat manifestoları birer performans gibi icra ediliyor ve adeta sanatın içine sızıyordu. Manifestoyla sanatı kaynaştıran eserlerin çoğu siyasal içerikliydi; içe dönük değil, atılgandı; suskun değil, çığlık çığlığaydı; bireysel değil kolektifti.[3] Dada söz konusu olduğunda, onu çağdaşı olan başka avangard hareketlerden ayıran, ortak bir programı, bir kurucu manifestosu olmamasıydı. Dada her manifestoyla adeta yeniden kuruluyordu; içeriği, yöntemleri her seferinde değişiyordu. Herhangi bir manifestosunun daha öncekilerle çelişmesi kimsenin umurunda değildi.[4] Devrimci hareketi ezen Weimar Cumhuriyeti'ne karşı açık bir tavır alan, hatta onu alaşağı etmeye kalkışan Berlin dadacıları, bir manifestoyla kendi cumhuriyetlerini kurmaya bile kalkıştılar. Sanatın kitle iletişim araçlarıyla ilişkisini dönüştürmede Dada'ya özgü stratejilerin gücünün farkına vardılar ve bu stratejileri siyaset alanına taşıdılar. "Dada kıyamet günü trampetlerini çalarak saldırıyı başlattı".[5] Manifestolara, kabare usulü performanslara ve kışkırtıcı sanat eserlerine ek olarak, ateşli konuşmalar, agresif şiirler, karikatürler, afişler, el ilanları, bildiriler, geleneksel medyaya sızdırdıkları kandırmaca haberler, kamusal alanda düzenledikleri ortalığı ayağa kaldıran eylemler, biri yasaklanınca hemen bir başkası devreye sokulan dergilerle isyankâr dadacılar geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı başardılar. Siyaset yaptılar. Hem birden çok düşmana saldırdılar hem de burjuva karşıtı bir hayat biçiminin rol modelleri olarak kendilerini ortaya attılar.[6] İzleyenleri sarsmayı, irkiltmeyi, gündelik hayattaki davranışlarını ve aidiyetlerini sorgulamalarını sağlamayı umuyorlardı.

 

 

Dadacı Eylemler  

Spartakist harekete katıldığı için bir süre tutuklu kalan, Alman Komünist Partisi'ne üye olduğu sıralarda Kulüp Dada'ya katılan George Grosz'un unvanı 'Propagandada' idi. Ekspresyonist çevreden ayrılınca, resmini giderek renkten ve ifadeden arındırmış, çizimde karar kılmıştı. Karikatürvari çizimleri ve kolajları, Berlin sokaklarında dilencileri, fahişeleri ve savaşta sakat kalanları, savaşı umursamadan keyfine bakmaya devam eden göbekli burjuvalarla ve savaş zenginleriyle karşı karşıya getiriyordu. 1918'de, Berlin'deki ilk suarenin hemen ertesindeki günlerde Grosz da Berlin sokaklarına çıktı. Başında sırıtan kurukafa maskı, dişlerinin arasında ağızlık ve kolunun altında bastonuyla kibar bir beyefendi edasıyla kentin en kalabalık alışveriş caddesi Kurfürstendamm'ı bir aşağı bir yukarı arşınladı.[7] Ölüm kılığında, hem Berlinlilere unutmaya çalıştıkları travmayı, savaşın vahşetindeki sorumluluklarını hatırlatıyor, hem de yürüyen reklam panolarına benziyordu. Yine aynı sıralarda Grosz dükkânların vitrinlerine, kafelerin masalarına, tepsilerine, hatta garsonların sırtlarına sloganlar yazılı çıkartmalar yapıştırdı: "Dada, Dada über alles", "Dada bugün, yarın ve daima", "Dadanın tekmesini yemek hoşunuza gider". Gizemli sloganlar öylesine dikkat çekti ki, bir günlük gazete başyazısını Dada tehdidine ayırdı.[8] Başka bir sefer, Dadacılar Herkesin Futbolu Kendine (Jedermann sein eigner Fussball) adlı dergilerinin ilk sayısını tanıtmak için üstü açık bir otobüs kiralayarak küçük bir bandoya askeri marşlar çaldırdılar; kendileri de yürüyerek otobüsün arkasına takıldılar. Berlin'in zengin ve fakir mahallelerinde dergiyi dağıttılar.[9] Zaten hemen sonrasında derginin satışı yasaklandı. Bütün bu eylemler bir yandan reklam kampanyalarının parodisiydi, bir yandan da Berlinlilerin gündelik hayatında tuhaf, beklenmedik durumlar yaratıyor, ortamla zıtlaşıp kimi zaman da saldırganlaşıyordu.

 

  

George Grosz, Gri Gün (1921) ve kendisi ölüm maskıyla Berlin sokaklarında.

 

Dadacı eylemlerde dinin ve siyasetin kibirli ve otoriter yapılarını, baskın hiyerarşilerini ve riyalarını teşhir etmeye girişenler, Raoul Hausmann'la, asıl Johannes Baader idi. Sıradışı bir zekası ve geniş bir ilgi alanı olan Hausmann yetenekli bir ressam ve heykeltıraştı. Baader ise mimardı; filozof, peygamber, yazar, sanatçı, dahi, ve en nihayet, soytarıydı. Savaş sırasında deliliğinin resmen tescil edilmesi işine yaramıştı çünkü bu sayede taşkın eylemlerinden dolayı sorumluluk taşıması beklenmez olmuştu. Zaten Nietzsche ve Hölderlin dolayısıyla o sıralarda Alman sanat çevrelerinde delilik yaratıcılığın kaynağı olarak yüceltiliyordu. Baader de Nietzsche'den çokça etkilenmişti. Üstelik ne zaman mali sıkıntıya düşse, oldukça konforlu sayılabilecek bir akıl hastanesine kapağı atmak işine geliyordu. Hausmann ve Baader 1906'te tanışmışlardı. O sırada Baader gerçekleşmesi olanaksız bir İnsanlık Anıtı projesi üzerinde çalışıyordu. 1500 metre yüksekliğindeki strüktürü 1000 yıl boyunca tüm insanlığın emek gücü inşa edecekti. Ütopik bir dünya toplumuna adanmış anıt besbelli Alman milliyetçiliğine meydan okuyan bir tasarıydı. 1914'de İsa'nın On Dört Mektubu'nu yayınladı. Baader, geleneksel anlamıyla Hıristiyanlığın çöktüğü varsayımına dayanarak, birey eksenli yeni bir dinsellik tasavvur ediyordu. Kamuya mal olmuş değişik kişilere hitaben yazdığı mektupların kimisini "İsa" diye imzalamıştı.[10]

Önce Hausmann, ardından Baader Dada'ya katıldılar. Baader'in unvanı 'Ulu Dada'ydı (Oberdada). Dada içinde başka kimselere pek benzemeyen dizginlenmemiş bir çılgınlığı temsil ediyordu. Sonradan Dada tarihlerinde hak ettiği yeri bulamaması, hem yaptığı eylemlerin pek iz bırakmadan silinip gitmesinden kaynaklanıyordu hem de Dada'nın Berlin'deki kurucusu Huelsenbeck'in ondan hiç hazzetmemesinden. Huelsenbeck'e göre "bir Baader efsanesi oluşmasına izin vermemek gerek"ti; fikirleri o derece fantastikti ki, Dada'yla alakası yoktu; onun eylemleri Dada'nın sanattan uzak bir "evrensel şaka" gibi görünmesine neden oluyordu.[11] Oysa Baader'in yaptığı, kitle iletişimini ustalıkla yönlendirerek sanatının konusu kılmaktı. Kendisine ilahi bir kişilik kurgulayarak, siyaset ve din alanlarında verili rolleri –İsa, Tanrı, Kayzer– temellük edip dönüştürerek ve kendi kendisinin reklamını yaparak gerçek olaylardan daha hakiki olduğunu iddia ettiği sahte gerçeklikler üretiyordu. Hausmann'a göre Baader "Dada için doğru adamdı."

 

   

Hausmann ve Baader, Çift Portre (1919) ve Baader'in, 1914'te yayınladığı kitaptan iki sayfa, fotoğraflar ve kupürlerden oluşan fotomontajı, İsa'nın On Dört Mektubu'nun Yazarı Evinde (1920).

 

Daha savaş sona ermeden Hausmann'la Baader sokak eylemlerine başlamışlardı. 1917'de İsa Ltd. Şirketi'ni (Christus GmbH) kurdular ve Berlin sokaklarında bir geçit töreni düzenlediler. Baader üstünde mor bir pelerinle, savaşa gitmeyi reddeden herkesin birer İsa olduğuna, dolayısıyla zaten savaşa katılamayacağına dair birer sertifika dağıttı.[12] Baader'in İncil'e üstün olduğunu iddia ettiği kendi 'kitabı' vardı: Dadacon, içi gazete kupürleri ve fotomontajlarla doluydu.[13]

1918 Temmuz'undaki eylemi Baader'e Ulu Dada unvanını kazandıracaktı. Baader bir Berlin gazetesine "Dünyaya Dair Sekiz Önerme" başlıklı bir metin gönderdi. "İnsanlar melektir ve cennette yaşar" diye başlayan bildiri, her insanın tanrısal olduğunu ve sihirli bir takım süreçler sonucunda kimyasal ve fiziksel dönüşüme uğradığını anlatıyordu. Ekte bir de Kulüp Dada imzalı mektup vardı; önermeleri dolayısıyla Baader'e beş dalda birden –kimya, fizik, edebiyat, tıp, barış– Nobel ödülü verilmesini talep ediyordu çünkü yazdığı kısa metin "bu kanlı topraklarda yeşerecek yeni dünya ağacının tohumunu taşıyordu".[14] Baader bir değil, birçok gazetede haber oldu; bir eleştirmen alaycı bir şekilde ondan Ulu Dada diye bahsedince, Baader hemen bu unvanı benimseyip kullanmaya başladı çünkü bu rütbe ona Alman siyasetine ve askeriyesine özgü hiyerarşileri alaya alma fırsatı veriyordu.

Birkaç ay sonra Hausmann ve Baader bir basın bülteniyle Dada Hareketi Merkez Komitesi adına Ulu Dada'yı genel seçimlerde Berlin Birinci Bölge adayı olarak ilan ettiler. Bu vesileyle Baader parlamentoya romantik filozof Schiller'in büyük boy bir portresini hediye etti; altında Weimar Cumhuriyeti'nin eninde sonunda yıkılacağı kehaneti yer alıyordu. Baader'in armağanı, küçümsediği siyaset erbabına bir tepkiydi çünkü bir süre önce Sosyal Demokrat Scheidemann'ın parlamentoda Schiller'i alıntılamaya cüret etmesine içerlemişti.[15] Ertesi gün Dada Merkez Komitesi Baader'in adaylığını geri çekip, dadacıların bağımsız bir seçim düzenleyeceklerini açıkladı. Derken, yeni hükümeti kuracak olan Scheidemann'a Kulüp Dada üyeliği önerdiklerini ve onun da kabul ettiğini beyan ettiler.[16]

 

 

Baader, Gutenberg Hatıra Levhası (1920). Hemen hemen tümüyle Baader'in eylemlerine dair haberlerin kupür fragmanlarından oluşan kolaj.

 

1918 Kasım'ında Baader çok ses getiren bir eylem gerçekleştirdi: Berlin Katedrali'ndeki bir ayini basarak "İsa umurunuzda bile değil" diye haykırdı, "savaş bu yüzden çıktı". Kilisenin savaşa destek vermesinden duyduğu tiksintiyi ifade ediyordu. Apar topar kiliseden dışarıya atılıp, kısa bir süre gözaltına alınınca, yine gazetelere haber oldu.

Kendisini bundan böyle Yeryüzünün Başkanı ilan eden Baader'le Hausmann 1 Nisan 1919'da Berlin-Nikolassee Dada Cumhuriyeti'ni kurmaya karar verdiler. Nikolassee, kentin varlıklı kesimlerinin oturduğu gözde bir semtti. Telefon rehberinden buldukları semt sakinlerinin isimleriyle bir darbe düzenleyerek, Berlin Belediye Başkanı'ndan yönetimi kendilerine bırakmasını talep ettiler. Yoksa Belediye'yi işgal edeceklerdi. Panik yaratmak için itfaiyeye art arda yangın ihbarları yapmayı planladılar.[17] Daktilodan başka bir şey kullanmadan, kan dökmeden, şiddete başvurmadan da bir cumhuriyet kurulabileceğini göstermek istiyorlardı. Belirtilen gün, belediye başkanı kimi kaynaklara göre 200, kimilerine göre ise 2000 asker çağırarak mahalleyi iki dadacıya karşı korudu.[18] Aynı gün Kulüp Dada imzalı bir basın bülteni Baader'in kalp krizi geçirerek öldüğünü duyurdu. Ertesi gün Baader yeniden dirildiğini ilan etti ve o günle başlayan yeni bir takvim kullanmaya başladı.

 

  

Baader'in parlamentoda attığı el ilanı.

 

Haziran'da Baader en çok bilinen eylemini gerçekleştirerek bu kez Weimar parlamentosunu bastı. Basın locasından parlamenterlerin üzerine "Yeşil Ceset" başlıklı el ilanını savurdu ve "Dada adlı beyaz atın eyeri üzerinde", kendi başkanlığını duyurdu: "Dadaistler Weimar'a Karşı".[19] Baader, "düzen, özgürlük ve ekmek" vaat ediyordu.[20]

*

Berlin'deki dadacıların icat edilmiş kişiler, sahte ritüeller, alaycı eylemlerle sürdürdükleri saçmalık siyaseti, var olan düşünce, davranış ve inanç kalıplarını, siyaset yapma biçimlerini alaşağı ediyordu. Egemen siyaset normlarına, değerlerine ve diline meydan okuyordu. Bahtin'in kullandığı anlamıyla, yerleşik hiyerarşileri ve hegemonik pratikleri askıya alan özgürleştirici bir karnaval ortamı yaratıyordu. Hiçbir siyasal hareket Dada'nın bu yıllarda Berlin'deki başkaldırısına benzer kolektif eylemlere girişmemişti. Denebilir ki, sonraki yıllarda siyasetle sanatı kaynaştıran avangard direniş hareketleri için Berlin dadacılarının eylemleri belirleyici olmuştur. (NAA)

    

 

  

  

Raoul Hausmann & Richard Huelsenbeck

Dadaizm Nedir ve Almanya'da Ne İstiyor?

1919

 

 

1. Dadaizmin talebi:

            1) Tüm yaratıcı ve entelektüel erkeklerin ve kadınların, radikal komünizm temelinde enternasyonal bir devrimci birlik kurmaları;

            2) Her alandaki faaliyetlerin kapsamlı olarak mekanizasyonu yoluyla, aşamalı olarak işsizliğe geçilmesi. Ancak işsizlik sayesinde bireyin hayatın hakikatine ermesi ve en sonunda deneyime alışması mümkün olur;

            3) Her türlü mülkün acilen kamusallaştırılması (toplumsallaştırma) ve herkesin geçiminin müşterek olarak sağlanması; ayrıca, toplumun tümüne ait olacak ve insanı özgürlük haline hazırlayacak ışık kentlerinin ve bahçelerin inşası.

2. Merkez Konseyi'nin talebi:

            a) Tüm yaratıcı ve entelektüel erkekler ve kadınlar için her gün Berlin'de, Potsdamer Platz 'da yemek çıkması;

            b) Tüm papazların ve öğretmenlerin zorunlu olarak dadaist inanç ilkelerine bağlanması;

            c) "Tinin işçileri" diye anılanların (Hiller, Adler) her yönelimine karşı, onların gizli burjuvacılıklarına karşı, ekspresyonizme karşı, Sturm grubunun desteklediği post-klasik eğitime karşı alabildiğine acımasız mücadele;

            d) Vakit geçirilmeksizin bir devlet sanat merkezi kurulması, yeni sanatta mülkiyet kavramının bertaraf edilmesi (ekspresyonizm); tüm insanlığı özgürlüğe kavuşturan, süper bireysel hareket dadaizmde mülkiyet kavramı tamamen yok edilmiştir;

            e) Simültane şiirin bir komünist devlet duası olarak takdimi;

            f) Bruitizm, simültane ve dadaist şiir gösterileri için kiliselere el koyulması;

            g) 50,000'den fazla nüfusu olan her kentte hayatın yeniden düzenlenmesi için bir dadaist danışma konseyi oluşturulması;

            h) Proletaryanın aydınlatılması için 150 sirk vasıtasıyla hemen bir dadaist propaganda kampanyası düzenlenmesi;

            i) Tüm yasaların ve kararnamelerin onay için dadaist merkez konseyine sunulması;

            j) Hemen bir dadaist cinsellik merkezi kurularak, tüm cinsel ilişkilerin enternasyonal dadizmin görüşlerine uygun olarak düzenlenmesi.

 

Dadaist Devrimci Merkez Konseyi

Alman Grubu: Hausmann, Huelsenbeck,

Büro: Charlottenburg, Kantstrasse 118.

Üyelik başvuruları büroda kabul edilir.[21]

 

Çeviri: Nur Altınyıldız Artun

 

 



[1] Richard Huelsenbeck, Memoirs of a Dada Drummer, der. Hans J. Kleinschmidt, çev. Joachim Neugroschel (New York: Viking Press, 1974) s. 63.

[2] Hausmann'ın 1970'te yazdığı Am Anfang war Dada (Başlangıçta Dada Vardı) başlıklı kitabından aktaran Dietmar Elger & Uta Grosenick, "'Before Dada was there, there was Dada'", Dadaism içinde, der. Dietmar Elger & Uta Grosenick (Köln: Taschen, 2009) s. 16.

[3] Martin Puchner, Poetry of the Revolution, Marx, Manifestoes and the Avant-Gardes (Princeton & Oxford: Princeton University Press, 2006) s. 4-6.

[4] A.g.e., s. 157-159.

[5] Hans Richter, Dada 1916-1966, Bir Sanat ve Anti-Sanat Hareketi, çev. Mustafa Tüzel (İstanbul: Birey Yayınları, 1993) s. 36.

[6] Matthew Biro, The Dada Cyborg: Visions of the New Human in Weimar Berlin (Minneapolis & Londra: University of Minnesota Press, 2009) s. 27.

[7] A.g.e., s. 55.

[8] George Grosz, "Dadaism", Dadas on Art: Tzara, Arp, Duchamp and Others içinde, der. Lucy R. Lippard (Mineola: Dover Publications, 1971) s. 88.

[9] Matthew Biro, The Dada Cyborg, s. 56.

[10] A.g.e., s. 59.

[11] Richard Huelsenbeck, Memoirs of a Dada Drummer, s. 67.

[12] Stephen C. Foster, "The Mortality of Roles: Johannes Baader and Spiritual Materialism", Dada Culture: Critical Texts on the Avant-garde içinde, der. Dafydd Jones (Amsterdam: Rodopi, 2006) s. 188.

[13] George Grosz, "Dadaism", s. 87.

[14] Matthew Biro, The Dada Cyborg, s. 61.

[15] A.g.e., s. 63 ve Sophia A. Rosenfeld, Common Sense (Cambridge & Londra: Harvard University Press, 2011) s. 243.

[16] Matthew Biro, The Dada Cyborg, s. 62.

[17] A.g.e., s. 63.

[18] A.g.e., s. 62 ve Sophia A. Rosenfeld, Common Sense, s. 243.

[19]  Peter Brooker ve diğerleri (der.),The Oxford Critical and Cultural History of Modernist Magazines, cilt 3: Europe 1880-1940 (Oxford: Oxford University Press, 2013) s. 815.

[20] Matthew Biro, The Dada Cyborg, s. 63.

[21] "What is Dadaism and What Does It Want in Germany", The Dada Painters and Poets: An Anthology içinde, der. Robert Motherwell (New York: Wittenborn, Schultz, 1951) s. 41.

Dada'nın 100. Yılı