Zürih’te dinmeye yüz tutması üzerine Tristan Tzara Dada’yı enternasyonal bir hareket olarak örgütlemeye girişti ve Paris’e taşıdı. Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren mütarekenin hemen ardından yayınlanan Dada dergisinin Aralık 1918 tarihli üçüncü sayısı bu yolda bir dönüm noktasıydı. Çünkü Tzara, Dada’yı yayma stratejisinin aracı olarak derginin gücünü fark etmişti. Dada dönemin öteki dergilerinden farklıydı; sadece Dada grubunun kendi etkinliklerini duyurmanın ötesine geçiyordu. Ekspresyonizm, kübizm ve fütürizm de Dada dergisinde temsil ediliyordu. Dada kapsayıcıydı. Çokulusluydu; çokdilliydi. Sanatsal ve ulusal sınırları aşıyor, iletişim kanalları açıyordu. Ama tıpkı anlamsız ‘dada’ sözcüğü gibi, kendisi muğlaktı. Bu üçüncü sayıda yayınlanan manifestosunda, ya da daha doğru bir tabirle, anti-manifestosunda Tzara “Dada’nın hiçbir anlamı yoktur” diye ilan etmişti.
Derginin geleneksel sayılabilecek formatı da bu sayıyla değişmiş, imajları, şiirleri, yazıları, ilanları harmanlayan karmakarışık sayfa düzeni ve çarpıcı tipografisiyle kendisi adeta bir dadacı kolaj, bir sanat eseri haline gelmişti. Özellikle Paris’te okunmasını sağlamak için Tzara bu sayının iki farklı versiyonunu hazırladı. Fransa’ya gönderdiği nüshalardan Almanların katkılarını çıkarıp, yerlerine Guillaume Apollinaire, Pierre Reverdy ve Pierre Albert-Birot’nun şiirlerini koydu.[1] Taktiği gayet başarılı oldu. Dada’nın isyankâr çağrısı Paris’in sanat ve edebiyat çevrelerinde karşılık buldu. Bundan böyle Dada’ya Fransız şairlerin katkısı eksik olmadığı gibi, Paris’te yayınlanmaya başlanan Littérature dergisi de Dada’yı tanıtmaya girişti. Tzara’nın Paris avangardıyla flörtü 1919 boyunca bu iki dergi üzerinden yürüdü. Breton ve Tzara bir yıl boyunca yazışıp durdular. Breton Tzara’ya kendini şöyle tanıtmıştı: “22 yaşındayım. Rimbaud, Lautréamont, ve Jarry’nin dehasına inancım tam; Guillaume Apollinaire’e sonsuz hayranlığım var; Reverdy’ye derin bir şefkat duyuyorum. En sevdiğim ressamlar Ingres ve Derain; De Chirico’nun sanatına son derece duyarlıyım.” Sonra ekledi: “Göründüğüm kadar naif değilim.”[2] Tzara, Breton’a cevabında “anlaşılan sizin için bilmek önemli, ben de 27 yaşındayım" demişti. Halbuki her ikisi de 1896 doğumluydu ama Tzara büyüklük taslıyordu.[3] 17 Ocak 1920’de nihayet Paris’e taşındığında, Littérature çevresinde biraraya gelen şairler ve yazarlar Tzara’yı ve Dada’yı kucaklamaya hazırdı.
André Breton, René Hilsum, Louis Aragon ve Paul Éluard ellerinde Dada dergisinin üçüncü sayısıyla.
Littérature
André Breton ve Louis Aragon 1917’de Birinci Dünya Savaşı sırasında tanışmışlardı. İkisi de tıp öğrencisiydi ve edebiyata düşkündü. Savaşta bir süre aynı askerî hastanede hizmetli olarak görev yapmışlardı. Ertesi yıl savaş sona erince şair Philippe Soupault ile birlikte Littérature başlıklı bir dergi çıkarmaya başladılar. Dergiye ismini Paul Valéry vermişti; ciddi edebiyattan ziyade, 'edebiyat yapmak, boş konuşmak' anlamında. Kübizmin, fütürizmin ve Ballets Russes’un Paris’te uyandırdığı heyecan savaşla birlikte dinmişti. 1919 Mart’ından 1921 Ağustos’una kadar yayınlanan yirmi sayısıyla Littérature, Dada’yı Paris’e sıçratacak ve ilerde sürrealizmin çekirdeğini oluşturacak grubu biraraya getirecekti. Zaten savaşın sona ermesiyle birçok şair, yazar ve sanatçı Paris’e sökün ediyordu. Littérature’ün yayınlanmaya başlamasıyla Francis Picabia’nın Paris’e yerleşmesi aynı sıralara denk geldi. Onu Marcel Duchamp, Hans Arp, Max Ernst, Walter Serner ve Tristan Tzara izlediler.
Dergi bir yandan André Gide, Paul Valéry gibi Fransız edebiyatının önde gelen avangard yazarlarına yer veriyordu, bir yandan da edebiyat karşıtlarına. Editörlerin gözdeleri ise Rimbaud, Jarry, Apollinaire ve Lautréamont’du.[4] Ama asıl Jacques Vaché’nin nihilizmine yakalanmışlardı. Breton onu 1916’da yaralı olarak getirildiği hastanede tanımıştı. İkisinin ortak noktası Alfred Jarry’ye olan hayranlıklarıydı; o kadar ki, Vaché kimi zaman Jarry’nin anti-kahramanı Übü’nün kisvesine bürünüyordu.[5] 1919’un ilk günlerinde aşırı dozda afyon kullanarak yirmi üç yaşında ölen Vaché’nin ardından Breton, onun yazdığı “savaş mektupları”nı Littérature’ün art arda üç sayısında yayınladı. Sanata, edebiyata ve hayata karşı takındığı umursamaz tavır, hatta dile getirdiği nefret, savaş travmasını atlatmaya çalışan Littérature takımına gayet yakın geliyordu. Breton’a yazdığı mektupların ikisinde sanata değinmişti:
Tabii ki SANAT diye bir şey yok – Öyleyse onun üzerine şarkılar söylemek anlamsız – her neyse! Sanat yapıyoruz – çünkü öyle ve tersi geçerli değil – Pekâlâ – sen bu konuda ne yapacaksın?
Demek ki ne SANAT’ı seviyoruz ne de sanatçıları (kahrolsun Apollinaire!)
[…]
Edebiyat kalabalığından kesinlikle çok uzaktayım – korkarım Rimbaud’dan bile, sevgili dostum – SANAT AHMAKLIKTIR – hemen hemen hiçbir şey ahmakça değil – sanat matrak olmalı ve biraz da usandırıcı – hepsi bu –[6]
Breton, Vaché’nin ölümü üzerine kaleme aldığı dokunaklı yazıda onun sanat eserini hor görmesinden bahsettikten sonra ilginç bir şekilde sözü Tzara’ya getiriyor, Dada’nın sanat karşıtlığıyla Vaché’ninki arasında bir nevi bağ kuruyordu:
Jacques Vaché’nin hiçbir şey yaratmamış olduğunu kabullenmekten kaçınıyoruz diye bize serzenişte bulunuyorlar. O, sanat eserini hep bir kenara itti – ölümden sonra bile ruhu zapt eden pranga. Zürih’te Tristan Tzara’nın gayet kararlı bir biçimde yayınladığı bildirilerle tam da aynı sıralarda, Jacques Vaché ondan tümüyle bağımsız olarak Tzara’nın temel tezini doğruluyordu: felsefe, hayata Tanrı Fikri açısından mı, yoksa başka fenomenler açısından mı bakmamız gerektiği sorusundan ibarettir. Baktığımız her şey yanlış. Bitmiş bir ürünün doğası, tatlı niyetine pastayla kiraz arasında yapılan tercihten daha önemli değil diye düşünüyorum. [7]
Aynı sıralarda Tzara Şöyle diyordu: “yeni bir dünyanın doğması uğruna sanat uykuya dalıyor / ‘SANAT’ –bir papağan sözcüğü– yerini DADA’ya bırakıyor.”[8]
Tzara, Dada ve Littérature
Dada’yı yayma konusunda Tzara’yı destekleyen, Paris, New York ve Barcelona'daki avangard çevrelerle bağlantılar kuran Francis Picabia olmuştu. Zaten Tzara Paris’e ulaştığında doğruca onun evine gitti, Dada’nın son üç sayısını burada hazırladı. Dada’nın Paris’teki yayıncısı Au Sans Pareil aynı zamanda kitapçı ve sanat galerisiydi ve dadacıların Paris’teki buluşma yeri olacaktı.
Littérature her ne kadar yenilikçi bir dergi olarak düşünülmüş olsa da, ilk sayıları sıradan bir edebiyat dergisi formatında ve içeriğindeydi. Ancak 1920’de Dada’nın Paris’i fethetmesiyle birlikte editörleri Dada’nın en etkin üyelerine, Littérature de bir Dada dergisine dönüştü. Tutucu sarı kapak yerli yerinde kaldı ama içeriği giderek alışılmışın dışına çıktı; Littérature başlığı alaycı bir şaka haline geldi. 1920 Mayıs’ında yayınlanan on üçüncü sayı ise tümüyle Dada’ya, Paris’teki gösterilerde okunan manifestolara ayrılmıştı. [NAA]
Dada Üzerine
R. L.
1919
İdeal, ideal, ideal,
Bilgi, bilgi, bilgi,
Bumbum, bumbum, bumbum,
diye bağırır Tzara dada manifestosunda. Bourdelle bumbumu için dans eder –ve bu konuda haklıdır– fakat bizi de bumbumu için dans ettirmek ister ve burada çok yanılır. Dada’nın özgürlükten başka anlamı yoktur; sistemlerden özgürlük, sanatçının bağımsızlığı, beynin bölündüğü kompartmanların lağvedilmesi: felsefe, psikanaliz, diyalektik, mantık, bilim. Dada “sağlam, özlü ve hiçbir zaman anlaşılmayacak yapıtlar” talep eder. Tzara’nın manifestosu ‘aç kitlelere’ erişemeyen fakat sahip oldukları enerji sayesinde var olmayı sürdüren eserler arasında yerini alacaktır.
Dada dergisinin Aralık 1918 tarihli üçüncü sayısında yayınlanan Tristan Tzara’nın “Dada Manifestosu” üzerine Littérature dergisinin Mart 1919 tarihli ilk sayısında çıkan bu kısa değerlendirmeyi Raymonde Linossier kaleme almıştı. İngilizce çevirisi Ian Monk, The Dada Reader, A Critical Anthology içinde, der. Dawn Ades (Chicago: University of Chicago Press, 2006) s. 166.
[2] Matthew S. Witkovsky, “Dada Breton”, October, içinde, der. Leah Dickerman, Dada özel sayısı, 105 (Yaz 2003) s. 128.
[4] Dawn Ades, “Littérature”, The Dada Reader, A Critical Anthology içinde, der. Dawn Ades (Chicago: University of Chicago Press, 2006) s. 162.
[5] Paul Lenti, “Is Suicide ‘Umorous?”, 4 Dada Suicides içinde (Londra: Atlas Press, 2005) s. 183.
[6] “War Letters”, a.g.e., s. 205. İlk mektubun tarihi 18/8/1917, ikincinin 9/5/1918.
[8] Aktaran Emily Hage, "The Magazine as Strategy: Tristan Tzara's Dada and the Seminal Role of Dada Art Journals in the Dada Movement", The Journal of Modern Periodical Studies, cilt. 2, sayı 1 (2011) s. 42.