/ Dadanın 100. Yılı / Dada Manifesto

26/2/2016 / skopbülten

Dada Suare, Tzara için, adıyla sanıyla kendi liderliğinde bir hareketin başlangıcı gibi görünürken; Ball için, beş ay önce Cabaret Voltaire ile başlayan kolektif bir deneyin sonuydu. “Waag Salonu’ndaki kamuya açık ilk Dada suaresinde okuduğum manifesto, arkadaşlarımdan pek de gizlemediğim bir kopuştu. Onlar da zaten bunu hissetmişti. Görülmüş şey mi ki, temelleri yeni atılmış bir davanın ilk manifestosu, onu destekleyenlerin yüzüne karşı o davayı çürütsün? Halbuki olan buydu. Bir şeyler sona erdiğinde artık orada daha fazla zaman geçiremem. Ben böyleyim; zaten başka türlüsü için ne kadar çabalasam işe yaramazdı.” [1] Kendisinin de burada belirttiği gibi, Ball'un  birinci Dada suaresinde okuduğu manifesto, daha sonraki onlarca manifestoda ifade bulacak hareketin ilk bildirisi sayılıyor. Aynı zamanda bu metin, Dada'nın geleceğini belirleyecek, bünyesindeki ilk yarılmanın da belgesi.

 

Hugo Ball, 1916.

 

Ball, arkadaşlarıyla arası soğuyunca, Dada Suare'den sonra Zürih'ten ayrılarak, İsviçre'nin küçük bir köyü olan Vira-Magadino'ya yerleşti. Bir süre sonra Ball'u destekleyen Huelsenbeck de Zürih'ten Berlin'e dönerek Dada’yı burada yaymaya girişti. Berlin'deki Dada, Huelsenbeck'in "Dadaizm Nedir ve Almanya'da Ne İstemektedir?" manifestosunda anlattığı gibi, Zürih'tekinden bambaşka bir hareketti. Zaten daha Zürih'ten ayrılmadan önce, Ball'a "her zaman bu tür sanata büyük ölçüde karşı oldum"[2] diye yazacaktı. (AA)

 

Hugo Ball

Dada Manifesto

14 Temmuz 1916

Dada sanatta yeni bir eğilim. Bu şuradan belli, şimdiye kadar hiç kimse onun hakkında bir şey bilmiyordu ve yarın Zürih’te herkes onu konuşuyor olacak. Dada sözlükten çıktı. Son derece basit. Fransızca’da "oyuncak at" demek. Almanca’da “hoşçakal” , “beni rahat bırak”, “yakında görüşürüz” demek. Romence’de "evet, tabii, haklısınız, işte bu kadar; tabii ki, evet, kesinlikle, doğru". Böyle devam edip gider.

Enternasyonal bir sözcük. Sadece bir sözcük ve o sözcük bir hareket. Anlaması gayet kolay. Son derece kolay. Ondan bir sanat eğilimini çıkarmak bela aramak anlamına gelir. Dada psikoloji, dada Almanya ile birlikte hazımsızlık ve ani sis nöbeti, dada edebiyat, dada burjuvazi, ve sizler, hiçbir zaman sözcükleri yazmadan hep  sözcüklerle yazan, hep lafı dolandıran onurlu şairler. Dada sonu olmayan dünya savaşı, dada başı olmayan devrim, dada siz dostlar ve aynı zamanda şairler, saygıdeğer beyefendiler, üreticiler ve evangelistler. Dada Tzara, dada Huelsenbeck, dada mada dada mada dada mhm dada dera dada dada Hue dada Tza.

İnsan sonsuz cennete nasıl ulaşır? Dada diyerek. İnsan üne nasıl kavuşur? Dada diyerek. Asil bir hareketle ve ince bir nezaketle. Delirene kadar. Bilincini kaybedene kadar. İnsan gazeteciliği anıştıran her şeyden, solucanlardan, iyi ve doğru olan, bağnaz, ahlakçı, avrupalılaşmış, cesareti kırılmış olan her şeyden nasıl kurtulur? Dada diyerek. Dada dünyanın ruhu, dada rehinci dükkânı. Dada dünyanın en iyi zambak-sütü sabunu. Dada Bay Rubiner, dada Bay Korrodi. Dada Bay Anastasius Lilienstein.[3]

Açıkçası: İsviçrelilerin konukseverliği, içtenlikle kıymeti bilinmesi gereken bir şey. Ve estetik söz konusu olduğunda anahtar olan nitelik.

Dahası yok, geleneksel anlamda dili bir kenara koyarak şiirler okuyacağım ve bu işi bitireceğim. Dada Johann Fuchsgang Goethe. Dada Stendhal. Dada Dalai Lama, Buda, İncil ve Nietzsche. Dada mada. Dada mhm dada da. İşin başı bağlantılarda ve onları birazcık gevşetmekte. Başkalarının icat ettiği sözcükleri istemiyorum. Tüm sözcükler başkalarının icadı. Ben kendi malımı istiyorum, kendi ritmimi ve sesli harflerimi ve de sessiz harflerimi, hepsi ritme uyacak ve kendimin olacak. Eğer bir nabız atışı yedi yarda uzunluğundaysa, ben onu ifade eden sözcüğün de yedi yarda uzunluğunda olmasını istiyorum. Bay Schulz’un sözcükleri sadece iki buçuk santimetre uzunluğunda.

Dilin nasıl eklemlenmiş olduğunu ortaya koymak işe yarar. Ben bırakıyorum seslileri aylak aylak dolaşsınlar. Bırakıyorum seslileri, basbayağı olagelsinler, tıpkı bir kedinin miyavlaması gibi... Sözcükler belirir, sözcüklerin omuzları, bacakları, kolları, sözcüklerin elleri. Au, oi, uh. İnsan çok fazla sözcük ortaya salmamalı. Bu lanet olası dile, sanki borsacıların para tutmaktan aşınmış elleriyle bulaştırılmış gibi yapışan bütün pislikleri temizlemeye bir şiir dizesi yeter. Sözcüğü başladığı ve bittiği yerde istiyorum. Dada sözcüklerin kalbidir.

Her şeyin kendi sözcüğü var ama sözcük kendi başına bir şey haline geldi. Niye onu bulmayayım? Bir ağaca niye Pluplusch denmesin, ve yağmur yağdığında onun adı niye Pluplubasch olmasın? Sözcük sözcük sözcük, sizin etki alanınızın, tutuculuğunuzun dışında, bu gülünesi iktidarsızlık, sizin hayret verici kendinizi beğenmişliğinizin, ayan beyan ortadaki kısıtlılığınızın olanca papağanlığının dışında. Sözcük, beyler, birinci derecede öneme sahip bir kamusal sorundur.[4]

Çeviriler: Nur Altınyıldız Artun



[1] Hugo Ball, Flight Out of Time: A Dada Diary, der. John Elderfield, çev. Ann Raimes (New York: Viking Press, 1974) s. 73.

[2] John Elderfeld, “Introduction”, a.g.e. içinde s. xxix.

[3] Ball’un müsveddelerine bakınca, buraya önce Marinetti’nin de adını koyduğu, sonra metni gözden geçirirken çıkardığı anlaşılıyor – e.n.

[4] Hugo Ball, a.g.e., s. 219-221.

Dada'nın 100. Yılı