Dadacıların Berlin'de çıkardıkları dergi Der Dada hem grubun siyasal ve estetik görüşlerini yansıtıyordu ve hem de tipografi ve kolajla yaptıkları deneyleri. Dergide sözcükler satır düzenine ya da sayfa yönüne sadık kalmadan, çarpıcı bir biçimde kâğıt üzerine dağılıyordu. Yalnızca üç sayı yayınlanan derginin Haziran ve Aralık 1919'da çıkan ilk iki sayısının editörü Raoul Hausmann'dı; üçüncü sayının derlenmesine George Grosz ve John Heartfield de katıldı. Dergideki yazılardan bazıları 'Dadaizm Merkez Bürosu' ya da 'Dada Kulüp' imzalıydı ve reklamcılığa özgü propaganda dilini ödünç alıp kullanıyordu: mesela "Dada'ya Yatırım Yapın!":
ebediyen faiz ödeyen yegâne tasarruf bankası dada.
Çinlilerin tao'su var, Hintlilerin ise brahma'sı.
dada tao'dan ve brahma'dan daha fazlası, dada gelirinizi ikiye katlar.
dada gizli bir karaborsa ve paranızı değer kaybından ve beslenme bozukluğundan korur. dada ebedi hayat için savaş tahvili. dada ölmekte olanlar için avuntu. dada her yurttaşın vasiyetinde yer almalı. dadayı ne diye açığa vurayım? dada devlet adamlarının kıçlarında ne kadar etkiliyse, maymunların küçük beyinlerinde ve büyük beyinlerinde de o kadar etkili. Parasını dada tasarruf bankasına yatıranın hacizden yana korkusu olmasın çünkü dadaya dokunan herkes dada-tabu [...][1]
Ya da, "Dada'ya Katılın":
Şimdiye kadar Dada yeni üye almaya direndi. Fakat zamanımızın kent hayatına özgü gerilimleri hesaba katarsak, hareketimizin ortaya çıkmasına neden olan vahim durumu görmezden gelmemiz mümkün değil. Kararsızları cesaretlendirmek, zayıfları desteklemek için dadaist cemiyetin bağrını açmak önümüzde bir zorunluluk olarak belirdi [...] üyelik kartıyla tüm dadaist yayınlarda yüzde 10, 20, 50 indirim; halka açık olmayan tüm kulüp etkinliklerinde yüzde 10, 20, 50 indirim; kulüp salonlarına giriş; Dada Grafoloji Enstitüsü'nü, Dada İlaç Dairesi'ni, Dada Detektiflik Enstitüsü'nü, Reklam Dairesi'ni, Kadın ve Erkek Mahrem Sağlık Merkez Bürosu'nu, Dada Çocuklar ve Anne-Babalar ve Anne-Baba Olmaya Niyetlenenlerin için Psikoterapi Niteliğinde Hayat İlişkilerini Yenileme Okulu'nu avantajlı koşullarda kullanma hakkı [...][2]
Der Dada'nın birinci ve ikinci sayıları. İkinci sayının kapağında Hausmann'ın kendi yazılarının kupürlerinden oluşan bir kolajı vardı ve bir nevi otoportreydi.
"Dada ne? Bir sanat? Bir felsefe? Bir siyaset? Bir yangın sigortası? Ya da devlet dini? Dada gerçek enerji mi? Yoksa hiçbir şey, yani her şey mi?", Der Dada'nın ikinci sayısından bir sayfa, üstte George Grosz'un çizimi. Sağda yine Grosz, Savaş Sonrası İdil, 1919. Ekspresyonistlerden kendisini ayırmak için Grosz ifade yüklü resimden ve renkten vazgeçmiş ve çizime yönelmişti. Karikatür benzeri çizimlerinde savaş kurbanlarıyla savaştan nemalananları yan yana getiriyordu.
Der Dada'nın ikinci sayısında Hausmann'ın "Kültür Yoksunu Alman Rahatsız" başlıklı yazısı yayınlandı. Yazı, Almanya'da sanata ve siyasete dair polemiklerde sık sık gündeme gelen bir kavrama değiniyordu: "Philister" ya da "Spiesser". Sözlük anlamı "kültür ve sanat düşmanı ya da kültürden ve sanattan bihaber kimse". 10. yüzyılda sur duvarları içinde kapalı yaşayan kentliler için kullanılan bu kavram, giderek dar kafalı, her türlü değişime dirençli, kültürsüz kişileri kasteder oldu. Küçük burjuva ahlakçılığını ve konformizmini yerenlerin hedefinde onlar vardı; Alman romantikleri onları gündelik hayatın gailesine takılıp kaldıkları için küçümsediler; Marx ve Engels bir türlü siyasallaşamayan ve özgürleşemeyen, ilerlemeye engel bir sınıfın mensupları olarak gördüler.[3] Hausmann bu kavramı alıp kültürsüzleri değil, tam zıddı, genel olarak entelektüelleri, özel olarak ekspresyonistleri kastederek kullandı. Hausmann'a göre ekspresyonistlerin aşkın sanat tasavvuru, burjuva servet ve mülkiyet ilişkilerine estetik bir kılıf vazifesi görüyor, gerçekleri örtmeye yarıyordu. Asıl yerilmesi gereken, sanattan anlamayan ya da hazzetmeyen kültürsüzler değil, sanatın gücünü istismar eden kültür ve sanat düşkünleriydi.
Raoul Hausmann
Kültür Yoksunu Almanlar Rahatsız
Aralık 1919
Neden? Kültür yoksunu Alman kim oluyor da Dada'dan rahatsız? Kültür yoksunu olan, Alman şairi, Alman entelektüeli. Mükemmelmiş gibi görünen ama aşırı duygusallığa bulanmış ruhu, güneşin onu alaya alan ışınları altında kavrulmaya bırakıldığı için öfkeden kuduruyor. Beyninin tam ortasından –onun beyni tam da oturduğu yerde– vurulduğu için hiddetli. Artık üzerine oturacağı bir şey kalmadı! Yok, hayır, boşuna bize saldırmayın beyler, biz zaten kendi kendimizin hasmıyız ve kendi kendimizin canına okumayı sizden daha iyi beceririz. Bilin ki sizin nasıl tepki göstereceğiniz umurumuzda değil. Bizim kumaşımız sizinkinden farklı. Var gücünüzle kendi tinsel meselelerinizin davulunu çalın, kendi göbeklerinize öyle vurun ki, Tanrı duyup insafa gelsin. Biz o eski davulu çoktan bir kenara attık. Çalıyoruz, oynuyoruz, cıyaklıyoruz, küfrediyoruz ve ironiye gülüp geçiyoruz: Dada! Çünkü biz – Anti-dadaistleriz!
Buyrun bakalım! Ezilen kemiklerinizi kollayın, paramparça olan kaslarınızı onarın. Hepsi boşunaydı! Canımız kutlama yapmak istiyor çünkü bizi duvarın önüne dizmeyi beceremediniz. Bağırsaklarınızın içindekileri dökmenizi istiyoruz ki sizin o pek namlı değerlerinizin hesabını görelim.
Duygusal hayatiyet sulandırılıp, estetik soyutlamalara ve ahlaki maskaralıklara dönüştürüldüğünden beri, Avrupa denilen çorba çanağının içinden Alman vatanseverine özgü ekspresyonizm çıktı. Coşkunun dozu kaçınca, Fransızların, Rusların ve İtalyanların başlattığı doğru düzgün bir hareketten, kârlı bir küçük savaş işletmesi peydahlandı. Bildiğimiz eski hikaye: Almanya'da fevkalade ehil bir işletme temelinde icra edilen saf şiir, resim ve müzik. Fakat Doğu Prusyalı aristokratlardan kabul görecek kadar ileri giden bu sahte-teozofik Alman kahve dedikodusu bizi ilgilendirmiyor. Tıpkı, şu çevirdiği dolapları içi boş bir budizm kılıfına sokma ihtiyacı duyan, tipik kültür yoksunu Alman Bay Walden'ın entrikalarının ilgilendirmediği gibi.[4] İş dehasına şapka çıkarırız ama estetiğini ve sanatsal Prusyalılığını geldikleri yere geri göndermeli, yani dalavereci avukatlık bürosuna. Eğer Walden'la onun yazarlar ekolünde devrimciliğin zerresi olsa, önce şunu anlamaları gerekirdi: sanat, burjuva mülkiyet fikirlerini estetik olarak ahenkli kılmak değildir.
Ah, Kültür Yoksunu Beyefendilerim, sanat tehlikede mi diyorsunuz? Bilmiyor musunuz, sanat, üzerinde giysileri olmayan güzel bir dişi formu. Yatağa götürülmeyi bekler, olmadı, kendisi birini baştan çıkarmayı ister. Yok, Beyefendiler, sanat tehlikede değil çünkü sanat artık yok! Öldü. O her şeyin gelişmiş haliydi. Sebastian Müller'in yumrularla kaplı burnunu ve domuzunkine benzeyen dudaklarını bile güzelliklerle örtüyordu. Hayata dair güneşli, neşeli bir bakıştan uzak, ne de güzel bir görüntüydü. Şimdi bizi yüceltecek hiç bir şey kalmadı, hiç bir şey! Sevgili şairlerim, cinsel romantizmi bir kenara bırakın –artık öyle hissetmiyoruz– siz en iyisi sevimli dövmeli göbeklerinizi açın, ağzınızdan sözcükler tükürün, geometriyi renge bulayın ve adına soyut sanat deyin. Ekspresyonizm etrafında dengede tutmaya gayret ettiğiniz fiille ne kadar ilgileniyorsak, bununla da o kadar ilgileniyoruz. Diyecek hiç bir sözü, kavrayacak hiçbir şeyi, onunla oynayacak hiçbir becerisi olmamak, işte ekspresyonizm bu; fıtık olmuş bağırsaklar için tinsel kasıkbağı; törensel karın ağrılarına neden olan, daha baştan kokuşmuş yemek artığı. Burjuva yazar ya da ressam kendini gereğince kutsanmış hissetti, nasıl olduysa nihayet kendini aşıp, ne idüğü belirsiz, alelade bir dünya şaşkınına dönüştü –ah, ekspresyonizm. Sen, romantik aldatmacanın dünya zirvesi! Ancak, ekspresyonizmde buldukları tini ve sanatı insanlara götürmek isteyen aktivistlerin elinde maskaralık dayanılmaz oldu. Nasıl olduysa Tolstoy'u bir kez okuyup tabii ki hiç bir zaman anlamamış bu embesillerin üzerinden öyle bir ahlak akıyor ki, insan ona ancak elinde bir yabayla uzanabilir. Siyasete girmeyi beceremeyecek bu ahmaklar, ruhani Aktivist bir bulamaç icat ederek piyasalarını büyüttüler, işe proleteri de kattılar. Tabirimi mazur görün ama, proleter de bunun bir bardak suda fırtına çıkarmak olduğunu anlamayacak kadar salak değil. Ona göre sanat burjuvaziden çıkar. Biz de o raddede anti-dadaistiz ki, aramızdan birisi güzel ya da estetik bir şey sergilemeye kalksa –mesela, şöyle insanı iyi hissettirecek, sınırları belirli, tehlikesiz bir soyut sanat– üzeri bol malzeme sürülü ekmeğini elinden kaptığımız gibi çamura atarız. Bize göre dünya bugün akıl sır ermez bir anlamsızlığın dışında anlam taşımıyor; tin ve sanat lafı duymak istemiyoruz. Bilim saçma; muhtemelen bugün hâlâ güneş dünyanın etrafında dönüyordur. Herhangi bir ahlakı savunmuyoruz –hep ideal (bir dümen) olarak kalıyor– ama bunun sonucu olarak hayatın tanıdığı imkanların üzerine para torbalarını asan burjuvaya da tahammülümüz yok... Ekonomiyi ve cinselliği makul bir biçimde düzene sokmak istiyoruz; kültür umurumuzda değil, ne de olsa elle tutulur bir şey değil. Onun sonunun gelmesini istiyoruz, ve onunla birlikte, kendi dışkısından ibaret olan ideallerin üreticisi, kültür yoksunu yazarın da sonunun gelmesi arzumuz. Dünyanın harekete geçmesini istiyoruz, ve duyguların da; sükunet değil, kargaşa istiyoruz: bütün sandalyeleri atın, duyguları ve asil davranışları bir yana bırakın! Anti-dadaistiz çünkü bize göre dadaist hâlâ fazlasıyla duygu ve estetik düşkünü. İster sözcüklerle olsun, isterse formlarla, renklerle, gürültülerle, her türlü eğlenceye hakkımız var. Ancak ne de olsa bunların hepsi bizim bilerek ürettiğimiz, hoşumuza giden harika saçmalıklar; tıpkı hayatın kendisi gibi, koca bir ironi: dünyada anlamlı olan yegâne şeyin, saçmalığa ve anlamsızlığa tam anlamıyla hakimiyet olduğunu en sonunda kavradık.
Kahrolsun Kültür Yoksunu Alman![5]
Çeviri: Nur Altınyıldız Artun
[1] Der Dada, 1 (Haziran 1919) s. 7-8. İngilizce çevirisi Gabrielle Bennett, Dadas on Art: Tzara, Arp, Duchamp and Others içinde, der. Lucy R. Lippard (Mineola: Dover Publications, 1971) s. 55-56.
[2] Der Dada, 2 (Aralık 1919) s. 3. İngilizce çevirisi Rebecca Beard, The Dada Reader, A Critical Anthology içinde, der. Dawn Ades (Chicago: University of Chicago Press, 2006) s. 90.
[3] Esther Leslie, "Philistines and Art Vandals Get Upset", The Philistine Controversy, der. Dave Beech & John Roberts (Londra & New York: Verso, 2002) s. 201-203 & 209-210.
[4] Herwarth Walden, Der Sturm dergisinin ve sanat galerisinin kurucusu, ekspresyonist sanatçı, besteci ve yazar.
[5] Der Dada dergisinin 1. sayısında (Aralık 1919) yayınlandı. Üç farklı İngilizce çevirisi: "The German Philistine is Annoyed", Dada içinde, der. Rudolf Kuenzli (Londra: Phaidon, 2006) s. 222-223; "The German Philistine Gets Upset", The Weimar Republic Sourcebook içinde, der. Anton Kaes, vd. (Berkeley: University of Californis Press, 1994) s. 482 ve "The German Petit Bourgeois is Cross", The Dada Reader, A Critical Anthology içinde, der Dawn Ades (Chicago: University of Chicago Press, 2006) s. 88-89.