Merz-resimlerini fragmanlardan inşa eden Kurt Schwitters, şiirlerinde bu sefer dili parçalar. Sözcüklerine, seslerine ayırarak onu anlamsızlaştırır. Sonra da bu sözcük ve sesleri 'merzleyerek' yaptığı kolajlarla bunlar arasındaki büyülü, gizemli, ilksel bağıntıları uyandırır. Aynı resimlerinde, parça parça olmuş atıklarla yaptığı gibi. Bu bakımdan sanatla edebiyat arasında bir fark görmez. 1924 yılında Merz dergisinde yayınlanan bir yazısında bu konuda şunları yazar: "Dadaist ressamlar nasıl yan yana çaktıkları nesneleri birbirleriyle ilişkileri içinde anlamlandırıyorlarsa, şiir de işini öyle görür."[1] Bütün avangard hareketlerde olduğu gibi, Schwitters de farklı sanatların birleştirilmesi arayışındadır: "Amacım bütün türleri birleştiren bütüncül bir merz sanat eseridir... [Onun için] sözcükleri ve cümleleri bir arada şiirlere öyle bir yapıştırdım ki, ritmik kompozisyonları bir çeşit çizim oluşturdu. Öte yandan, okunması gereken cümlelerin bulunduğu çizimler ve resimleri de birbirlerine yapıştırdım... Bunu sanatlar arasındaki sınırları silmek için yaptım."[2]
Schwitters resimlerinde ve şiirlerinde bir araya getirdiği nesne ve dil döküntülerine "bayağılıklar" diyor (abfall). "Bütün bayağılıklar tamamıyla Dada sayılmaz, ama her bayağılık dadacı bir anlamsızlık yükü gizler. Benim yaptığım bayağılıkları merzlemek. Kendi başlarına bayağı olan cümleleri birbirleriyle bitiştirerek ve böylece bu cümlelere anlam kazandırarak onlardan sanat eseri çıkarmak."[3] Schwitters'ın, biriktirdiği gündelik hayatın bayağılıklarından, döküntülerinden sanat yapması, Baudelaire'i hatırlatır. Baudelaire, bohemlerle, fahişelerle, haydutlarla ve metropolün diğer 'atıkları'yla birlikte modern edebiyatın kahramanları arasında saydığı paçavracıyı (chiffonier) şaire benzetir. Paçavracının sürekli toplayıp biriktirdiği süprüntülerde, bayağılıklarda metropolün hayatının hafızası saklıdır. Aşkın, şiddetin, sarhoşlukların, ... "İşte metropolde günün çöpünü toplaması gereken adam. Büyük kentin savurup attığı, kaybettiği, ayaklar altına aldığı, kırıp döktüğü her şeyi o toparlıyor, ayıklıyor.... Bütün günlerini başıboş dolaşmak ve uyak aramakla geçiren genç şairler gibi, başını sallaya sallaya, kaldırım taşlarına toslaya toslaya geliyor."[4]
Schwitters'in şiir sevdası 1919'da Der Sturm'da yayınlanan "Anna Blume" şiiriyle başlıyor. Şiir büyük bir ilgi topluyor ve Schwitters'ı birden ünlü yapıyor. "Anna Blume" aşk şiirlerinden kolajlanmış, 'bayağı' klişelerden oluşuyor. Gayet anlamsız olmasının yanı sıra, yazım ve sözdizimi kurallarını da parçalıyor. Ama sözcüklerle giriştiği bu simya sayesinde Schwitters, kendi hayal dünyasına ait bir azize yaratıyor. Hayatı boyunca bağlı kalacağı erotik bir esin perisi, bir arzu pınarı, sığınacağı bir alter ego canlandırıyor. Anna Blume "hem bir anne figürüdür, hem de bir fahişe ve ölümdür."[5] Nihayetinde onun sanatıdır, aşkıdır.
Kurt Schwitters, Anna Blume Şiirleri kitabının kapağı ve "Anna Blume ve Ben", her ikisi de 1919.
"Anna Blume", 'soyut' bir Merz şiiri (Merzgedichen). Schiwetters'ın bir de "somut ses şiirleri" var. Bunların başında da "Ursonate" geliyor: İlksel Sonat. "Ursonate"ın esin kaynağı Raoul Hausmann'ın afiş şiiri "fmsbw".[6] Schwitters nasıl resimlerini "bulunmuş nesne"lerden derliyorsa, ses şiirlerini de bulunmuş seslerden 'besteliyor'. "Ursonate" klasik sonat biçimine sokulmuş. Seslendirilimesi kırk dakika süren, bir prelüd ve dört bölümden oluşuyor. Prelüd ve ilk bölüm şöyle başlıyor: "Fümms bö wö tää zää Uu, pögiff, kwii Ee." Schwitters bu "İlksel Sonat"ında, insanların dil öncesinde çıkardıkları ilk seslere dönerek, onlardaki ritmi ve gizemi keşfetmeye girişiyor. Fonemlerin birbirlerine göndererek değer kazandıkları ses-kolajlarında anlamsızlığın anlamını sergiliyor. Babil hadisesi öncesi, herkesin anlaştığı bir dil arıyor.
Kurt Schwitters "Ursonate"yi icra ederken, fotoğraf El Lissitzki.
Schwitters'in şiirleri sahnede icra edilen şiirler. Dolayısıyla, Dada'nın, Zürih'te Kabare Voltaire'deki ilk gösterileriyle aynı ruhu paylaşıyor. Schwitters Hannover'deki Merz gösterilerine 1919'da başlıyor ve 1930'a kadar sürdürüyor. 1921'de eşi Helma, Raoul Haussmann ve Hannah Höch ile Prag'a "Anti-Dada-Merz" turuna çıkıyor ve "Tersten Okunan Alfabe" gibi ilk ses şiirlerini icra ediyor. Sesleri ve imgeleri birbirlerine çevirerek, hayali "Optophone" makinesiyle ilgili manifestosunu okuyor. "Ursonate"yi esinlendiren Haussmann'ın "fmsbw" şiirini de ilk kez Prag gösterisinde duyuyor. Prag'a 1926 ve 1928 yıllarında yeniden dönüyor. 1922'de Weimar'da toplanan Dada Konstrüktivizm Kongresi sırasında Weimar'da, Jena'da ve Hannover'de Dada geceleri düzenliyor. Bunlara Tristan Tzara, Theo van Doesburg, Lázló Moholy-Nagy, El Lissitzki, Hans Richter ve başka sanatçılar da katılıyor. Aynı yıl sonunda Nelly ve Theo van Doesburg ve Hannah Höch ile birlikte, Hollanda'da 1923 baharına kadar sürecek bir gösteri turuna çıkıyor; "Anna Blume", "Ursonate" ve diğer şiirlerini seslendiriyor. Bu büyük tur vesilesiyle, Merz'le van Doesburg'un De Stijl akımı arasındaki ilişkileri işleyen özel bir Merz dergisi çıkıyor: "Hollanda Dada".
Schwitters'in gösterilerine katılan ve destekleyen sanatçılardan biri de Amerikalı ressam Katherine Dreier. Dreier, Marcel Duchamp ve Man Ray'in yardımlarıyla 1920 yılında New York'ta Société Anonyme, Inc. galerisini açıyor. Bu ad da aslında dadavari bir sözcük oyunu. Avangard sanata hasredilmiş olan bu galeri aslında "ilk Amerikan modern sanat müzesi" sayılıyor. Dreier müzesini geçici olarak kiraladığı mekânlar arasında gezdirerek seksenden fazla sergi açıyor. Ayrıca konferanslar, sempozyumlar düzenliyor ve yayınlar yapıyor. Bu arada Schwitters'in otuz sergisini açıyor. Onu 1929'da Marcel Duchamp'la birlikte Hannover'de ziyaret ederek, müzesine en az yirmi beş ek merz-resmini alıyor. Schwitters'in 1948'de ölümünden önce inşa ettiği üçüncü ve son "Merzbau" olan İngiltere'deki ahırdan bozma evi yaşatmak için büyük çaba sarf ediyor.[7] (AA)
Kurt Schwitters
Anna Çiçek'e
1919
Ah, sen, yirmi yedi duyumun aşkı, sana seviyorum! – Sen senin seni sana, ben sana, sen bana.
– Biz?
O (bu arada) konuyla ilgisiz.
Kimsin sen, saymakla bitmeyen hanımefendi? Sen – sen? – Diyorlar ki, sen –bırak desinler, onlar
minarenin nasıl ayakta durduğunu bilmezler.
Sen şapkayı ayaklarına takar ve ellerinin üstünde dolaşırsın, dolaşırsın sen ellerinin üzerinde.
Merhaba beyaz katlara dikilmiş kırmızı elbiselerine. Kırmızı severim ben Anna Çiçek, kırmızı
severim ben sana! – Sen senin seni sana, ben sana, sen bana. –Biz?
O (bu arada) soğuk korla ilgili.
Kırmızı çiçek, kırmızı Anna Çiçek, nasıl derler böyle?
Ödül sorusu: 1. Anna Çiçek'in bir kuşu vardır.
2. Anna Çiçek kırmızıdır.
3. Kuş ne renktir?
Mavi rengidir sarı saçlarının.
Kırmızı yeşil kuşunun cıvıltısıdır.
Sen gündelik kıyafetler içindeki basit kız, sen tatlı yeşil hayvan, sana seviyorum! – Sen senin
seni sana, ben sana, sen bana. – Biz?
O (bu arada) kor kutusuyla ilgili.
Anna Çiçek! Anna, a–n–n–a, adını damla damla akıtıyorum. Adın yumuşak içyağı gibi
damlıyor.
Farkında mısın Anna, çoktandır farkında mısın?
İnsan seni arkandan da okuyabilir, ve sen hepsinden daha harikulade olan, sen arkandan
da yüzün gibisin: "a–n–n–a".
Sırtımı okşuyor damla damla akarak içyağı.
Anna Çiçek, sen sefil hayvan, ben sana seviyorum![8]
Çeviri; Kemal Lichternest
Arzu
1922
Ve
Olmadan
Sahip
Söyle
Solucan
Çalım
Lirik
Gelenek
Dilenci
-nin
Boş
Yeşil
Üzerinenin
Mesnetin
Çimen.[9]
Çeviri: Ali Artun
[1] Aktaran, Jaleh Mansoor, "Kurt Schwitters' Merzbau: The Desiring House", Invisible Culture, 4 (2000).
[2] Aktaran, Jerome Rothenberg ve Chris Jorris, Kurt Schwitters: Poems Performance Pieces Proses Plays Poetics (Cambridge: Exact Change, 2002) s. xv.
[3] Aktaran, a.g.e., s. xviii.
[4] Charles Baudelaire, Yapma Cennetler (İstanbul: Telos, 1994) s. 15.
[5] Elizabeth Burns Gamard, Merzbau-The Cathedral of Erotic Misery (New York: Princeton Architectural Press, 2000) s. 181.
[6] Bkz. "Dada ve Fotomontaj", e-skop (11 Haziran 2016). http://www.e-skop.com/skopbulten/dadanin-100-yili-dada-ve-fotomontaj/2977
[7] Schwitters, Dreier ilişkisi için bkz: Gwendolen Webster, "Kurt Schwitters and Catherine Dreier", German Life and Letters (Ekim 1999).
[8] Şiir, Der Sturm dergisinin Ağustos 1919 sayısında yayınlandı.
[9] Kurt Schwitters: Poems Performance Pieces içinde, s. 42.