Çağrı

Geçenlerde Fransa’da, önce Godard imzasıyla yayınlanan, sonradan iyi bir Godard taklidi olduğu anlaşılan “Batı Rüzgârı” adlı bir kısa film dolaşıma girmişti. Film, Fransa’nın Notre-Dame-des-Landes bölgesinde yapılması planlanan havaalanı projesini engellemek isteyenlerin burayı işgal etmesiyle kurulan ZAD otonom yerleşimindeki direnişçilerin mücadelesini gündeme getiriyordu. ZAD yerleşiminde Ocak ayından beri Fransız hükümetinin ağır operasyonları sürüyor; hükümet dokuz yıldır süren kararlı mücadeleden sonra havaalanı projesinden vazgeçti, ancak ZAD’ı boşaltıp burada kurulmuş olan mülkiyetsiz kolektif hayatı yok etmeye kararlı.

ZAD’a yönelik tahliye operasyonlarının devam etmesi üzerine, Aki Kaurismäki, Philippe Garrel, Adèle Haenel, Akram Zaatari gibi sanatçıların da aralarında olduğu sinemacılar, ZAD’ı savunma çağrısında bulunan bir bildiri yayınladılar. 17 Mayıs tarihli Le Monde gazetesinde yayınlanan bildirinin çevirisini sunuyoruz. 


 

ZAD yıkım ve tahliye operasyonu ikinci evresi, 17 Mayıs 2018

 

Biz sinema çalışanları, önce Godard’a atfedilen, sonra ustalıklı bir parodi olarak selamlanan Vent d’Ouest (Batı Rüzgârı) adlı filmde, ZAD direnişçilerini destekleme çağrısını işittik. Bu bize Godard’ın 1970 tarihli “Ne Yapmalı?” başlıklı manifestosunu hatırlatıyor. Oradan şu iki çok meşhur cümle çıkmıştır: 

1. Politik filmler yapmalıyız.

2. Filmleri politik biçimde yapmalıyız.

Bu iki diyalektik önerme, konumlarımızı belirginleştirme zorunluluğunu doğrularken, politika ile sinema arasındaki sınırları bulanıklaştıran olağanüstü bir metnin temellerini teşkil ediyor. Zira politika ile sinema birbirine maruz kalır ama birbirine eklenmez. Polisin tarafında yer alıp gösterici olunmaz. 1'i yapmak, doğru ve yanlış filmler olduğuna inanmaktır. 2'yi yapmak, hakikatin mücadelede yattığını bilmektir. 

Eğer bu sahte bir Godard filmiyse, hakikat şu ki biz onda bir çağrı duyduk. Hakikat şu ki, Notre-Dame-des-Landes'te tahliyeler yaşanıyor, mücadele eden insanların evleri yıkılmış olacak. Orada yıllar boyu imarcılara, havaalanına, ve onların dünyasına karşı çarpışmış ve kazanmış insanlar var. Hakikat şu ki, Devlet, kendi kendilerini icat eden müşterek deneyimleri, örgütlenme girişimlerini, kendini savunan bir doğayı ve orayı mesken tutan çoğul yaşamları yıkmak için hırsla saldırıyor. Bizler de, film yapımcıları olarak pozisyon alıyoruz.  

 

 

İsyan Güçlerinde Devamlılık 

2018 Mayıs ayındayız. Elli yıl sonra, Mayıs 68'i anıyoruz. Ve anmalardan anmalara eylem müzeleştirilerek felç ediliyor. Mülteciler, demiryolu işçileri, öğrenciler, posta memurları, tıbbi personeller görmezden geliniyor; banliyölerde baskı gündelik hale geldi. Cannes'daki basın konferansı sırasında Godard, Mayıs 68 ile bugünün ZAD’cıları arasında, bu isyan güçleri arasında bir devamlılık kurdu. Öyleyse biz de hazır olalım ve ellerimizle harekete geçelim, gözlerimizle konum alalım, ayaklarımızla bakalım ve yaşamanın bin bir biçimini hayal edelim. 

2'yi yapmak, görüntüleri ve sesleri, ısırmak için dişler ve dudaklar gibi kullanmaktır. [Godard, “Ne Yapmalı?”]

O yüzden biz film yapımcıları ısırmaya, yani film çekmeye, ve çarpan ve çarpışan bu bölgeyi savunmaya çağırıyoruz. Zira sinema yaparken ZAD'ı savunmak, bir deney fikrini savunmaktır; hayaller inşa etmek için, bakışı yanlış yoldan çevirmek ve can çekişmeyi gidermek amacıyla başka hayaller inşa etmek için mücadele eden gerçek bir yeri savunmaktır.

 

İmzacıların listesi için bkz.https://tr.scribd.com

Haber: http://www.lemonde.fr

https://twitter.com/ZAD_NDDL


sinema, kent mücadeleleri, kent savunması, Godard