/ Çağdaş Estetik / Çağdaş Durum: Şimdiki Zamanların Kopuk Birlikteliği

 

William Kentridge, Felix in the Pool with Megaphone (Felix, Megafonla Suda), Stereoskop filmi için çizimler, 1998-99.  

 

“Tarihin sonu”ndan sonra, küreselleşmenin hız kazanması, bilişim teknolojilerinin her alanda etkisini hissettirmeye başlaması ve neoliberalizmin yayılmasıyla beraber, apayrı kültürler ve sanat dünyaları birbirleriyle bağlantılı ve çağdaş hale gelerek küresel nüfuz ağları oluşturdular.[1] Bu dönemde, tarihsel şimdiki zamanımızın sanatını tanımlamak için kullanılan “modern sanat” ile bir süre kullanılan “postmodern sanat” tabirleri de yerlerini “çağdaş sanat”a bıraktı. Bu, pek çok sanat müzesinin ve yeni kurulan uluslararası bienalin kendini “modern sanat”tan ziyade “çağdaş sanat”ın kurumsal faili olarak tanımlamasından da anlaşılabiliyor. Bu kayma, yani, modernlikten çağdaşlığa geçiş, zamanın onu dolduran olaylarla değiştiğinin ve zaman denen mefhumun da bir tarihi ve politikası olduğunun idrak edilmesiyle ilintili. Zaman inşa edilir ve yeniden inşa edilir; çoğul ve asimetriktir.

Walter Benjamin’in tarih felsefesi üzerine tezlerinin on dördüncüsünde belirttiği gibi: “Tarih bir inşa faaliyetinin nesnesidir: Yapı, homojen ve boş bir zamanda değil, ‘şimdinin zamanının’ [Jetztzeit] doldurduğu bir zamanda yükselir.”[2] Benjamin Jetztzeit kavramıyla Gegenwart’tan [şimdi, mevcudiyet, şimdiki zaman] daha karmaşık bir şeye işaret eder. Benzer bir şekilde, ne “çağdaşlık” terimi salt dönemleştirici bir kategori olarak anlaşılmalıdır; ne de “çağdaş”, böyle adlandırılan bir dönemin tarihsel stili olarak. Bu kavramlar, daha ziyade, tarihsel şimdinin değişen zamansal niteliğini belirtmeye yarar. Filozof Peter Osborne ve sanat tarihçisi ve teorisyen Terry Smith’in analizlerinden hareketle açıklamaya çalışacağımız gibi, çağdaşlık basitçe aynı zamanda birarada olmaya değil, zamanların biraraya gelmesine işaret eder.[3]

Dönemleştirmenin bütünselleştirici mantığı günümüzde hiçbir zaman olmadığı kadar üst-belirlenmiş gözüküyor; zira bu mantığın tesis etme iddiasında olduğu birlik, özümsenmeye direnen bir dizi farklı ve özel tarihle ve birarada var olan melez zamansallıkla sarsılmaktadır.[4] Dolayısıyla, farklı zamansallıkların ister istemez tabakalar halinde ve düzensiz bir şekilde biraraya geldiğini, ve “çağdaşlık çağının” herhangi bir katî kırılma ya da paradigmatik kopuş yaşanmadan başladığını vurgulamak gerekir.

Bu, dönemleştirmenin bütünselleştirici mantığından yekûnen kaçınmak gerektiği anlamına gelmiyor. Aksine, bu mantığı kavramak, bir anlamda, politik eylemin önkoşullarından biridir. Toplumsal örgütlenme düzeyinde zamansallaştırma, özneleri tarihsel bir form içine nakşetmek demektir. Dolayısıyla zamansallaştırma, bu yapı içinde mümkün olan eylemleri belirler.[5] Öyleyse, dönem, hareket, stil ve teknikleri tanımlama ve teşhis etme biçimimizin altında yatan kavramsal mantığı tam olarak anlayabilmek için, başlı başına bir zamansal form olarak dönemleştirme mantığına daha eleştirel bir gözle yaklaşmamız gerekiyor.[6] Benzer bir şekilde, Arthur Danto’nun bir zamanlar tedavüle soktuğu “post-tarihsel sanat” ve şimdilerde revaçta olan “post-internet sanat” gibi diğer dönemleştirici kategorileri de, şimdilerde sanat üretiminde etkilerine rastlanan ontolojik-epistemolojik kafa karışıklıklarının tezahürleri olarak görmeye başlayabiliriz.[7] Bu tür kavramlarla ima edilen zamansallığa daha eleştirel bir gözle yaklaştığımızda, şeyleştirilmelerinin altındaki kültürel mantığı ya da politik işlevlerini açığa çıkarabiliriz.[8]

Bu yazıdaki başlıca argümanımız şimdiye kadar anlaşılmış olmalı: Çağdaşın çağdaş versiyonu, önceki onyılların çağdaşından ayrılıyor. Zamanla kurduğumuz ilişkide; zamanda var olma biçimimizde ve zaman kavrayışımızın sanat kavrayışımızla ilişkilerinde bir şeyler yaşandı. Sanatı, çağdaşlığın en önemli kültürel taşıyıcılarından biri olarak görüyoruz; çünkü sanat, çağdaşlığın konulaştırıldığı, temsil edildiği (hatta zaman zaman üretildiği) ve bir deneyim nesnesine dönüştürüldüğü ulusaşırı alanlar üretti. Osborne’un dikkat çektiği gibi, özellikle de çağdaş sanat bienalleri, jeopolitik açıdan çeşitlilik gösteren toplumsal deneyim biçimleri arasındaki benzerlik ve farklılıkların, ortak bir dünyanın parametreleri üzerinden temsil edildiği kültürel mekânlar haline geldi.[9] Dolayısıyla, burada, zamansallık ve tarihsel şimdiki zamanda öznelliğin oluşumu gibi meseleleri farklı şekillerde ele alan çağdaş sanat formlarıyla ilgileniyoruz. Bizce söz konusu eserlere “çağdaş” payesi verilmesinin esas gerekçesi, bu özellikleri.  

 

                        

                             William Kentridge, World Walking (Yürüyen Dünya), 2007.

 

Çağdaşlık, farklı tarihsel yörüngeler ekseninde, farklı ölçeklerde ve yerlerde üretilen heterojen kültür kümelenmelerinin aynı kültürel mekânda buluşmasından kaynaklanan zamansal karmaşıklığa göndermede bulunur. Ayırt edici özelliği budur. Bunun önemi, öznelliğin zaman içinde oluşumunu ve şu anki dünyamızda tezahür ettiği haliyle zamansallık kavramını gündeme getirmesinden ileri gelir.

Postkolonyal zamansallık, birarada var olan zamanların çokluğu olarak gözüküyordu.[10] Günümüzde ise çoğul zamanların, yalnızca aynı zaman zarfında ve birbirlerine paralel olarak var olmakla kalmayıp, birbirleriyle bağlandıkları ve aynı şimdiki zaman üzerinde etkide bulundukları giderek daha aşikâr hale geliyor: eşitsiz bir şekilde dağılmış ve paylaşılıyor olsa da, bir anlamda dünyasal [planetary] bir şimdiki zaman bu. Tarihçi ve filozof Achille Mbembe’nin belirttiği gibi zamanların çoğulluğu, “bir diziye değil, hepsi kendinden önce gelen çağı içinde taşıyan, değiştiren ve idame ettiren başka şimdiki zaman, geçmiş ve geleceklerden gelen derinliği kendinde saklı tutan iç içe geçmiş şimdiki zaman, geçmiş ve geleceklere”[11] göndermede bulunur.

Zaman deneyimimizin tanımlayıcı koşulu olarak çağdaşlığı kabul etmek ne anlama geliyor? Bu makalede tartışmak istediğimiz mesele bu. Bu, spekülatif bir tonda geçecek bir tartışma. Yine de, zaman deneyimimizi ve bu dünyada politik ve sanatsal bir etki yaratma kabiliyetimizi şekillendiren güçlerin karmaşıklığını ve aralarındaki bağlantıları açığa çıkarmak istiyorsak eğer, acilen başlamamız gereken bir tartışma. Konunun karmaşıklığını yansıtmak için belirli bir sıra takip etmeden, yer yer atlama ve kesintilerle yürüteceğimiz bu tartışmada, tarihsel şimdiye ilişkin anlayışımızda gerçekleşen değişiklikleri anlamaya ve böylece onu “az bilinir”[12] olmaktan bir nebze olsun çıkarmaya çalışacağız. Ayrıca, tarihsel faillik kriziyle, gelecek ufkunun hissedilir bir şekilde askıya alınmasıyla ve başka bir dünya tahayyül etmek konusundaki acizliğimizle yüzleşmeye çalışacağız. Kısacası, bu koşullarda kapitalizmin ötesini düşleyebilen bir toplumsal hayal gücü tesis etme ihtimalleri üzerine bir araştırma yürütmek istiyoruz.

 

 

The Contemporary Condition: Introductory Thoughts on Contemporaneity and Contemporary Art başlıklı kitabın ilk bölümünden kısaltılarak çevrilmiştir (Geoff Cox ve Jacob Lund, Sternberg Press, 2016).



[1] Terry Smith, Alexander Alberro, Nikos Papastergiadis ve Mark Augé’nin de aralarında bulunduğu pek çok sosyolog, sanat tarihçisi, kültür eleştirmeni ve farklı dallarda çalışan akademisyen bu noktaya değinmiştir. Antinomies of Art and Culture: Modernity, Postmodernity, Contemporaneity, ed. Terry Smith, Okwui Enwezor ve Nancy Condee (Durham: Duke University Press, 2008); Terry Smith, “Contemporary Art and Contemporaneity”, Critical Inquiry 32 (Yaz 2006), s. 681-707; Terry Smith, Contemporary Art: World Currents (Londra: Laurence King Publishing, 2011); Art in the Global Present, ed. Nikos Papastergiadis ve Victoria Lynn (Sydney: UTS ePress, 2014), https://epress.lib.uts.edu.au/books/art-global-present; Nikos Papastergiadis, Cosmopolitanism and Culture (Cambridge: Polity, 2012); Marc Augé, Pour une anthropologie des mondes contemporains (Paris: Aubier, 1994) ve Alexander Alberro, “Periodising Contemporary Art”, Theory in Contemporary Art Since 1985 içinde, ed. Zoya Kocur ve Simon Leung (Malden, MA: Wiley-Blackwell, 2012), s. 64-71. 

[2] Walter Benjamin, “On the Concept of History”, Selected Writings, vol. 4, 1938-1940 içinde, der. Howard Eiland ve Michael W. Jennings (Cambridge, MA: Belknop Press, 1992), s. 395. Türkçesi: Walter Benjamin, “Tarih Kavramı Üzerine”, çev. Nurdan Gürbilek ve Sabir Yücesoy, Son Bakışta Aşk içinde (İstanbul: Metis,

1993).

[3]Kopukluk içinde bir zamansal birliktelik ya da şimdiki zamanların kopuk birlikteliği” hakkında bkz. Peter Osborne, Anywhere or Not At All: Philosophy of Contemporary Art (Londra: Verso, 2013), s. 17. Zamansal karmaşıklık, tarih ve sanat eserlerinde anakronizm hakkında bkz. Georges Didi-Huberman, L’Œil de l’histoire I-IV (Paris: Éditions Minuit, 2009/2012) ve Giorgio Agamben, “What is the Contemporary” [2008], What is an Apparatus? And Other Essays içinde, çev. David Kishik ve Stefan Pedatella (Stanford: Stanford University Press, 2009), s. 39-54.

[4] Bkz. Harry Harootunian, “Remembering the Historical Present”, Critical Inquiry, cilt 33, sayı 3 (İlkbahar 2007), s. 471-494.

[5] Bkz. Peter Osborne, “Temporalization as Transcendental Aesthetics: Avant-garde, Modern, Contemporary”, The Nordic Journal of Aesthetics sayı 44-45 (2012-13), s. 28-49.

[6] Peter Osborne da, modern, postmodern ve çağdaş dönemleştirmelerine özgü zamansallıklara ilişkin tartışmasında aynı çağrıyı yapar. Osborne, zamansallaştırmayı aşkınsal estetiğin alanına giren ve dolayısıyla öznelerin üretim sürecine işaret eden bir pratik olarak görür. Bkz. Peter Osborne, “Temporalization as Transcendental Aesthetics: Avant-Garde, Modern, Contemporary”. 

[7] Hito Steyerl, “Too Much World: Is the Internet Dead?” başlıklı makalesinde bu kafa karışıklıklarıyla uğraşır; http://www.e-flux.com/journal/49/60004/too-much-world-is-the-internet-dead/

[8] Bkz. Geoff Cox, “Postscript on the Post-Digital and the Problem of Temporality”, Postdigital Aesthetics: Art, Computation and Design, ed. David M. Berry ve Michael Dieter (Basingstone: Palgrave Macmillan, 2015), s. 151-162.

[9] Peter Osborne, Anywhere or Not At All: Philosophy of Contemporary Art, s. 27. Sermaye birikiminin zamansal mantığına ifade kazandıran sistemsel bir form olarak bienalin eleştirisi için bkz. Peter Osborne, “Existential Urgency: Contemporaneity, Biennials and Social Form”, The Nordic Journal of Aesthetics, sayı 49-50 (2015), s. 175-188.

[10] Bkz. Dipesh Chakrabarty, Porvincializing Europe: Postcolonial Thought and Historical Difference (Princeton NJ: Princeton University Press, 2000), s. 109.

[11] Achille Mbembe, On the Postcolony (Berkeley: University of California Press, 2001), s. 16.

[12] Burada, Anywhere or Not At All: Philosophy of Contemporary Art’ın ilk sayfasında geçen “çağdaş sanat pek iyi bilinmez” ifadesine göndermede bulunuyoruz. Ayrıca bkz. Geoff Cox ve Jacob Lund, “Contemporary Conditions are Badly Known”, Acoustic Space, cilt 16 (Art Research Laboratory of Liepaja University, Riga ile işbirliği içerisinde Center for New Media Culture RIXC).

çağdaş estetik