Yapıtlarıyla büyük kârlar elde eden ve bu bağlamda azınlık olan bazı çağdaş sanatçıların, yapıtlarını üretmek ve dünyanın her yerinde sergileyebilmek için atölyelerinde, teknik ve lojistik destek sağlayan işçiler çalıştırdıkları bilinen bir durum. Büyük sanat atölyeleri elbette bugüne özgü değil; sanatsal üretim sürecinin gidişatını belirleyen Warhol’un fabrikası heyecan yaratmadan çok önce, Rubens’ten Da Vinci’ye kadar durumu müsait olan pek çok sanatçı çırak ya da yardımcılar tutmuş, büyük atölyelerde çalışmıştı. Yine de Warhol’u onlardan ayıran temel bir fark var: O, “işadamı-sanatçı”nın – yapıtını küresel piyasalarda satabilmek ve bundan en yüksek kârı elde edebilmek için metalaştıran sanatçı– rolünü çağdaş sanat pratiklerinde ön plana çıkaran biriydi. Hatta sanat tarihçisi David Joselit After Art kitabında, Warhol’un optimize endüstriyel üretim biçimini temsil eden Amerikan mantığını atölyesine sokan ilk sanatçı olduğunu ileri sürer.
Andy Warhol'un atölyesi, nam-ı diğer Factory
Bir sanatçı fabrikası genel olarak, sanatsal süreci kolaylaştırmak adına tutulan bir grup işçi, yani atölye asistanlarından oluşur. Bu süreçlerin çoğu otomatize edilmiştir ve büyük ölçeklere sahip, pek çok detay içeren yapıtlar üreten çoğu sanatçı, aslında bu yapıtlara ellerini bile sürmez. Sanat yapıtlarının boyutları sergilenecek mekâna göre değişir: Bir galeriye mi, müzayedeye mi, yoksa çok zengin bir koleksiyonere mi gideceğine göre karar verilir. Çıraklar ve atölye asistanları genelde adı bilinen bir sanatçının kanatları altında deneyim kazanmaya can atarlar ve bu deneyimin kendine özgü getirileri olduğuna inanılır: Saygın bir sanatçıya yardım etmek demek, galeri sahipleriyle de bağlantı kurmak ve akabinde şöhreti yakalama şansı elde etmektir bir bakıma. Sanatçı asistanlarından birer keşiş gibi yaşamaları beklenirken, bu insanlar kendi büyük çıkışlarını yapabilme umuduyla zorlu şartlara boyun eğerler.
Jeff Koons da fabrikasında çalıştırmak üzere bu tip “işçiler” temin etmek için, birkaç ayda bir iş ilanları verenlerden. Bu ilanların sık sık belirmesinin bir nedeni de, insanların genellikle çok geçmeden ya işi bırakmaları ya da kovulmaları. Koons’un atölyesinde çalışan asistanların yaşları ve yetenekleri çeşitlilik gösterse de, eski asistanlarından birinin yaptığı açıklamaya göre, çalışanların çoğu güzel sanatlardan zaten mezun olmuş kişiler ve yine pek çoğu, 18. ve 19. yüzyıl üsluplarını benimseyen insanlar. Öte yandan aralarında kimi zaman avangard gruplar ya da eline fırça dahi almamış ve yalnızca çalışmak için gelmiş olanlar da bulunuyor. Yine aynı asistana Koons’un atölyesinde çalışmanın herhangi bir getirisi olup olmadığını sorduğumuzda şu yanıtı alıyoruz: “Bazı insanlar toplu sergilere katılma fırsatı yakalıyorlar ama kimsenin tam olarak bir yerlere geldiğini söyleyemeyiz.”
Jeff Koons'un atölyesi
Jeff Koons’un atölyesinde bir deneyimin ardından muhteşem bir çıkış yapmayı uman sanatçılar için burada pek fazla yararlı ya da olağanüstü bir imkân yok. Tek bir sanatçının işlerini yapmak üzere bir alay insanla birlikte çalışmak ve bunu özellikle Koons’un atölyesinde yapmak, geleneksel sanatçı-asistan ilişkisinden de oldukça uzak. Burada ne sanatçıyla birebir bir ilişkiniz var, ne de onun engin tecrübe ve bilgisinden yararlanmanız söz konusu. Yine de paraya ihtiyacınız varsa ve dev ıstakozlar ya da şişme balon köpekler boyamaktan hoşlanıyorsanız özgeçmişinizi gönderebilirsiniz. [NÖ, silent lotus]
Haber Kaynakları:
http://hyperallergic.com/64304/why-not-to-work-for-jeff-koons/
http://theclustermag.com/blog/2013/01/making-someone-elses-art/