Salvador Dali, André Breton’un ölümünü öğrendiğinizde neler hissettiğinizi anlatabilir misiniz?
Her zamanki gibi, tıpkı Garcia Lorca’nın ölümünü öğrendiğimde de yaptığım gibi, ilk söylediğim şey şu oldu: “Oley!” Önemli bir olayın meydana geldiğinin altını çizmek için İspanyolların kullandığı karakteristik bir ifade bu. Burada Breton’u saygıyla analım yoksa unutacağız. Breton benim çağımın en dürüst, en uzlaşmaz kişiliklerinden biriydi. Benim gibi oportünist veya ikiyüzlü değildi dolayısıyla onun benimle tezat oluşturan her yönüne hayranlık duyuyorum. Onun gibi yüksek bir kategoriye ait ve benim karşıt kutbumda bulunan insanlarla karşılaşmayı severim. Kendisi de bu durumu, Aziz André’nin haçına yaraşır bir doğrulukla ifade etmiştir. Yapacağım ikinci yorum ise cenaze davetiyesine ilişkin. Çünkü üzerinde “zamanın altınını arıyorum” yazıyordu. Ben de ölümünden birkaç gün sonra Politeknik Okulu’nda düzenlenen bir anmaya katıldım ve dedim ki Breton zamanın altınını arıyordu bense zamanın ve mekânın altınını arıyorum çünkü bu hayatımın tutkusudur. Çünkü Ortaçağın simyacıları ile mistiklerinin geleneğinin, özellikle de Raymond Lulle’un tutkusu sıradan maddenin altına dönüşümüydü. Çünkü maddeyi tinselleştirmenin tek yolu onu “altınlaştırmaktır”. Bu açıdan şunu söylemem gerekir ki André Breton’un benimle ilgili yaptığı “Avida Dollars”[1] anagramı bana çok yaradı. Breton’un tüm eserleri sihirli bir anlama sahipti. Zaten yeterince para kazanıyordum ama bu anagramdan sonra resmen bir altın ishali başımdan aşağı dökülmeye başladı, hâlâ da kişiliğimin üzerine akıyor.
André Breton’un sizi her zaman bir ressamdan çok daha önemli bir yazar olarak gördüğünü biliyor muydunuz?
Bu hem benim hem de babamın değerlendirmesiyle uyumlu. Ortaokulda bir kompozisyon yazmıştım ve babam yazarlığımın daha iyi olduğunu söylemişti. Bu mümkün çünkü ben esasen o meşhur “paranoyak eleştiri” yönteminin mucidiyim. 35 yıl önce bunu icat ettim ve bugün hâlâ ne anlama geldiğini bilmiyorum. Ama tüm paramı onun sayesinde kazandığıma göre işe yarıyor. Tablolarımın hepsi bu paranoyak eleştiri yönteminin uygulamalarıdır. Freud’a göre kahraman, baba otoritesine isyan eden ve en sonunda onu yenen kişidir. Bense iki babaya isyan ettim, aynı fiyata iki tane birden veriyorlardı. Biri Pablo Picasso, diğeri André Breton’du. Onların otoritesine, Breton’a tinsel, Picasso’ya ise estetik alanda isyan ettim.
Breton tarafından sürrealist gruptan ihraç edildiğinizde kişisel olarak ne hissettiniz?
Ben tüm ihraçları, tüm negatif olayları, Dali’ye geçici olarak karşı olan herkesi severim, bu muhteşem bir şey. Her zaman şunu söylerim, önemli olan ara vermeksizin Dali’den bahsedilmesidir, iyi anlamda olsa bile. Ki burada kötüleyerek bahsediliyordu benden dolayısıyla mest oluyordum.
Breton’un eserleri arasında en çok beğendiğiniz hangisi? Çılgın Aşk mı yoksa…
SD: Yok hayır, bana göre Breton şairlik açısından sürrealist hareketin en vasat mensuplarından biriydi. Eluard çok daha iyi bir şair mesela veya Benjamin Péret, kıyas kabul etmez. Ama şair olmayan biri olarak Breton tüm o manifestolarında şiirin mekanizmasını keşfetti. Şair olmak için ne yapılacağını söylüyordu. Böylece sürrealizmi harikulade biçimde tanımladı ve bugün hâlâ canlı olan bir yapı yarattı.
Ölümünden önce Breton’la, mesela sokakta karşılaşsaydınız neler olurdu sizce?
Ben çok istiyordum onunla karşılaşmayı, bence o da bilinçaltında isterdi. Bana tokat atacağını zannetmiyorum çünkü o dönemi geçmişti; muhtemelen son derece özlü bir sohbetimiz olurdu ve yeniden bir dostluk doğabilirdi. Onun açısından tabii, benim değil. Benim dostum yoktur çünkü. Fakat Breton dostluğa eğilimli biriydi.
Robert Benayoun tarafından hazırlanan Passage Breton (1970) belgeselinden tercüme edilerek metne aktarılmıştır. Kaynak: www.youtube.com, 11’20”den itibaren.
[1] André Breton Salvador Dali’nin adının harflerinin yerlerini değiştirerek “Avida Dollars” (avide à dollars=dolara susamış, doymak bilmeyen) ifadesini oluşturur.