Aletlerin Güzelliği

3/11/2023 / skopbülten / Ali Artun

İnsan, homo faber: alet yapan insan. Aletleri sayesinde öteki canlıların hayatlarına son verebiliyor veya onları dönüştürebiliyor. Hatta giderek aletler, bir balta ya da bir dijital telefon gibi, insanların protezi haline geliyor ve hayatlarını belirliyor. Birer homo sapiens olmalarını; kendilerinin de rasyonel, amaçlı, işlevsel birer ‘alet’ olmalarını etkiliyor. Ne var ki, icat edildiklerinden beri aletler sadece işlevsel, teknik/mekanik araçlar değil, bu niteliklerine direnen özerk, sanatsal bir tözleri de var. Güzel olabiliyorlar.

Edebiyatçı ve antropolog Bataille’a göre,[1] insan alet sayesinde hayvanlardan kopmakla birlikte hayvanları kutsallaştırır. Dolayısıyla hayvanları öldürmek kefareti ödenmesi gereken bir günahtır. Alet bu günaha araç olmuştur. Aletin insanın hemcinslerini öldürmeye araç olması, onu ölümle ilgili inançlara, efsanelere, törenlere, büyülere, tılsımlara bağlar. İşaretlerle, süslemelerle, resim ve heykellerle birleştirir.

 

Balta Kültü

Aletler, insanın doğayı tasarlaması, amaçlarına uygun olarak işlevselleştirmesi bakımından, onun doğa karşısında yükselen gücünü simgeleştirir. Bu nedenle de giderek kültleşir ve sanatsal nitelikler kazanmaya başlar. Birtakım işaretlerle donatılırlar. Yer yer işlevlerinden yalıtılarak sadece törensel, ritüelistik bir sembol olurlar. Bu anlamda en yaygın, en zengin alet herhalde baltadır. Büyülü baltaların en popüler örneği de Amerikan yerlilerin şaman danslarında kuşandıkları tomahawk’lar olmalı. Dinsel ritüellerde kullanılan bir başka balta türü çift ağızlı “teber”dir. “Teber aynı zamanda İslam tasavvuf kültüründe Horasan ekolüne mensup dervişleri de sembolize eden bir alettir.”[2]

 

 

Sol: Çift ağızlı altın balta, Minos dönemi (MÖ 1700-1450), Alet İşler, s. 208. Sağ: 18. yüzyıl Bektaşi teberi.

 

 

Sol: tomahawk. Sağ: Tomahawk dansı

 

Baltanın tanrısallığı antik Mısır’a kadar gider. İlk hanedanlık döneminde (MÖ 3000-2181) çift ağızlı balta, “tanrı, ruh, doğaüstü güç anlamına gelen Neter’in sembolüdür”. Minos ve Asur uygarlıklarında balta tasvirleri tanrıça tasvirleriyle ilişkilenir.[3] Hititlerde “fırtına tanrısı Teşup sağ elinde baltası, sol elinde şimşek demetiyle” resmedilmiştir.[4] “Bütün biçimlere can veren” Veda tanrısı Tvastar da elinde bir balta tutar.[5] Karya’lıların hac yerlerinden Labranda kenti, adını çift ağızlı balta anlamına gelen labrys kelimesinden alır. Labrandos da çift ağızlı baltanın tanrısıdır ve Zeus’un en önemli unvanıdır. Dolayısıyla, Karya sikkelerinde, heykel ve yazıtlarında hep çift ağızlı balta tasvir edilir. Daha önce de Amazon ve Lidya kültürlerinde rastlanan bu tasvirler MÖ 7. yüzyılda Karya’ya naklolmuştur.[6]

 

 

Sol: Teşup, MÖ 8. yüzyıl. Zincirli, Gaziantep. Sağ: Şarkışla’da bulunan Hititlere ait tören baltası heykelsiliğiyle eşsizdir.

 

  

Çift ağızlı baltanın tasvir edildiği Karya sikkeleri. Alet İşler, s. 214

 

Demire, Demirciye ve Demir Aletlere İman

Jale Özlem Oktay Çerezci’nin "Türklerde Demir Eşyanın Sembolizmi"[7] incelemesi Türk mitolojilerinde demirin, demircinin ve demir aletlerin ne ölçüde kültleştiğini anlatır. Öyle ki, şamanist Türklerden Buryatlar arasında demirci tanrıdır. Bazı Türk topluluklarında da şamanla demirci öz kardeş sayılır. “İnanışa göre şaman adayları manevi bir parçalanmaya uğrayıp yeniden tanımlanmalıdırlar. Bu süreçte demirciler ve demir aletler önem arz eder. […] Yani demirciler zaman zaman şamanlardan daha üstün görünürler.”[8]

“Yunan mitolojisinde el aletleriyle doğrudan bağlantılı olan tanrı, ateş elementinin yöneticisi Hephaistos’tur.”[9] Batı resminde sık sık rastladığımız bu tanrı genellikle bir demirci olarak resmedilmiştir.[10]

Antik kültürlerde demir aletler, doğum, ölüm, evlilik, soyun devamı gibi olaylarda da sembolik bir etkiye sahip olmuştur. Ayrıca evreni ve gökyüzünü simgeleştirir; doğal afetlerden ve diğer kötülüklerden korunmada tılsım vazifesi görür.

 

Marangozluğun Ulviyeti

En ulvi sanatkâr Hazreti Nuh olmalı. Kuran-ı Kerim’e göre beş büyük peygamberden biri[11] ve marangozluğun ilahı. İnşa ettiği mucizevi gemiye aldığı örneklerle hayvan soyunu Tanrı’nın putperestleri cezalandırdığı tufandan kurtarıyor. Bunu kutsal aletleriyle başarıyor.

 

  

Sol: Rubens, Hephaistos Zeus’un Yıldırımlarını Demirle Dövüyor, 1636-1638. Alet İşler, s. 197. Sağ: Nuh’un Gemisi, gravür. Alet İşler, s. 233.

 

Marangozluğa ilahi bir güç kazandıran diğer bir dinî figür İsa’nın babası Yusuf’tur. Tanrı, İsa Peygamber’in annesinin Meryem, babasının Davut oğlu Yusuf olmasını buyurmuştur. Yusuf Tanrı’ya o kadar yakındır ki, onun sesini duyabilir. Yusuf sayesinde marangozluk ve marangozluk aletleri ulviyet kazanır.

Bir başka efsanevi marangoz Daidalos’tur. Yunan mitolojisinde Daidalos, bilgiyi, bilgeliği ve gücü temsil eder. Büyük bir sanatkârdır. Boğa başlı ve kuyruklu Minotauros’u hapsetmeyi başaran labirenti o icat etmiştir. Zeugma Mozaik Müzesi’ndeki bir Roma mozaiğinde Daidolos, oğlu İkarus’la birlikte, elinde testere taşırken resmedilmiştir. Çift başlı balta da oradadır.

  


John E. Millais, İsa Ailesinin Evinde (Marangoz Atölyesi), 1849-1850. İsa, Yusuf’un marangoz atölyesinde Meryem’le birlikte. Alet İşler, s. 204

 

Daidolos, oğlu İkarus’la birlikte, elinde testere taşırken. Zeugma Mozaik Müzesi.

 

Aklın Aleti

Bilimsel devrimle ve Aydınlanma’yla birlikte Newton tanrısallaşır. Ve aletlerin sembolizminde, ölçmenin, geometrinin aracı pergel öncekilerin yerini alır. Pergel pozitivizmin putu haline gelir. William Blake’in bir resminde ‘tanrı’ Newton elindeki pergelle evreni ölçümlemektedir. Diğer bir resminde ise “ilahi geometrici” olarak betimlenmiştir. “Dünyanın bütün bilgisi”ne sahip olduğu iddia edilen British Library’yi simgeleyen heykel de Blake’in “ilahi geometricisi”dir.

Pergel, insanların “evrenin yüce mimarı olarak Tanrı”yı keşfettikleri semavi güçleri temsil eder. Bu güçlerin küresel geometrisinin sembolüdür. Pergelin çizdiği sonu olmayan çizgi aynı zamanda sonsuzluğu ve sonsuzluk ilahiyatını, ahiret âlemini ifade eder.

 

  

Sol: William Blake, Newton, 1795. Sağ: William Blake, Ancient of Days, 1794.

 

Eduardo Paolozzi (1924-2005), Newton heykeli. British Library.

 

Aydınlanma’nın kılavuzu sayılan Diderot ve D’Lambert’in Ansiklopedi’si bir Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlar Sözlüğü’dür (Encyclopédia ou Dictionnaire raisonné des sciences, des arts, des métiers).[12] Ansiklopedi, güzel sanatlar (liberal arts – beşeri bilimler) ile mekanik sanatları ayırır. İlkinin kaynağı duyular ve duygular, ikincisininki ise akıldır. Artık burada aletlerin sembolik güçlerinin kaynağı bilim ve üretimdir; pozitivizm, rasyonalizm, ansiklopedizmdir.

Ansiklopedi’nin alet resimleri, öncekilerden farklıdır. Kesit ve görünüşleri, ölçü ve ölçekleriyle,  birer teknik resim kesinliğiyle tasvir edilmişlerdir. Elin aletleri olmaktan çok aklın aletleridirler. Estetiğin de bilimselleşmesini, maddileşmesini, nesneleşmesini ifade ederler. Ve bu estetik, aletlerin makinelere evrilmesi, endüstrinin ve teknolojinin egemenleşmesiyle birlikte 20. yüzyıl başında sanatı da koşullandırır. Bir makine estetiği türer.

 

  

Ansiklopedi’den alet çizimleri. Alet İşler, s. 357.

 

Makine Estetiği

Peş peşe makinelerin icadı, nihayetinde bir alet ya da bir aletler asamblajı olan makineyi temel bir görüş açısına dönüştürür. Aydınlanma’nın filozofu Descartes’e göre “bitkiler ve hayvanlar birer makinedir. İnsan bu canlılardan sadece bir ruha sahip olduğu için […] farklıdır. Ancak, bu farklılık Descartes’ın izleyicisi La Mettrie (1709-1751) tarafından silinir. Mettrie Makine İnsan kitabında insanın da diğer canlılar gibi bir otomat olduğunu öne sürer. Ona göre […] ruh da maddidir, bedene aittir, gelişmiş insan beyninin bir fonksiyonudur. İngiliz Aydınlanma hareketinin ve deneyciliğinin en ileri temsilcisi sayılan David Hume’un (1711-1776) gözünde de dünya sonsuz sayıdaki makinelerin […] oluşturduğu koca bir makinedir.”[13]

20. yüzyıl başında Sanayi Devrimi’nin de etkisiyle makine ideolojisi (maşinizm) öyle bir hegemonya oluşturmuştur ki evrensel bir metafor haline gelmiştir: Kitap, Paul Valéry’ye göre bir “okuma makinesi”, Armstrong Richards’a göre ise “düşünme makinesi”dir; Amédée Ozenfant’a göre “resim bizi tahrik etme makinesidir”; Eyzenşteyn tiyatronun “rol yapma makinesi”, Duchamp da düşüncenin “sanat yapma makinesi” olduğunu söyler. Müze bir “eğitim makinesi” (Richard Bach), konut da “ikamet makinesi”dir (Le Corbusier).

Kültleşmesi sonucunda makinenin kendisi bir sanat eseri gibi tasavvur edilmeye başlar. “Çünkü ‘ideal güzellik’ makinede temsil olur. Örneğin, “modern bir lokomotifin çarpıcı vakarı, güzelliği, mükemmel uyumu ve stili, günümüzün en iyi mimarının en iyi işinden karşılaştırılmayacak ölçüde daha üstündür”.[14]

Makine estetiğini zirvesine çıkaran, 1917 Devrimi’ni izleyen yılların konstrüktivistleri olmuştur. El Lissitzki sanatın öldüğünü ilan eder: “Sanat ölmüştür, yaşasın makine sanatı.” Rodçenko’nun sloganı ise daha keskindir: “Sanata ölüm! Yaşasın üretim!”

Makinenin estetik anlamda fetişleştirilmesi, sanatın da bir mühendislik gibi idealleştirilmesine ve mühendislik aletlerinin yüceltilmesine yol açar. Konstrüktivist Naum Gabo ve kardeşi Pevsner, 1920’de yayınladıkları manifestoda sanatla mühendisliği özdeşleştirirler: “Elimizde şakül, gözler cetvel kadar keskin ve ruhumuz pergel kadar düzgün, […] bir mühendis nasıl köprülerini inşa ediyorsa biz de kendi eserlerimizi inşa ederiz.”[15]

 

Baltadan makineye geldiğimizde aletler önceden olduğu gibi sanatı yansıtmaz, sanatla birleşmez, artık bizzat kendileri birer sanat eseri olmuştur; “güzellik” de üretirler.

 

* Bir el aletleri müzesi de kurmuş olan Kanca’nın yayınladığı Alet İşler kitabı, aletlerin tarihi ve sembolik anlamları konusunda eşsiz bir kaynaktır. Burada değindiğim örnekler ve fotoğraflar büyük ölçüde bu kaynaktan aktarılmıştır. Alet İşler: Dünyamızı Biçimlendiren Nesneler, ed. Akif Kuruçay (İstanbul: Kanca El Aletleri AŞ, 2022).

 



[1] Ali Artun, Eros ve Sanat: Modernizm Çağında Sanat ve Cinsellik (İletişim Yayınları SanatHayat dizisi, 2022) s. 33.

[2] Göknur Karaduman, Alet İşler, s. 52.

[3] Selda Özhan, Alet İşler, s. 210, 211.

[4] Hatice Uyanık, Alet İşler, s. 160.

[5] Hatice Uyanık, Alet İşler, s. 163.

[6] Selda Özhan, Alet İşler, s. 209-215.

[7] Jale Özlem Oktay Çerezci, Alet İşler, s. 137-149.

[8] Jale Özlem Oktay Çerezci, Alet İşler, s. 139.

[9] Serap Yüzgüller, Alet İşler, s. 196.

[10] Serap Yüzgüller, Alet İşler, s. 197, 198.

[11] Aslıhan Erkmen, Alet İşler, s. 327.

[12] Ferda Barut Kemirtlek, Alet İşler, s. 352.

[13] Ali Artun, Çağdaş Sanatın Örgütlenmesi: Estetik Modernizmin Tasfiyesi (İletişim Yayınları SanatHayat dizisi, 2012) s. 84.

[14] W. R. Lethaby [1905]. Aktaran K. Rowland, A History of the Modern Movement: Art, Architecture, Design (Londra: Looking and Seeing, 1973. s. 128.

[15] Mary Ann Caws (ed.), Manifesto: A Century of Isms (Lincoln: University of Nebraska Press, 2001) s. 399.