/ Tezler / Metinden Diyagrama Mimarlık Kuramı: Delirious New York ve Yes is More

 

Walking City, Archigram, Ron Herron, 1964.

 

Kuramsal etkinliğin, diğer bir deyişle mimarlık üzerine düşünme ve yazma tarihinin, mimarlık tarihi kadar eski olduğu görülmektedir. İnsanoğlu inşa etmeye başladığından beri, mimarlık nesnesi salt fiziksel nesne oluşunun ötesinde, her zaman bir anlamın taşıyıcısı olmuştur. Mimarlığın ise bu anlamı bulma arayışı hiç bitmemiştir. Kuramsal içeriğin üretimi ve bu üretimin en pratik aracı olarak yazma eylemi, düşünce akışlarını hizalayan; bu akışları birbirleri arasında örgütleyen bir süreç başlatmakla birlikte, aynı zamanda reel düzlemde görülemeyenlerin, geriye çekilerek görülebilir kılındığı; haliyle sorgulamanın ve eleştirel yaklaşımın geliştiği yeni bir uzam açmaktadır. Bununla birlikte mimarlık nesnesinin üretim biçimleri, çağın üretim sistemleri ve toplumsal yapısı bağlamında sürekli değişirken, kurama dair kavrayışla birlikte doğal olarak kuramsal metnin biçim ve içeriği de sürekli olarak yeniden yapılandırılmaktadır.

21. yüzyıl eşiğinde mimarlık söylemindeki son tartışma, 1970’ler ve 1980’lerin mimarlık, dilbilim arakesitinde gerçekleşen “aşırı kavramsallaştırma” ve “soyut aklın hegomanyası” düzenine karşı, gezegenin halihazırdaki gerçeklikleriyle yüzleşmek için pragmatik ve pratik eğilimli hareketlere doğru bir yön değişikliği yapılmasına dair olmuştur. Bu bağlamda 90’lı yıllar itibariyle ve özellikle bir eşik olarak 2000 yılında, mimarlık söylemine post-eleştirel (post-critical), ya da teori-sonrası (after theory) olarak tanımlanan düşünce dahil olmaya başlamıştır.

Post-eleştirel söylemin en önemli iddiası 1970’ler ve 1980’ler arasındaki süreçte postyapısalcı öğretiler ve dilbilimsel terminolojilerle, mimarlık disiplininde sadece “anlam” üretimine odaklanıldığı ve bu anlamın temel nesnesinin reel mimarlık nesnesinden çok metin olduğu yönündedir. Dolayısıyla kuramsal etkinlik için önemli bir araç olan geleneksel dizimsel metin ve pratik arasındaki ilişkiyi birbirine yakınlaştıracak bir araç olarak diyagram önerilmiş; 90’lar ile 2000’lerin düşünce ekseni de Derridacı yapı sökümden, Deleuze’e ve onun “soyut makineleri” olarak diyagrama doğru bir dönüşüm sürecine girmiştir. Diyagramın mimarlık disiplinindeki çalışma mantığı en basit anlamıyla, kentten edinilen bilginin kuramsal bir etkinlik haline dönüştürülerek, mimarlık pratiğine aktarılmasıdır. Bununla birlikte, diyagram post-eleştirel söylemin bir keşfi değil, 80’lerdeki kullanımına dair yeniden bir ele alıştır. Dolayısıyla diyagram kavramı kuramsal anlamda bir geri dönüştür. Bu geri dönüşün arka planındaki en önemli figür ise Rem Koolhaas olarak gösterilmiştir. Nitekim Koolhaas’ın kuramsal ve pratik etkinliği, 2000 öncesi mimarlık söyleminde güçlü bir etkiye sahip olmakla birlikte, 21. yüzyılın pragmatik stratejilerinin (post-eleştirel söylem) kuramsal bir düzleme yerleştirilmesinde de kritik bir model haline gelmiştir.

Bu bağlamda, hem bugünün post-eleştirel söylem ekseninde çerçevelenen kuram ve pratiğinin, hem de bu bağlamda ortaya çıkan diyagram kavramının anlaşılmasında Koolhaas’ın mimarlığı ele alış biçiminin kavranması önemlidir. Bu ele alışın temellendiği yer ve Koolhaas’ın söyleminin temel nesnesi ise Delirious New York: a Retroactive Manifesto for Manhattan (1978) kitabıdır. Delirious New York, hem modern mimarlığın ve şehircilik kodlarının yeniden yorumlandığı, hem de geleneksel anlamdaki kuramsal metnin ve mimarlık hakkında yazma eyleminin diyagram mefhumu ile yeni biçim kazandığı önemli ve öncü bir kuramsal metindir.

Çağın yeni kuramsal aktivitesi, diyagram yoluyla ampirik bilginin hızlı bir şekilde mimarlık nesnesini koşullayan bir süreç başlatması üzerine kurulmaya başlamıştır. Nitekim diyagram, en başta mimarlık hakkında düşünme ve inşa eylemi için yeni bir özgürlük alanı açmış olmakla birlikte, özellikle son on beş yıllık süreçte, stratejik bir manipülasyon aracı olarak kullanımı söz konusudur. Bu da mimarlık ediminin salt araçsallığa hapsedilmesi, yerle ilişkinin kopması, mimarlık üzerine düşünme mekanizmasının felce uğraması ve eleştirel kuramın kaybı gibi problemler ortaya çıkartmıştır. Bu problemin ve diyagramatik düşüncedeki sapmanın en okunaklı olduğu güncel model ise hem mimarlık metnini hem de inşa etme edimini diyagram ile stratejik bir eyleme dönüştüren Bjarke Ingels (BIG) mimarlığı ve BIG pratik ve söyleminin bir manifestosu olan Yes is More: An Archicomic on Architectural Evolution (2009) adlı monografdır.

Bu çalışmada, öncelikle kuramsal ve pratik etkinlikte yön değişikliğine sebep olan önemli kırılma anlarından ve tarihsel izleklerden geçilerek diyagramı koşullayan arka plan araştırılmış, daha sonra ise çağdaş mimarlığın iki metni (Delirious New York ve Yes is More) üzerinden diyagramın ikili durumuna dair bir okuma yapılmıştır.

 

Yazar: F. Zeynep Altınbaşlı

Danışman: Dr. Öğretim Üyesi Hande Gönül

Yer Bilgisi: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Türü: Yüksek Lisans

Yılı: 2019

 

Bu tez yazarı tarafından dergimize gönderildi. Görsel, tezden alındı. Tamamını okumak için bkz. diyagram.pdf 

tez tanıtımı, mimarlık