Şükrü Aysan, Salt Sanatsal Nesnelerle Doğal Çevreye Müdahale, 1979.
Bu çalışmada, Türkiye'deki kavramsal sanat uygulamaları, temelde İngiliz ve Amerikan kavramsal sanatçılarının ortaya koyduğu teori ve kavramlar çerçevesinde ele alınmıştır. Bu amaçla, Duchamp'ın "ready-made" (hazır yapım nesne) ile ortaya çıkardığı "genel sanat tanımı"nı temel alan bir kavramsal sanat anlayışı ortaya konmuştur. “Ready-made”, resim ve heykel ile sınırlanmayan bir sanat anlayışını ileri sürerek sanattaki modernist sınırlamaları ortadan kaldırmış, bir sanat yapıtının sanat olarak kabul edilmesi için biçimsel niteliklerin gerekli olmadığım göstermiştir. Buna göre bir sanat nesnesi, sanat olma statüsünü, sadece bir sanatçının, sanatsal bir bağlam içinde, o nesnenin sanat yapıtı olduğunu dile getirmesi ile elde ediyordu. Duchamp, bunu göstererek, "sanat nesnesi", "sanatçı", "izleyici kitlesi" ve "sanatsal kurum"dan oluşan, sanatın sanat olmak için gerekli ve şart olan dört koşulunu açığa çıkarmış oluyordu. Sanata dair yerleşik değerlerin artık geçerli olmaması nedeniyle, kavramsal sanat bu dört koşulu temel alarak yeni bir sanat tanımı yapma girişiminde bulundu. Ancak, her ne kadar kavramsal sanatta farklı yaklaşımlar olsa da, kavramsal sanatçıların genel eğilimi bu dört koşulu reddetmek doğrultusunda oldu. Joseph Kosuth ve İngiltere'deki "Art & Language" (Sanat ve Dil) grubu Saussure'ün dilbilim teorileri, yapısalcılık ve Wittgenstein felsefesinden yararlanarak yeni bir sanat tanımı yapmayı amaçladı. Daniel Buren gibi kimi sanatçılarsa dilbilim teorilerine yönelmek yerine sanat bağlamı ve sanatın içinde bulunduğu kurumsal yapıyla ilgilendiler. Sol Lewitt gibi bazı sanatçılar da, Kosuth'un aksine sanatı teorik bir mesele olarak görmeyip, sanat yapıtındaki düşünce ve kavramı vurgulayarak yapıtın biçim ve üretim sürecini geri plana ittiler.
Serhat Kiraz, Günlerin Görüntüleri, Bugünün Görüntüsü, 1988.
Türkiye'de benzer bir eğilimi 70'lerin sonlarından itibaren, özellikle 80'lerde görmeye başlıyoruz. Bu dönemde, sanatçılar resim ve heykelden uzaklaşarak kullandıkları teknik ve malzeme bakımından daha özgür davranmaya başlamıştır. Her ne kadar sanatsal yaklaşmalar çeşitlilik gösterse de, bu sanatçıların bir kısmı kavramsal sanata daha yakın bir yaklaşım içine girmiştir. Bu çalışmada, bu sanatçılar, genel sanat kavramına ne şekilde tepki verdiklerini ve sanatın sorgulamasını ne derece yaptıklarını ortaya koymak üzere incelenmiştir. Bu bağlamda ele alman "Sanat Tanımı Topluluğu"; Şükrü Aysan, Serhat Kiraz, Ahmet Öktem ve Avni Yamaner tarafından, grubun isminin de belirttiği gibi, yeni bir sanat tanımı yapma kaygısıyla kurulmuş bir sanatçı topluluğudur. Kosuth ve "Art & Language" (Sanat ve Dil) grubu ile çok benzer amaçlar güden bu grup, sanat üzerine ortak araştırmalar yaparak, elde ettikleri sonuçları yine sanat olarak sunuyordu. Bir süre sonra grubun kurucu üyelerinin dağılmasının ardından, Şükrü Aysan başka üyelerle birlikte grubun etkinliklerini bugüne dek sürdürmüştür. Grup üyelerinden Serhat Kiraz ve Ahmet Öktem, gruptan ayrıldıktan sonra gerçekleştirdikleri işleri ile ayrıca değerlendirildiler. Ancak, Kiraz'ın daha sonraki işleri bu çalışmada sunulan sanat yaklaşımı çerçevesinde kavramsal sanat olarak değerlendirilemeyecek bir sanatsal tavra dönüşmüştür. Öte yandan, Öktem daha önceden ilgilendiği meseleler üzerine çalışmaya devam etmiştir. Bu çalışma içinde değerlendirilen bir diğer sanatçı olan Canan Beykal her ne kadar diğer kavramsal sanatçılara göre sosyal ve politik konularla daha fazla ilgili olsa da, sanat yapma biçimi ve sanat nesnesi, sanatçı, izleyici ve kurumları ele alış şekli bakımından kesinlikle kavramsal sanat içinde yer almaktadır. Ayşe Erkmen'in işleri de, sanat olan ve sanat olmayan arasındaki ilişkiye yönelik sürekli ilgisi nedeniyle bu çalışma içine dahil edilmiştir. Sanatçı bir çok işinde, sanatın sınırlarını işaret etmek için galeri bağlamından yararlanmaktadır. Erkmen sanatı tanımlamaktan çok "bir sanat yapıtını sanat yapıtı yapan nedir" sorusuyla ilgilenmiş, sanat ile sanat olmayan arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmıştır. Bu çalışmada ele alınan sanatçılar, Batı'daki kavramsal sanatçılarla benzer kaygılarla yola çıkmıştır; işleri, "genel sanat" kavramının bilincinde olduklarını ortaya koyar. Sanat nesnesi, sanatın görsel ve estetik değerleri ve sanatçı olarak kendi rollerini sorgulamışlardır. Ancak işlerinde Türkiye'deki sanat bağlamım değerlendirilmeleri bakımından aralarında farklılıklar görülür. "Sanat Tanımı Topluluğu" üyeleri ve Ayşe Erkmen daha çok sanatın kendi sınırlarıyla ilgilenirken, Canan Beykal çoğu zaman sanatı hem uluslararası platforma gönderme yaparak hem de Türkiye bağlamı içinde değerlendirmiştir. Bu durum, işlerinde çoğu zaman politik ve sosyal meselelere değinme tutumuyla paralellik taşır. Türkiye'nin genel sanat bağlamı düşünüldüğünde, tüm bu sanatçılar, alışılmış sınırların dışında iş yapan ve Türkiye'de çağdaş sanat için bir zemin oluşturan ilk sanatçılar arasında bulunmaları nedeniyle bir hayli önem taşırlar.[1]
Yazar: Rana Öztürk
Danışman: Prof. Dr. Ayla Ödekan
Yer Bilgisi: İstanbul Teknik Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sanat Tarihi Anabilim Dalı
Türü: Yüksek Lisans
Yılı: 2005