Kristal Saray, 1851 Dünya Fuarı
Günümüz kültüründe boş zaman ve onun nasıl değerlendirileceği büyük bir yer kaplıyor. Dinlenme, eğlence, eğitim, sanat, mutluluk veya sağlıklı yaşam gibi mefhumlar boş zamanın nasıl değerlendirileceğini belirliyor. Bu düşünceler büyük ölçüde, gezegen çapında sürekli olarak gelişen ve dönüşen sermaye ilişkileri tarafından belirleniyor. Mimarlık pratikleri bu bağlamdan, kapitalist ilişkilerden muaf olamıyor. Hatta mimarlık, sermaye odaklı üretimlerin arkasındaki itici güç dahi olabiliyor.
Bu tez, kapitalizm bağlamını gözeten farklı tür mimarlık eleştirilerini leisure (değerlendirilebilir boş zaman) kavramını kullanarak araştırıyor ve tartışıyor. Tezin iddia ettiği ise, (1) mimarlığın güç ve sermaye ile kurduğu ilişkiyi durmadan yenilemekte olduğunu gözeterek, mimarlıkta eleştirinin sürekli geliştirilmesi gerektiği, ve (2) bu amaç doğrultusunda geniş̧ ve değişen anlamına istinaden leisure kavramının bir eleştiri imkânı sunduğu. Bu doğrultuda, çalışma, mimarlıkta eleştiriyi, mimarlık bilgisini ve teorisini şekillendiren birçok pratikten biri olarak ele alıyor. Tezin odaklandığı eleştiri türü, mimarlığı sosyo-ekonomik bağlamını gözeterek tartışan metinlere dayanıyor. Güncel mimarlık literatürü araştırıldığında, mimarlığın mesleki (özellikle tasarım kararlarıyla ilgili) ve teknik bilgisi ile içinde bulunduğu bağlamı birarada ele alarak eleştiri üreten yeni bir eğilim görmek mümkün. Bu yeni eleştiri arayışı mimarlığın önceki dönemlerde, özellikle 1980’li yıllarda eleştirel teori ile kurmuş olduğu ilişkiyi sorgulayarak kendi geçmişiyle, önceki eleştirel pratiklerle de yüzleşiyor. Bu tez, konu üzerine mevcut literatüre leisure kavramını merkeze alarak katılmış̧ oluyor. Leisure kelimesinin kökeninden başlayıp, eleştirel teoride nasıl tartışıldığını inceleyip, bu gözlükle mimarlık literatüründe leisure’ın nasıl kullanıldığını tartışıyorum.
İngilizce konuşulan dünyada sorumluluklardan uzak zaman veya aktiviteleri ifade eden leisure kelimesinin etimolojik kökenine bakarak aslında kavramın bazı sınırlara işaret ettiği söylenilebilir. Öncelikle, bu sınır imasını dikkate alarak, kavramın eleştirel kuramda nasıl tartışıldığını ve nasıl bir eleştiri aracı olarak kullanıldığını anlamak mümkün. Leisure, Karl Marx’ın metinlerinde insanlara eşit dağıtılması gereken bir kaynakken, on yıllar içinde Thorstein Veblen’in çalışmalarında gösterişçi tüketim [conspicuous consumption] alışkanlıklarını besleyen ve hatta yeni bir toplumsal sınıf tanımlayan bir kavram haline geliyor. Yirminci yüzyılda ise leisure, tüketim toplumunun ideolojisini besleyen ve yeniden üreten aktiviteler, o aktiviteler için yaratılmış̧ mekânlar ve ayrılmış zamanlar anlamına geliyor. Dean MacDannell’a göre gösterişçi tüketim bu yüzyılda turizm aktivitelerine dönüşüyor. Frankfurt Okulu düşünürleri ve Durumcuların teorileri, kitle kültürü ve tüketim arasındaki yakın ilişkiyi vurguluyor, ve aslında leisure zamanlarında bile bireylerin bu şekilde kontrol altında tutulduğuna, sürekli tüketime yönlendirildiğine ve böylelikle mevcut ekonomik düzenin güçlenerek devam ettiğine dikkat çekiyor. Fakat aynı yıllarda, savaş sonrası Avrupa’da, Johan Huizinga, insan medeniyetinin temelinde yatan oyun kavramı ve oyunun eğitici/öğretici yanını araştırarak, aslında leisure’ın bireyleri geliştiren potansiyelini ortaya koyuyor. Kendisinden etkilenen Fransız düşünür Henri Lefebvre, leisure’ın iş ve emek gibi yabancılaştırıcı olabileceğinden bahsetse de, kavramı, toplumu ve sosyal hayatı değiştirebilecek, gündelik hayatın tam merkezinde bulunan bir fırsat olarak değerlendiriyor. Yüzyılın sonuna doğru, değişen teknoloji ve büyüyen iletişim ağlarının etkisiyle, Maurizio Lazzarato gibi teorisyenler leisure ile iş arasındaki ayrımın en baştan sorunlu olduğunu ve giderek daha da birbirinden ayrılamaz hale geldiğini belirtiyor. Böylelikle değişen emek (üretimin niteliği), iş dışında kalan zaman, aktivite ve mekânları da içermeye başlıyor. Yirmi birinci yüzyıla gelindiğinde leisure kelimesi neredeyse kullanılmamakla beraber, kelimenin kapsadığı bazı kavramlar, örneğin mutluluk veya sağlık, ön plana çıkıyor.
Leisure konusunda yazılmış eleştirel metinlerde bazı ikincil kavramlardan bahsetmek önemli bir yer tutuyor. Tespit ettiğim kavramlar, basitten daha karmaşığa doğru; yabancılaşma, kullanım değeri-değişim değeri-artı değer, fetişleş(tir)me, metalaşma, cisimleştirme-nesneleştirme-şeyleştirme, gösteri ve ona bağlı olarak fantazmagorya. İkincil kavramlar leisure ile beraber sosyo-ekonomik ilişkiler dahilinde demistifikasyon ve yeniden-kavramsallaştırma üzerinden eleştiriyi mümkün kılıyor. Demistifikasyon mevcut ilişkileri ortaya çıkarmak anlamına gelirken, yeniden-kavramsallaştırma, mimarlığın sermayeyle süregelen ilişkisindeki çelişkileri tartışmayı mümkün kılıyor. Bu ikincil kavramlar sayesinde, mimarlık literatüründeki metinlerin eleştirel yaklaşımlarını, yöntemlerini ve eleştirel pozisyonlarını tespit etmek ve karşılaştırmak mümkün.
Eleştirel kuramın sağladığı çerçeveden faydalanarak mimarlık literatüründen bazı metinleri inceliyorum. Bu metinlerin ortak yanı, leisure ile ilgili olmalarının yanı sıra mimarlığa yönelik tanımlanabilir çeşitli eleştiriler sunmaları. Bu metinleri leisure kavramını ve kavram etrafındaki düşünceleri (kültür, eğitim, dinlenme, eğlence gibi) nasıl kullandıklarına göre sınıflıyorum. İlk grup, kavramı, işlev ile ilişkilendirip, işlev (ve kullanım) üzerinden mimarlık ürünlerini sınıflandırarak ortaya koyduğu eleştiriyi mimarlığın içinde bulunduğu sosyo-ekonomik bağlama yöneltiyor. Bu metinler arasında şunlar bulunuyor: Fred Gray’in kitabı Designing The Seaside: Architecture, Society and Nature (Deniz Kıyısını Tasarlamak: Mimarlık, Toplum ve Doğa) (2006); Christoph Grafe’ın doktora tezi “People's Palaces: Architecture, Culture and Democracy in Two European Post-War Cultural Centers” (Halkın Sarayları: Savaş̧ Sonrası Avrupa’da İki Kültür Merkezinde Mimarlık, Kültür ve Demokrasi) (2010); ve Miodrag Mitrasinovic’in kitabı Total Landscape, Theme Parks, Public Space (Bütüncül Peyzaj, Eğlence Parkları, Kamusal Alan) (2006).
İkinci grup ise kavramı bir deney alanı olarak kullanarak mimarlığın mevcut sınırlarını aşmayı hedefleyen mimari örnekler içeriyor. Bu doğrultuda Liane Lefaivre’nin makalesi “Space, Place and Play” (Mekân, Yer ve Oyun) (2002) ile mimar Aldo Van Eyck’ın çocuk oyun bahçelerini tartıştığı metni inceliyorum. Ardından, Andreas Rumpfhuber’in kitabı Architektur Immaterieller Arbeit’ı (Gayri Maddi Emek Mimarisi) (2013) ve Bernard Tschumi’nin “The Pleasure of Architecture” (Mimarlığın Hazzı) (1996) ismi altında topladığı metni inceliyorum.
Üçüncü ve son grup, leisure kavramını kullanarak mimari projeler üzerine söylem üretiyor ve mimarlığın ürettiği anlamı tartışıyor. Bu başlık altında ise başka bir grup metin inceliyorum: Andrea Phillips’in kaleme aldığı “Pavilion Politics” (Pavyon Politikası) (2010), Reinhold Martin’in makalesi “Money and Meaning: The Case of John Portman” (Para ve Anlam: John Portman Örneği) (2009), ve Andrzej Piotrowski’nin “The Spectacle of Architectural Discourses” (Mimari Söylemlerin Gösterisi) (2008) isimli makalesi.
Yukarıdaki metinlerdeki incelemelerin gösterdiği gibi, leisure kavramının üç farklı kullanımı üç belirgin eleştiri türü sunuyor: tanılayıcı eleştiri (diagnostic criticism), dönüşlü eleştiri (reflexive criticism), ve söylemsel eleştiri (discursive criticism). Üç farklı eleştiri türü hem birbirine indirgenemez, hem de geçirgen kategoriler olarak işliyor. Önemli olan, üç yaklaşımın mimarlıkta leisure konusu dışında eleştiri üretme pratiğine dair bir sonuç sunup sunmadığı.
Kamusal alan, teknoloji ve gösteri kavramları metinlerde belirgin olarak tekrar eden üç tema olarak çalışmanın son bölümünü şekillendiriyor. Leisure kavramından yararlanarak eleştiri sunan mimarlık metinlerinin bu üç temadan nasıl faydalandığını karşılaştırmak, mimarlıkta eleştirinin nasıl kurulduğunu ortaya çıkarıyor. Çünkü bu temalar sayesinde, paralellikler ve devamlılıklar, ortaya çıkan karşıtlıklar ya da değişim, ve son olarak gösteri olmak ile kendi özerkliğini savunmak arasında gidip gelen mimarlığı tartışmak mümkün.
Bu çalışma mimarlıkta yeni bir eleştiri arayışını tartışarak konu ile ilgili literatüre eklenmeyi hedefliyor. Leisure kavramı sayesinde mimarlık literatürünün eleştirel teoriyle kurduğu ilişkiyi tartışmak, farklı eleştiri türlerinin birbirlerinden faydalanarak nasıl özelleştiğini görmek ve günümüz mimarlık kültüründeki yeni eleştiri arayışını değerlendirmek mümkün.[1]
Özgün Başlık: Leisure as criticism in architectural texts
Yazar: Berna Göl
Danışman: Prof. Dr. Belkis Uluoğlu ; Prof. Dr. Bülent Tanju
Yer Bilgisi: İstanbul Teknik Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı
Türü: Doktora
Yılı: 2017