Sanatta ve Eğitimde Adalet için Sendikalaşma Mücadelesi

12/6/2015 / skopbülten / David Buuck

 

Körfez Bölgesi Sanat ve Eğitim Adaleti Festivali, 8 Mart 2015

 

8 Mart’da gerçekleşen San Francisco Körfez Bölgesi Sanat ve Eğitim Adaleti Festivali, ekonomik güvencesizlik ve sosyal adaletsizlikten mustarip eylemcileri, öğretim üyelerini ve sanatçıları biraraya getirdi. Festivalin amacı, ücret ve çalışma koşulları etrafında dönen kampüs-içi mücadeleleri San Francisco’nun Körfez Bölgesi’nde benzeri mücadeleler yürüten hareketlerle biraraya getirmek, sınıflar-arası dayanışma ağları kurmaktı. Festival’e katılanlar arasında sendikalaşma mücadelesi veren geçici öğretim üyelerinin yanı sıra öğrenciler, öğretmenler, sendikacılar, ücret artışı talep eden fast food işçileri, ve polis şiddeti, mutenalaşma ve borç gibi meseleleri gündeme taşıyan şairler ve sanatçılar vardı.

Yirmi yıldır bu bölgede yaşayan ve benzer pek çok harekete katılmış birisi olarak bu tür eylemlerin burnu havada sanat sergilerine meze olmasına, çeşitlik adına çeşitlilik gösterilerine dönüşmesine, yerel politikacılardan riyakârca övgüler toplamasına ve kâr amacı gütmeyen liberal sanat kurumları tarafından iç edilmesine sıklıkla tanık oldum. Fakat, bu defa bu tür tuzaklara düşülmeyeceğine dair bir umut belirdi. Fast food işçileri, en yakınlarındaki üniversitelere giderek 25 Şubat’ta ülke çapında iş bırakan geçici öğretim üyelerine destek verdiler. Aynı şekilde, geçici öğretim üyeleri de fast food işçilerinin iş bırakma eylemine destek verdi. Öğrenciler ve sanatçılar, geçici ve sendikasız öğretim üyelerinin mücadeleyi sürekli kılmak için kampüs eylemciliği ağları kurmalarına yardımcı oldular.   

Kadrosuz öğretim üyeleriyle hizmet sektöründe çalışan diğer işçiler arasındaki benzerlikler artık gün gibi ortada. Şirket modelini benimseyen üniversiteler (öğrenci harçlarını inanılmaz oranlarda artırmanın yanı sıra) işçilerinin tümüne gözden çıkarılabilir emek muamelesi yaptıkları takdirde kârlarını mümkün olan en yüksek seviyeye çıkarabileceklerine inanıyorlar. Halihazırda Körfez Bölgesi’ndeki akademik işgücünün %80’ini geçici ve kadrosuz öğretim üyeleri oluşturuyor (bu oran, 1970’te %20’ydi). Bu insanların çoğu dönemlik ya da senelik sözleşme esasına göre çalışıyor. Ne iş güvenceleri var ne de sağlık sigortaları; akademik araştırmaları için çalıştıkları kurumlardan hiçbir destek almıyorlar. Çoğu, hayatını idame ettirebilmek için ek iş alıyor ve bazı tam-zamanlı hocalar da dahil olmak üzere bir sürü öğretim üyesi sosyal yardım alıyor; ki bu da devletin dolaylı olarak özel üniversiteleri finanse ettiği anlamına geliyor.   

Hareketin geleceğinden umutlu olan bir öğretim üyesi şu açıklamayı yaptı: “Çalıştığımız kurumdaki çalışma ve eğitim koşullarını iyileştirmeye kararlıyız; ama bundan da önemlisi, insanların şirketlerden, sosyal adaletin kâr marjından, demokratik bir topluluk modelinin sorumsuz hiyerarşik yapılardan önemli olduğunu kabul eden çok daha geniş kapsamlı bir hareketin parçası olmak istiyoruz.”

 

 

San Francisco Sanat Enstitüsü, geçici öğretim üyeleri protestosu, 13 Mayıs 2015

 

 

San Francisco Sanat Enstitüsü, geçici öğretim üyeleri iş bırakma günü, 25 Şubat 2015

 

Sendikalı işçi sayısında ciddi düşüşlerin yaşandığı, neoliberal yasaların sendikasızlaştırmayı teşvik ettiği bir ortamda işçileri örgütlemenin ve müzakere masasında ellerini kuvvetlendirmenin ne kadar zor olduğu ortada. Yarı-zamanlı akademik işgücünü örgütlemek ise daha da zor. Kadrosuz öğretim üyelerinin çoğu bu pozisyonun kadrolu öğretim üyeliğine giden yolda geçici bir basamak olduğunu düşünüyor ve dolayısıyla yabancılaşmış işgücüyle özdeşleşmiyorlar. Bazılarıysa, sendikaların “işçi sınıfına” –yani, hocalardan ve idari personelden ziyade temizlik işçilerine ve güvenlik görevlilerine– uygun olduğunu düşünüyor. Aşılması zor yapısal engellere rağmen güvencesiz akademik işgücü üniversitelerin şirketleşmesinin kendi çıkarına olmadığını görmeye başladı. Özellikle sanat ve beşeri bilimler alanında çalışan geçici öğretim üyeleri mevcut ekonomik ve politik manzaraya kolektif bir karşılık vermek gerektiğinin farkına vardı ve Amerika’nın her köşesinde kadrosuz işçi sendikaları kurulmaya başlandı.    

Yöneticilerin lehine işleyen kanunlar ve bize karşı saf tutmuş düzenleyici organlar varken sendikalaşmanın getirilerinin de sınırlı olacağı ortada. Mücadeleyi ileriye taşıyabilmek için şirket çıkarlarına ve neoliberal kinizme karşı yekvücut olup sanatta ve eğitimde yeni adalet modelleri geliştirmemiz gerekiyor. [AB]

 

David Buuck’un Hyperallergic’te yayınlanan In the Bay Area, Adjuncts and Artists Unite to Unionize başlıklı makalesinden derlenmiştir.