Dolmabahçe Sarayı’nın veliaht dairesi;… ilk resim galerimiz olalı bir hali değerli ressamlarımızı lezzetli ve hicaplı bir hayretle ilk defa görmedik mi? Bundan sonra da maziye ait bazı sanatkârlarımızın keşfedilmeleri imkânsız değildir. Fakat muhakkaktır ki, resim tarihimizin bazı köklerini bilmemezlik, taassup, yangınlar, ihmal ve teseyyüp çürütüp yok etmiştir. Ancak kalmışlar üzerinde derhal eğilmezsek, yarın vesikalar daha azalacaktır…
Bir Türk resmi toplu bir şekilde ne zaman vücut bulmaya başladı, hangi tesirler altında bir şekil aldı, Türk resminde Şark minyatürüyle Garp eserlerinin nüfuz çarpışmaları var mıdır; Türk ressamı olarak kimleri kabul edebiliriz, bu ilk Türk ressamlarından beri Türk resmini devrelere ayırmak kabil midir, bu devreler büyük şahsiyetlere mi, yoksa büyük resim cereyanlarına göre mi teşekkül etmiştir, peyzajdan portreye kadar resim nevilerinin hususi bir inkişaf tarihleri mevcut mudur, ve nihayet Türk resminin tuttuğu istikamet nedir? İşte, yazılması gereken kitap, Sami Yetik’in kitabında dediği hiçbir eseri söylemeden “Hocaları istidadına hayrandı, genç yaşında Girit’te öldü” tarzında hal tercümelerinden mürekkep bir mecmua, tezkire değil, bütün bu mevzuları inceleyen bir tetkik eseridir, ve maalesef bu eserin fasıllarını tertip edip serlevhalarını koymak üzere de henüz kalemler yontulmamıştır.
Tanin, 1 Şubat 1945