/ Pasajlar / Anlamın Çökmesini Beklerken

                                                                      

"Sanat anlamsızdır... Sanatsal yaratıcılık her zaman anlamın çökmesidir."  Hölderlin

 

 

Eğer sanat, öldüğüne ilişkin onca iddiaya rağmen hayatını sürdürüyorsa, bunu tamamen doymuş olan yaratıcı tecrübenin boşlukları içinde başarıyordur. Artık meşruiyet olmadan, yıkıcılık umudu da olmuyor. Avangard, uzun zaman, çağdaşlıklarının işareti olarak anlamın kırılmasını başardı. Bugün ise, anlamın kırılması, yıkıcılığın gerçekten de bir etkisi olduğu eski günlerden bir hayal gibi görünüyor. Sanat ile toplum arasındaki çatışmada, egemen toplumsal yasalarla ilgili her türlü eleştiri, yaratıcılığın yıkıcı gücüne ilişkin bir yanılsama dahi uyandırmıyor ve bir naiflik halini alıyor. Yaratıcılık takıntısı, tekerrüre dayanamıyor ve bir parodi havasına bürünüyor. Sanat piyasasının ve üreyip duran yaratıcı seçkinlerin gücünden nasıl kaçabiliriz? Hakkında konuşulmadığı zaman ve lüks ürünlerinkine benzer reklam kampanyaları olmadan hiçbir sanat eseri varlık gösteremiyor. Zaten beğeniler önceden belirlenmiş. Estetik deneyim de sanat eleştirilerinin güzellik kalıplarına dayanıyor. Bu terörizm, yaratının bütün farklı anlamlarının kurumların diliyle yansıtıldığı, aynalarla yapılan bir hileden, sonsuz bir yanılsamadan kaynaklanıyor. Bilinmeyen bir şeyin aniden keşfi dahi, yeni mallara duyulan ihtiyaca cevap verdiğinde gerçek bir karikatür görünümünü alıyor... Sanatsal yaratıcılık, biricikliğin işareti olarak anlamla bağlarını koparmak zorunda; bunun için de onu durmadan işgal eden ustaların, babaların hayaletlerini arkada bırakması gerekiyor. Ne var ki anlamı parçalama rolünü de kitle medyası oynuyor. Üstelik ona da ötekiler gibi bir anlam yükleyerek, anlamdan kopmanın kendisini de değersizleştiriyor. Bu durumda itibarını koruma kaygısı, ister istemez sanatçıyı, onu ayakta tutan ve kıymetini bahşeden piyasaya teslim olmaya zorluyor. Bunun bedelini de yaratıcılığın despotluğuna yaptığı sıradan bir katkıyla ödüyor. Baştan çıkarmaya indirgenmiş sanat eseri, bir marka imgesine dönüşüyor. Dolayısıyla, ancak anlamın çökmesiyle ortaya çıkan büyüleme gücüne sahip olamadığından sanatın mekânına dalamıyor. Büyüleme, sarsma arzusu, sadece bir referans yaratabilmenin baskısıyla kayboluyor; kabul görmeye, tanınmaya ilişkin sanat piyasasının beslediği takıntılı mantık içinde eriyip gidiyor.

 

Henri-Pierre Jeudy, "Waiting For the Collapse of Meaning", Social Overload (New York, Autonomedia, 1994) s. 123-125.

sanat-hayat