Mimarlık nedir, ne işe yarar? Mimar kimdir, ne yapar, neden ve nasıl yapar? İnsanlıkla birlikte var olan barınma ve ona binyıllardır eşlik eden mimarlık çerçevesinde bu sorulara yanıt veren pek çok düşünce ileri sürülmüş, bunlar üzerine sayısız yazı yazılmıştır. Bu yazı ise, mimarlığı yeniden tanımlamamıza vesile olan bir bakış açısıyla, mimarlığın ne’liğine ilişkin bir dizi soruyu tetikleyen bir kitabı konu ediniyor: Hayalperest Mimarlık / Özgür Aletlerin Mimarlığı. ‘Hayalperest mimarlık’ ve ‘özgür aletlerin mimarlığı’, geçmişle gelecek arasında salınan bereketli kavram öbekleri olarak, mimarlık tarihinin farklı dönemlerinden farklı üretimleri akla getiren, ama aynı zamanda da henüz ortaya çıkmamış pek çok mimarlık olasılığını filizlendiren nüveleri taşır. Artun kitabında bu iki kavram öbeğine işaret ediyor.
Kitap iki ana bölümden oluşuyor: işlevden yalıtılmış, hayal gücüne dayanan özerk mimarlık geleneğinin bir tarihçesi ile, yazarın bu gelenekten esinlenen “özgür aletlerin mimarlığı”yla ilgili eserlerinin Kayhan Kaygusuz tarafından çekilmiş fotoğrafları.
Ali Artun’un düşünsel evreninin en yeni konstelasyonu, “Özgür Aletlerin Mimarlığı”, kitaptakilerle sınırlı kalmayacağının işaretlerini, dolayısıyla müjdesini taşıyan yirmi şiirsel mimarlık üretiminden oluşuyor. Bu mimarlıkların her birinin ontolojik nüvesini mimarlık disiplininin ya da gündelik yaşamın tanıdık aletleri oluşturuyor.
“Özgür Aletlerin Mimarlığı” tanımını iki şekilde okumak mümkün: İlki, Kantçı bir bakışla hayal gücünün yaratıcı üretim sürecinde, Artun’un kişisel oyun alanı içinde aletleri işlevlerinden arındırarak inşa ettiği insan-merkezli bir mimarlık üretimi edimi; ikincisi ise, post-hümanist anlayış çerçevesinde, işlevlerinden özgürleşen ve yaratıcı öznenin iradesini geri plana alan aletlerin aktif özneler olduğu bir varoluş süreci. İlk okumaya göre, Artun’un düşünsel-fiziksel üretim döngüsü sırasında, kendi içinde tam, tanımlı ve tanıdık işlevleri boşa çıkartılan tekil aletler çoğaltılarak ya da diğer aletlerle biraraya getirilerek başka bir kolektif bütüne ulaşıyor, Artun'un düşünsel dünyasına ilişkin ipuçları veren adlarla tanımlanıyor, mimarlık-sanat arasında şiirsel bir anlatım kuruyor.
Biraz da gerçeküstücü tınılara sahip ikinci okumada ise, gündelik hayatta kullanılan sıradan aletlerin biçimlerinin ve işlevlerinin ötesinde gizli, uzak ve sıradışı gerçekliklerini özgür bırakan arzu ön plana çıkıyor; aletlerin mimarlığı ile mimar aynı düzlemde biraraya geliyor. İster sürekli bir düşünsemenin ve sınırsız bir kurma-parçalama oyununun sonuç ürünleri olarak görülsün, isterse dadacıların hazır-nesnelerinde olduğu gibi, bu aletlerin etken hale gelip özgürlüğünü ilan ettiği bir başkaldırı olarak alımlansın, bu çift kodlu okumanın işaret ettiği, bu aletlerin ‘titizlikle yapılmış, çetrefil bir tasarım’ ile ‘kendiliğinden, beklenmedik, rastlantısal bir karşılaşma’ arasındaki salınımdır; yıkıcı yaratım-yaratıcı yıkım, tekinsizlik-sarsıcı güzellik, canlı-cansız, insan-insan olmayan, akıl-hayal, hayat-ölüm, sanat-hayat, yüksek-düşük, dile getirilebilen-getirilemeyen gibi karşıtlıkların bereketli geriliminin formsuzluğudur. ‘Nesne’, ‘mekân’, ‘malzeme’, ‘ölçek’ gibi kavramların, tanımların ve kategorilerin içi boşalarak bilindik anlam sistemleri deforme olur; diğer yandan tanım-sız, işlev-siz, amaç-sız, sınır-sız, tasarı-sız, son-suz yeni anlam ve bilgi olasılıkları evreni kurulur.
Artun, “Kitap Olarak Mimarlık” bölümünde, Victor Hugo’nun mimarlığı “insanlığın büyük kitabı… kolektif varoluşun kaydı ve anıtı” olarak tanımlamasını aktarıyor. Özgür Aletlerin Mimarlığı’nda “kitap” ve “mimarlık”, sınırsız anlamlar ve sembollerle yüklü bu iki form, birbirleri üzerine kapanarak mimarlığın anlamını sorguluyor; mimari temsilin, sanatın, hayal gücünün, ütopyanın, şiirsel ifadenin özerklik mekânını yeniden kuruyor. Artun’un “Bilinmeyen Mimarlar” bölümünde değindiği düşsel projeler ve anti-mimari yapılar, hayalperest mimarlıklar, mimarsız mimarlıklar, sınırsız labirentler, görünmez kentler, inşa edilmemiş konstrüksiyonlar, ütopik ya da avangard mimarlıklar nasıl mimarlığın müesses yapısını kışkırtıp, geleneksel kavrayışını parçalamaktaysa; Özgür Aletlerin Mimarlığı da, işleve, yararlılığa, gerçekliğe, mimarlığın araçsallaşmasına meydan okuyan ve arzuları, hayalleri, gizemli anlamları ve sembolleri özgür bırakan, örtük bir eleştirel-kuramsal manifesto ortaya koyuyor…
Fotoğraflar: Ali Artun’un “Hayalperest Mimarlık: Özgür Aletlerin Mimarlığı” sergisinden, Soda Galeri, 16 Eylül-21 Ekim 2023. (Gökçeçiçek Savaşır)