Videoist, 3. Mardin Sanat Bienali’ndeki en özgün sergi noktalarından birisi. Bienalin sergi noktaları, atıl durumdaki binalar, çarşılar, kiliseler, zanaatkâr dükkânları… Gezenler bu mekânlarda sadece sergilenen esere ve yanı başındaki etiketlere denk geliyorlar. Videoist ise gezenleri sadece işlerle değil, o işi yapanlarla, orada devam eden başka çalışmalarla, sergi için gelen sanatçılarla buluşturan bir çağdaş sanat vahası.
2003’te İstanbul'da bir sanat kolektifi olarak kurulan Videoist, kurucuları Hülya Özdemir ve Ferhat Satıcı’nın Mardin’de yaşama kararı almalarından sonra, merkezini eski Mardin’in içindeki taş bir odaya taşımış. Mardin dönemi daha 2014 yılında başlamış olsa da, Videoist, getirdiği hareketle şimdiden kentin önemli sanat odaklarından birisi haline gelmiş.
Artuklu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin etkinlikleriyle Bienal bir yana bırakıldığında, çağdaş sanat adına son derece sınırlı bir gündeme sahip olan Mardin’de, Videoist gibi bir oluşumu vücuda getirmek, hem cesur hem de özgün bir deneyim. Zaten Satıcı ile yaptığımız görüşmede, çağdaş sanatın Mardin gibi bir kentte nasıl süreklilik arz edecek bir şekilde var olabileceğini deneyimlemek amacıyla bu mekânı açma kararı aldıklarından bahsediyor.
Mardin’in güncel sanat ağlarından ve beraberinde getirdiği piyasa ilişkilerinden uzak kalmış konumu bazen beklenmedik avantajlar yaratıyor. Bienal sürecinde tanıştığımız yerli sanatçıların hemen hepsi çağdaş sanatla hemhal durumda iken, aynı zamanda galeri piyasasına uzak kalmalarından dolayı aracısız, dolaysız ve çekincesizce dertlerini hem çalışmalarıyla, hem de sohbetleriyle gayet güzel anlatabiliyorlardı. Bu bağlamda ele alındığında mekân çoktan Özdemir-Satıcı ikilisinin kurduğu kurumun ötesine geçerek, bir buluşma ve paylaşma noktasına dönüşmüş durumda.
Yine de kurucuların özgün katkılarının da hakkını vermek lazım. Gerek kendi ürettikleri işler, gerekse yurtdışındaki sanatçılarla kurdukları bağlar, Mardin’in dönem dönem “hackleyerek” küresel sanat ağlarına girmesini sağlıyor.
Bu “hackers” ruhu, Videoist’teki bütün süreçlere yansıyor. Sponsor desteği peşinde koşmadan, konaklamadan afiş tasarımına; eserlerin taşınmasından, yerleştirilmesine kadar her konuyu katılımcı inisiyatifi ile çözmeye çalışıyorlar. Bunları yaparken, çevredeki insanlarla kurdukları ilişkiler ve hatta onların bazı projelere (özellikle sözlü tarih çalışmalarına) heves dolu katılımı, İstanbul’un göbeğinde yaşamasına rağmen, çevresiyle asimetrik ilişkiler kuran sanatçılara kıyasla daha samimi ve daha yaratıcı.