Manifesta 9: Modernliğin Yeraltı Tarihi

23/8/2012 / skopbülten

 

 

Fotoğraf: Johnny Harsch, Fotoarchief Stad Genk

 

9. Manifesta Bienali (tam adıyla Manifesta Avrupa Çağdaş Sanat Bienali) bu yıl 2 Haziran-30 Eylül tarihleri arasında, Belçika’nın eski bir maden yerleşimi olan Limburg’daki Genk kentinde düzenleniyor. Bu yılki Manifesta’nın ayırt edici özelliği, sergilerin tek bir mekânda toplanmış olması ve çağdaş sanat eserleri ile geçmişin sanatsal, ekonomik ve toplumsal mirası arasında bağ kurması.

1996 yılında başlayan Manifesta Bienali, iki yılda bir Avrupa’nın farklı bir bölgesinde düzenlenen “göçebe” bir sergi olması bakımından diğer bienallerden ayrılıyor. Bu yılki Bienal için Limburg bölgesinin seçilmiş olmasının sebebi ise, basın bülteninde şöyle açıklanıyor:

 

Limburg, 60 sene önce bugünkü Avrupa’nın tohumlarının atıldığı bölgelerden biridir. Avrupa Birliği’nin önceli olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu [ECSC], Fransa, Batı Almanya, İtalya ve Benelüks’ün imzaladıkları Paris Antlaşması’yla 1951’de kuruldu. Kuruluşun temel hedefi, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’nın yeniden yapılanmasında hayatî öneme sahip kömür ve çelik arzını güvenceye almaktı.[1]

 

Manifesta 9’un küratörlerinden Katerina Gregos ise, bir çağdaş sanat bienali için eski bir maden yerleşiminin seçilmiş olması hakkında şunları söylüyor:

Bellek kaybı zamanlarında yaşıyoruz. Özellikle çağdaş sanat dünyasında, yeniliğe kafayı takmışız. Oysa geçmiş ile gelecek koparılmamalıdır, ikisi birbirini besler ve anlamlandırır. […] Batı Avrupa’da sanayiden sanki artık yokmuş gibi bahsediyoruz, oysa bu bir mit. Sanayi sadece emeğin daha ucuz, çevre vergilerinin daha gevşek olduğu yerlere taşındı.[2]

 

  

Ni Haifeng, “Para-Production”, 2008-2012

 

 

"Para-Production" detay, tekstil kırpıkları

 

 

Magdalena Jitrik, “Devrimci Hayat”, 2012

 

 

 Emre Hüner, "Kainatın Tamamından Biraz Büyük", 2012

 

Manifesta 9’un küratörleri, son yıllara damgasını vuran bienal modeline meydan okumak istediklerini belirtiyorlar; sürekli daha çok sanatçı-daha çok mekân mantığıyla genişleyen çağdaş bienal modeli onlara göre hem sanata hem de sanatçılara zarar veriyor.[3] Bu nedenle hem katılan sanatçıların sayısını düşük tutmuşlar, hem de sergileri tek bir binada, maden ocağı ana binası Waterschei’de toplamışlar. Günümüzde genellikle mega-sergi mantığıyla düzenlenen pek çok etkinlikte izleyenlerin maruz kaldığı görsel ve zihinsel yorgunluğa yol açmayan, eserlerin hakkının verilerek izlenmesini sağlayan rahat bir sergi ortamı tasarlamışlar. Ayrıca, sadece çağdaş sanata ve genç sanatçılara odaklanmak yerine, Bienal’in sanat tarihsel bir boyutu olmasına özen göstermişler.

 

 

Maximilien Luce, “Charleroi Ocakları”, 1896

 

 

Raoul Ubac, "Duchamp'ın Tavanı", 1938 [Tavandan Sarkan 1200 Kömür Çuvalı]

 

 

Christian Boltanski, “Grand Hornu Maden Ocağı Kayıtları", 1997

 

Manifesta 9’un küratörleri, Meksikalı eleştirmen ve sanat tarihçisi Cuauhtémoc Medina; Belçika’da yaşayan sanat tarihçisi ve yazar Katerina Gregos; ve özellikle Dada ve sürrealizm üzerine kapsamlı sergilerin küratörlüğünü üstlenmiş olan Dawn Ades. Küratörler, Bienal’i tarihî Waterschei binasıyla etkileşime giren üç ayrı bölümde sunmak istediklerini belirtiyorlar. “Yeniden Yapılanmanın Poetikası”, “Kömür Çağı” ve “17 Ton” başlıklarını taşıyan bu üç bölüm, sanatın ve kültürün, özgül toplumsal oluşumları hem kaydeden hem de dönüştüren sosyal süreçlere içkin olduğunu göstermeye çalışıyor:[4]

 

I.

Yeniden Yapılanmanın Poetikası

Kapitalizm, üretimde, dolayısıyla tüm toplumsal ilişkilerde devrim yaratmadan varlığını sürdüremez.  Duyarlılığımız ve öznelliğimiz kadar hayat tarzlarımız da, büyük ölçüde, ekonomik sistemin sürekli yeniden yapılanışının geçici sonuçlarından ve bu yeniden yapılanışların bıraktığı tortulardan oluşur. Serginin bu bölümü, 21. yüzyılın başlarında üretim sisteminde dünya çapında yaşanan yeniden yapılanma karşısındaki estetik tepkilerden oluşmakta; endüstriyalizm ve post-endüstriyalizm çağında yaşanan gelişmelerin, küresel kapitalizm çağında değişen coğrafyaların ve üretim koşullarının izini sürmektedir.

Sergi, çağdaş sanat eserleri ile tarihî Waterschei binasının şifreli anlamları arasında bağ kuruyor; emek deneyimindeki değişimlerin, nüfusların ve sanayilerin coğrafî uçuculuğunun, dünyanın dört bir yanında maddî ve zihinsel süreçlerin genelleşmesinin poetikayla ilişkisini keşfe çıkıyor. Sanat eserleri, tüm toplumsal koşullarda durmaksızın yaşanan çalkantıların, farklı sanayi çağlarına özgü huzursuzlukların ve belirsizliklerin poetik işlenişinin ampirik ve esrarengiz tanıklarıdır.

 

II.

Kömür Çağı

Modernin Yeraltı Tarihi

Sanayi Çağı’nda kömür, toplumsal hayatta ve doğada yaşanan dönüşümlerde belirleyici olan kilit etkenlerden biri olmasına rağmen, onu genellikle bir kültürel enerji kaynağı olarak düşünmeyiz. Bu ihmalde, kömür madenciliğine yönelik estetik direnç kadar, sanatı tarihten koparan ideolojilerin de payı var. Kömür Çağı başlıklı bölüm, 18. yüzyıl sonları ile 21. yüzyıl başına kadar uzanan bir zaman dilimine ait sanat eserlerinden bir seçme sunuyor ve böylece modernliğin maddî sanat tarihine bir örnek oluşturuyor. Bir yakıt, bir çevresel etken, bir fosil ve bir endüstri olarak kömürün sanatsal üretimi nasıl şekillendirip koşullandırdığını kazıyla ortaya çıkarıyoruz.

 

III.

17 Ton

Serginin bu bölümü, Limburg’da ve başka yerlerde kömür madenciliği hafızasının enerjisinden güç alan farklı kültürel üretimleri keşfe çıkıyor. […] Sergi, müzelerde, polis arşivlerinde veya aile yadigârı olarak saklanmış olan nesneler ve belgeler aracılığıyla ve geçmiş ile gelecek arasındaki sürekli alışverişlerle hayat bulan yaratıcı disiplinler ve geleneklerde beklenmedik yolculukların peşine düşüyor.[5]

 

Manifesta 9, 30 Eylül tarihine kadar devam ediyor. Eserler, sanatçılar ve paralel etkinlikler hakkında detaylı bilgi için bkz. http://manifesta9.org/en/home/  [EG]