Mağara Resimlerinin İzinde: İlk Sanatçı Bir Kadın mıydı?

16/10/2013 / skopbülten

Tarihöncesine ait el izleri üzerinde yapılan yeni bir incelemeden elde edilen sonuçlara göre bilinen en eski mağara resimlerinin çoğu kadınlara ait. Pennsylvania State Üniversitesi'nden arkeolog Dean Snow, Fransa ve İspanya'daki sekiz mağarada bulgulanan el izlerini, belirli parmakların birbirlerine oranlarını karşılaştırmak suretiyle analiz etmiş ve en nihayetinde izlerin dörtte üçünün kadınlara ait olduğunu ortaya çıkarmış. Şimdiye dek uzmanların büyük bölümü, bu kadim sanatçıların ağırlıklı olarak erkek olduklarını varsayıyordu. Bu yeni buluş ise çok uzun bir zamandır tartışmasız kabul edilen arkeolojik bir dogmayı da kökten sarsıyor. Arkeoloji literatüründe öteden beri erkek taraflı bir bakış açısının hâkim olduğunu belirten Snow "Şimdiye dek bunları kimin ve neden yaptığına dair hiçbir kanıt sunmaksızın pek çok varsayımda bulunuldu" diyor.

 

                                   İspanya'nın Cantabria bölgesindeki El Castillo mağarasında bulunan izler, fotoğraf: Roberto Ontanon Predo

 

Arkeologlar bu tarz yüzlerce el izine dünyanın hemen her yerinde bulunan mağara duvarlarında rastlamışlardır. İnsanların yaptığı bu ilk resimlerin çoğunun konusunun av hayvanları olması da -bizon, ren geyiği, atlar, mamutlar- araştırmacıların bunları erkek avcılar tarafından tutulan bir çeşit av kaydı veya gelecek avlanmada şanslarının yaver gitmesini sağlayacak bir "av büyüsü" olarak yorumlamalarına neden olmuştu. Bu yeni çalışma ise farklı bir yorum getiriyor. Snow, çoğu avcı-toplayıcı toplumda öldürme işinin erkeklere ait olduğunu, ancak avı kamp yerine taşıyanların kadınlar olduğunu ve avın bereketinin kadınları da en az erkekler kadar ilgilendirdiğini söylüyor: "Avlanma işinin, ortalıkta bizon peşinde koşan bir avuç erkekten ibaret olduğunu sanmamak gerek."

Uzmanlar ise hâlâ pek çok gizem barındıran bu kadim sanata dair Snow'un sunduğu yeni verilerin nasıl yorumlanması gerektiği konusunda farklı görüşlere sahip.

İngiltere'deki Durham Üniversitesi'nden arkeolog Paul Pettitt'ye göre mağara sanatında görülen bu el izleri başlı başına ironik bir kategori; çünkü bizimle Paleolitik dönem insanı arasındaki bağlantıyı son derece açık ve net gösteriyorlar. Pettitt, "onları anladığımızı sanıyoruz, fakat kurcaladıkça ve daha derine indikçe aslında ne kadar yüzeysel bir kavrayışımız olduğu çıkıyor ortaya" diyor.

 

                                    Fransa'daki Pech Merle mağarasındaki ünlü "Benekli Atlar" resmi ve etrafındaki 30,000 yıllık el izleri

 

Snow bu araştırmasına yaklaşık on yıl önce, John Manning'in, kadın ve erkeğin ellerindeki belirli parmakların birbirine oranları arasında fark olduğunu bulguladığı çalışmasını okuduktan sonra başlamış. Bu çalışmaya göre kadınlarda genellikle yüzük ve işaret parmaklarının uzunlukları aynıyken, erkeklerde, yüzük parmağı diğerine göre daha uzun olma eğiliminde. Snow’un 32 el izi üzerinde yaptığı analizin sonucunda, 24 tanesinin, yani %75’inin kadınlara ait olduğu ortaya çıkmış. Öte yandan bu sonuca kuşkuyla yaklaşanlardan biri de evrim biyologu R. Dale Guthrie. Guthrie de bundan birkaç yıl önce –avuç içi genişliği ile baş parmak büyüklüklerini karşılaştırarak– bu el izlerini analiz etmiş ve çoğunun buluğ çağındaki genç erkeklere ait olduğu sonucunu çıkarmıştı. Guthri’ye göre mağaralar yetişkinlerin ilgisini çekmiyordu, üstelik tehlikeliydiler. Fakat genç erkekler için macera dolu bir keşif anlamına geliyorlardı. Çizdikleri de en çok akıllarını meşgul eden şeylerdi: tehlikeli ve korkutucu hayvanlar ile çıplak kadınlar.

Ne var ki araştırmacıların çoğu bu yeni veriyi daha akla yakın buluyorlar. Bu çalışmanın çığır açan bir gelişme olduğunu belirten Arkeolog Dave Whitley “şimdiye dek ilk kez birisi çıkıp elle tutulur bir kanıt gösteriyor” diyor. Whitley ayrıca, bu sanatın yalnızca avcılıkla ilintili pratik nedenlerle ortaya çıktığını iddia eden Guthrie’nin yanıldığını ve bu resimleri ruhlar dünyasıyla bağlantı kurmaya çalışan şamanların trans halindeyken yaptığını ileri sürüyor: “Eğer bu mağaralardan birine tek başınıza inerseniz, yoğun izolasyon nedeniyle beş veya on dakika gibi çok ama çok kısa bir süre içinde duyusal değişimler yaşamaya başlar, bambaşka bir bilinç durumuna geçebilirsiniz.” Whitley ek olarak bu yeni çalışmanın şaman teorisine ters düşmediğini, çünkü kimi avcı-toplayıcı toplumlarda şamanların kadın, hatta trans olduklarının bilindiğini söylüyor.

Öte yandan bu yeni çalışma cevaplardan çok yeni sorulara kapı açıyor. İlk sanatçılar neden kadındı? Bu el izleri resimlerin de onlara ait olduğunun bir kanıtı mı? Peki bu izler bir insana değil de bir neandertale aitse, çalışmanın bir geçerliği olacak mı? Bu bağlamda Snow’un en sık karşılaştığı soru ise, bu kadim sanatçıların kim olduklarından öte, neden bu izleri bıraktıkları. Snow bu konuda emin olmamakla birlikte, bu izlerin “Bu bana ait. Bunu ben yaptım.” mesajı vermek için bırakılmış olabileceklerini söylüyor. [NÖ]

 

Haberin derlendiği kaynak: http://news.nationalgeographic.com/news/2013/10/131008-women-handprints-oldest-neolithic-cave-art/