Adı üstünde, Napolyon’a karşı kazanılan zaferle anılan Londra’daki Trafalgar Meydanı, askerî başarıların ve emperyal geçmişin simgeleriyle bezeli. 1841’de, meydanın dört köşesine, iki kral ve iki generalin heykelleri için dört kaide yerleştirildi. Üç heykel yerlerine kondu; dördüncüsüne para yetmeyince bir kaide boş kaldı. Ta ki Kraliyet Sanat Cemiyeti 1994’te kaidenin geçici çağdaş sanat eserlerine tahsis edilmesine karar verinceye kadar. 1999’dan beri 12 sanatçının eserleri burada sergilendi.[1] 28 Mart’ta açılan yeni heykel, Irak asıllı Amerikalı sanatçı Michael Rakowitz’e ait. IŞİD militanlarının 2015’te matkapla delerek tahrip ettikleri insan kafalı, kartal kanatlı boğa heykelinin bir replikası: The Invisible Enemy Should Not Exist (Görünmez Düşman Var Olmamalı). Bire bir ölçekteki heykel, mucizevi bir şekilde hazır kaideye tam oturmuş.
Boğa, aslında heykelleri ya da kabartmaları saray ve sur kapılarına konan, ‘Lamassu’ adlı bir Asur tanrısı. MÖ 8. yüzyılda Musul yakınlarındaki kadim Ninova kentinin sur kapılarından birine yerleştirilen 4,5 metre yüksekliğindeki devasa Lamassu heykeli de hem kenti kötülüklerden koruyor hem de Asur kralının gücünü simgeliyordu. Heykelin bir yüzündeki yazıtta çivi yazısıyla “Sanherib, yeryüzünün kralı, Asur kralı, Ninova’nın iç ve dış surlarını yeniden inşa ettirdi ve dağlar kadar yükseltti” ibaresi yer alıyordu.[2] Bu heykel, IŞİD militanlarının Irak’ta tahrip ettiği eserlerden yalnızca biri.
Rakowitz, 2003’te, Irak’ın ABD ve İngiltere tarafından işgalinin hemen ertesinde gerçekleşen Bağdat Müzesi’nin talanından başlayarak, arkeolojik alanların bombalanması ve ardından IŞİD saldırıları sırasında kaybolan 7000 eseri yeniden canlandırmayı hedefleyen bir projeye 2006’da başlamış. The Invisible Enemy Should Not Exist aslında bu projenin adı. Replikaları, kullanılmış gıda ambalajlarıyla imal ediyor.[3] ‘Dördüncü kaide’ için yaptığı Lamassu heykelini de, hurma şerbeti için kullanılan teneke kutuların parçalarıyla kaplamış; teneke yüzeyi bir tür zırh olarak düşünmüş. Irak’ın bir zamanlar petrolden sonraki en büyük ihraç ürünü olan hurma da, işgalle başlayan dönemde milyonlarca hurma ağacının yok edilmesi sonucunda, toplu imha sürecinin bir parçası. Rakowitz, Brooklyn’deki bir bakkalda tesadüfen bulduğu hurma şerbeti kutularının üzerinde “Lübnan’da üretilmiştir” ibaresiyle karşılaşmış. Halbuki şurup Bağdat’ta yapılmış, büyük fıçılar içinde önce Suriye’ye götürülüp teneke kutulara konmuş, sonra Lübnan’da etiketlenip Batı’ya pazarlanmış. Bu, 2003 sonrasında uygulanan ekonomik yaptırımları ve kotaları aşmanın bir yöntemi. Öte yandan, hurmaların geçtiği güzergâh, aynı zamanda Iraklı mültecilerin Batı’ya doğru kaçarken izledikleri yol. Rakowitz, istenildiğinde her şeyin üç boyutlu replikasının üretilebileceğine inanılan bir çağda, geri döndürülemez insani kayıplara, yok edilen kültürel mirasa ve tahrip edilen doğaya dikkat çekiyor.[4] Heykel 2020 Mart’ına kadar Trafalgar Meydanı’nında kalacak. [MY]