İletişim, Tasarım, İşletme: Çağdaş Sanat Müzelerinin Yeni Misyonu

31/10/2011 / skopbülten / Elçin Gen

Geçtiğimiz yaz, New York’ta Modern Sanat Müzesi (MoMa), Guggenheim ve New Museum’da aynı tarihlerde, sanat alanı dışından aktörleri biraraya getiren uzun vadeli projeler hayata geçirilmeye başladı. Projelerin ortak hedefi, çeşitli disiplinlerden uzmanların öncülüğünde “sorun çözme” odaklı programlar geliştirmek. Konut, şehir planlama, mortgage krizi, atık yönetimi gibi sorunlar, bunlardan birkaçı.

Guggenheim Müzesi’nin proje kapsamında başlattığı girişimin adı, gayet açıklayıcı: BMW Guggenheim Laboratuvarı[1] – yani, Finans, Çağdaş Sanat ve Teknoloji el ele. Guggenheim’ın yöneticisi Richard Armstrong, Laboratuvar’ın  açılışını şu sözlerle ilan ediyor: “Guggenheim, güzel nesnelere bakma yoluyla insan davranışını değiştirme amacıyla kurulmuştu. Şimdiyse meselemiz şu: Bu faaliyeti sokağa nasıl taşıyabiliriz?”

MoMA’da ise, şehir planlama, konut politikası, ekoloji, peyzaj mimarisi, mühendislik ve sosyal bilim alanlarından uzmanlar “Amerikan Rüyasına Yeni Ev” başlıklı bir proje kapsamında biraraya geliyorlar.[2] MoMA yöneticisi Glenn Lowry’ye göre proje Amerikan müzelerinde yeni uyanan bir duyarlılığı yansıtıyor: “20. yüzyılda müzelerin esas derdi eser toplamaktı, bence 21. yüzyıl müzelerinin derdi de programlama. Mesele, kamusal programlar biçiminde semeresini verecek ciddi araştırmalara girişebilmek.” New Museum’un “Yeni Kent için Fikirler Şenliği”[3] adıyla düzenlediği projede ise belediye başkanları, mimarlar, ekonomistler, teknoloji uzmanları ve çiftçiler biraraya geldi.

 

 

Konut ve Kentsel Kalkınma Bakanı Shaun Donovan, MoMA’da

projeye sunulan modelleri inceliyor.

 

Bu projelerden en iddialısı “Guggenheim Lab” olduğundan, içeriğine biraz yakından bakmakta fayda var. “BMW Guggenheim Lab, altı yıl içinde dokuz dünya şehrini dolaşacak seyyar bir laboratuvar. Şehircilik, mimarlık, sanat, tasarım, bilim, teknoloji, eğitim ve sürdürülebilirlik alanlarındaki uzmanlardan oluşan disiplinlerarası ve uluslararası bir ekibin yönettiği Lab, çağdaş kent hayatının sorunlarını ele alacak.”[4] Bu altı yıl süresince, her biri iki yıllık sürelerle devam edecek üç tema etrafında, yine her biri farklı bir mimar ekibi tarafından tasarlanan seyyar yapılar inşa edilecek.

 

 

BMW Guggenheim Lab’in geçici yapısı.


Laboratuvar’ın ilk iki yıllık temasının başlığı, “Konforla Yüzleşmek”. Bunun için New York’ta kullanılmayan bir alanda karbon fiberden geçici bir yapı kuruldu ve sonbaharda çeşitli etkinlikler düzenlendi: Yoga seansları, hip-hop ve tango kursları, atölyeler, film gösterimleri ve paneller.

“Konforla Yüzleşmek” teması için çalışan ekibin liderlerinden Charles Montgomery projeyi şöyle tarif ediyor: “Aşağı Manhattan’daki kamusal alanın duygusal peyzajını çıkarmak istiyoruz; tasarım kentin duygusal deneyimini nasıl etkiliyor, onu öğrenmeye çalışıyoruz.” Proje ekibinin sürekli vurguladığı amaç, aynı kenti paylaşan insanlar arasındaki çatışma ve öfke duygularını dindirecek, insanların birbirlerine dostça yaklaşmalarını, “farklılıklar içinde birarada yaşamalarını” teşvik edecek mekânlar tasarlamak. Örneğin bu amaçla düzenlenen “Sevgi Gecesi” adlı etkinlikte, proje ekibinin yönlendirmeleriyle insanlar üzerlerine kalp desenleri işlenmiş tişörtler giyip durmadan birbirlerine sarılıyorlar.[5]



BMW Guggenheim Lab’da ziyaretçiler “Mutluluk Bilimi” etkinliğinde.  

 

Uyumlu olmayı ve çatışmadan arınmayı teşvik eden bu projenin hayata geçtiği tarihlerde New York’un işgal eylemleriyle çalkalanması manidardı elbette. Proje ekibinin de işgaller hakkında söyleyecek sözü olmalıydı. Örneğin, Laboratuvar’da mimarlık üzerine bir atölye çalışması yapan Galina Tachieva, çağdaş kentlerde kullanılmayan, “üretime hizmet etmeyen” sayısız boş alan olduğunu söylüyor ve Wall Street yerine buraların işgal edilmesini salık veriyordu.[6]

                                                                           *

Müzelerin kamuyu şekillendirme, hatta “yaratma” misyonu yeni değil. Batı’da kuruldukları ilk günden bu yana müzeler devletlerin hedeflediği “yurttaş” tipinin kalıba döküldüğü mekânlar oldu. Toplumsal çatışmaların dindirilmesinde, rejime rıza ve itaatin sağlanmasında müzelerin “uygarlaştırıcı” etkisine güvenildi. Fransa’da Devrim, Louvre Sarayı’nın kapılarını halka açtığında, o kapıların ardındaki sanatın tüm kitlelere yayılması ve halkı “aydınlatması”, akılcılaştırması, uluslaştırması, modernleştirmesi bekleniyordu. Aydınlanmanın, “kültürlenme”nin toplumsal çatışmaları yatıştıracağı beklentisinin en önemli yansıması, kamusal eğitim anlayışıydı ve müzeler de bu eğitimin önemli ayaklarından biri olarak görüldü.

Günümüzde müzenin üstlendiği bu eğitim işlevinin en bariz farkı, bunun artık devlet eliyle değil, özel şirketler tarafından yürütülmesi. Eskiden devletlerin ihtiyacı olan rıza ve itaati aşılayacak mekânlar olarak yararlanılan  müzeler, bugün aynı hedefleri özel şirketlerin güdümünde hayata geçiriyor.

Fakat New York’taki özel müzelerin başlattığı programların “çağdaş sanat” algısıyla ilgili bir başka yönü de var. Her üç program için de, gerek yöneticilerinin açıklamalarında gerek projelerin tanıtımında en sık zikredilen kelimeler “işbirliği”, “think-tank”, “beyin fırtınası”, “tasarlama”, “sorun çözme”, “programlama”; ve her üç kurum da sanat müzesi olmasına rağmen bu programlarda ne “sanata” ne de “sanat” kelimesine pek rastlanmıyor. Sanat müzeleri, “sanat” hakkında konuşmuyorlar: Mortgage kriziyle çöken “Amerikan Rüyası”nın diriltilmesini; sınıf ayrımlarıyla bölünmüş kentlilerin çokkültürlülük halesiyle sarmalanıp aynı “yoga seansı”nda biraraya gelen hemşehrilere dönüştürülmesini; sermayenin bağrını işgal etmek yerine sermayenin atıklaştırdığı “boş” alanların üretime kazandırılmasını örgütlüyorlar – üstelik, şirket logolarının gölgesi altında. Allan Kaprow daha 1966’da uyarmıştı bizleri: “Sanat, bir süre sonra anlamsız bir sözcük haline gelebilir. ‘İletişim programlaması’ onu tanımlamak için daha yaratıcı bir isim olacaktır – hem yeni jargonumuza, teknolojik ve yönetsel fantezilerimize de tanıklık eder.”[7] 

 



[1] http://www.bmwguggenheimlab.org/

[2] http://www.moma.org/explore/inside_out/2011/06/09/foreclosed-rehousing-the-american-dream/

[3] http://www.festivalofideasnyc.com/

[4] http://www.bmwguggenheimlab.org/what-is-the-lab

[5] “Sevgi Gecesi” videosu için bkz. http://www.bmwguggenheimlab.org/

[6] http://blog.bmwguggenheimlab.org/2011/10/occupy-wall-street-occupy-sprawl/

[7] Allan Kaprow, “Manifesto”, Sanat Manifestoları içinde, ed. Ali Artun (İstanbul: İletişim, 2011).     

 

Guggenheim Lab, müze, çağdaş sanat