Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verdiği resmi bilgilere göre işsiz genç sayısı 75 milyon; bunların % 6’sının yaşları 15 ile 24 arasında. Ancak ne çalışan, ne de herhangi bir eğitim almayanların, tam anlamıyla “boşta” olanların toplamına bakıldığında manzara çok daha kötü. OECD’nin (İktisadi Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) sağladığı verilere göre gelişmiş ülkelerde 26 milyon genç, ekonomistlerin deyimiyle “NEET” (İşi olmayan, formal veya mesleki eğitim görmeyen kişi) olarak adlandırılıyor. Dünya Bankası’nın veritabanında toplanan bilgiler, gelişmekte olan ülkelerde 260 milyondan fazla gencin benzer bir hareketsizlik içinde olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla tüm bu veriler biraraya getirildiğinde, dünya genelinde yaklaşık 290 milyon genç hiçbir şey yapmıyor veya geleceğe dair bir planları yokmuş gibi görünüyor.
Öte yandan “iş sahibi” olan pek çok genç kayıt dışı veya fasılalı işlerde çalışıyor. Gelişmiş ülkelerde gençlerin ortalama üçte birinden fazlası geçici işlerde çalıştığı için tecrübe sahibi olamıyor, yeteneklerini geliştiremiyorlar. Az gelişmiş ülkelerde ise gençlerin beşte biri ya ücretsiz aile işçisi ya da kayıt dışı olarak çalışıyor. Sonuç itibariyle tüm dünyadaki genç nüfusun yarısına yakını kayıtlı ekonomi dışında yer alıyor veya yeteri kadar üretken bir katılım gösteremiyorlar.
Ne var ki emek piyasası içinde gençlerin öteden beri hak ettiklerini almakta sorun yaşadıkları bir gerçek. Ancak bu sorunu derinleştiren en önemli etken, yaşanan son ekonomik kriz ve sonuçları oldu. Çünkü pek çok işveren, ilk olarak en yeni elemanları işten çıkarma yoluna gitti. Dolayısıyla ekonomik daralma ve kemer sıkma politikaları, işsiz genç nüfusu orantısız bir biçimde artırdı. Yunanistan ve İspanya’da genç nüfusun altıda biri işsiz durumda. Gelgelelim OECD’nin 2012’de yayımlanan genç işsizler raporunda en üst sıra Türkiye’nin: İşi olmayan ve herhangi bir eğitim görmeyenlerin oranı neredeyse % 40’lara ulaşmış durumda.
Yanlış eğitim sistemi nedeniyle emek piyasasının ihtiyaçlarına cevap verecek yetenekler edinememek, gençlerin iş bulma sorunlarının başında geliyor. Öte yandan bazı IBM ve McDonald’s gibi küresel şirketler, vasıflı eleman yetiştirmek üzere yeni yatırımlar yapmaktan geri kalmıyorlar. Örneğin Londra’nın East Finchley bölgesinde bulunan McDonald’s Üniversitesi öğrencilerine, burgeroloji dalında derece alma ve yükselebilecekleri bir kariyer imkânı sunuyor. Hatta ileride McDonald’s imparatorluğunun başına geçebilecek adaylar yetiştirmeyi umuyorlar. Şimdilerde pek çok ülke eğitim ve yetenek arasında bulunan uçurumu kapatmak için meslek okullarına yatırım yapıyor, yerel şirketlerle daha yakın ilişki kurmaları için normal okulları teşvik ediyor.
Avrupa Birliği ülkeleri ise bu işsiz gençlerin öfkesinden ve radikalleşmelerinden çekiniyor. Zira bu kitlenin sorunları çözülmezse, tüm birliği dağıtacak bir hareketin fitilini ateşleyeceklerinden endişe ediliyor. Kaldı ki İspanya’da 6 milyona ulaşan ve çoğunluğu gençlerden oluşan devasa bir kitlenin son aylarda düzenlediği protesto yürüyüşleri bu endişelerin haksız olmadığını gösteriyor. Madrid’deki göstericilerden biri şunları söylüyor: “Bu ülkede 6 milyon işsiz var ve bu sayı giderek artıyor. Uzun yıllar mücadele edilerek kazanılan hakların bizden esirgenmesine göz yummayacağız. Bundan böyle sokaklardayız.” [NÖ]
Geçtiğimiz hafta İspanya’da parlamento binasına yürüyen gençler
Londra’daki protestolar
Bu metin 27 Nisan-3 Mayıs 2013 tarihli The Economist dergisinde yer alan "Generation Jobless" makalesinden derlenmiştir.